Hüseyin DEMİRTAŞ
Hessen eyaleti uyum bakanı jörg-uwe hahn’a açık mektup
Önümüzdeki Pazar günü (29. April) Türkiye siyasetinde çok etkili İslamcı Fethullah Gülen Cemaatine bağlı 120 Ev Ödevi Yardım Derneği’nin (Nachhilfevereinen) çatı örgütü Academy Verein tarafından organize edilen Türk-Alman Kültür Olimpiyatları Frankfurt’ta gerçekleştirilecek. Frankfurt Messefesthalle’de bu sene 7. yapılacak olan ve 8 bin ziyaretçinin beklendiği etkinliğin hamiliğini (schirmherrschaft) Hessen Eyaleti Uyum Bakanı Jörg-Uwe Hahn (FDP) üstlendi.
Türkiye’de hükümetin gizli ortağı olarak kabul edilen, şeffaf olmayan örgütlenme ağı ve finansal kaynaklarından dolayı eleştirilen Gülen Cemaatine ait bir kurumca düzenlenen Türk-Alman Kültür Olimpiyatları’na Bakan Hahn’ın bizzat katılması ve hamiliğini yapması hem muhalefetten hem de iktidar ortağı bulunduğu hükümetin CDU’lu kanadından çeşitli eleştiriler aldı. Bakan yeterince tanımadığı bir örgüt tarafından düzenlenen bir etkinliği desteklemekle suçlanırken, Gülen Cemaati’nin hem Türkiye, hem Avrupa ve diğer ülkelerde açtığı binin üzerinde okul ve dershanenin finansal kaynaklarının gizemini koruduğu belirtildi. Ayrıca ılımlı İslami anlayışıyla dikkat çeken cemaatin, bu yapısının dış görünüşte kaldığı, iç uygulamalarında ise geleneksel ve katı İslami yorumları benimsediği ifade edildi.
Fethullah Gülen (71) orta derecede eğitimli bir emekli vaiz ve Türkiye’deki şeriatçı faaliyetleri nedeniyle askerlerin etkisindeki yargı tarafından cezalandırılmaktan korkarak 1999 yılında ABD’ye yerleşti. Şu anda hakkında ceza almasını gerektirecek herhangi bir dava kalmamasına rağmen Türkiye’ye dönmeyen Gülen’in takipçilerine ait başta eğitim ve medya olmak üzere çok çeşitli alanlarda faaliyet gösteren şirket bulunuyor. Son dönemde kendilerine Hizmet Hareketi adını veren Fethullahçıların 35–40 milyar dolarlık bir maddi kaynağa hükmettikleri tahmin ediliyor.
Bu kısa girişten sonra ben Bakan Hahn’a Gülen Cemaatine ilişkin yakından tanık olduğum bir kaç olayı anlatarak önemli bazı bilgiler vermek istiyorum ve verdiği desteği derhal geri çekmesini rica ediyorum.
1- Bir kere Fethullah Gülen Hareketi ve mensupları kendilerinin tanınmak istedikleri gibi hoşgörülü filan değil. Bunu biraz sonra örnekleriyle açıklayacağım.
2- Almanya’nın değişik kentlerinde 120 tane Ev Ödevi Yardım Kursları (Nachhilfeverein) var. Geçen yılın Kasım ayında şahsen görüştüğüm Padeborn’daki özel kolejin sorumlusuna göre ise 30 civarında özel okula sahipler.
3- Okullarının ve ev ödevi yardım kurslarının adlarını diyaloga önem verdiklerini belirtmek amacıyla hep Consensus, Optimum, Dialog, Koordinasyon, Tolerans, Academy benzeri havalı isimler koyuyorlar. Ancak diyalog ve hoşgörü hep dışa karşı. İçe karşı çok otoriter ve yasakçılar.
4- Almanya’yı ele aldığımıza göre, bu ev ödevi yardım kurslarında çok büyük bir emek sömürüsü yapılıyor. Buralarda ders verenler genelde cemaate kazanılmış ya da en azından sempati duyan üniversite öğrencileri ve çok az ücretle çalıştırılıyorlar. Sayın Bakan Hahn, bunlara ödenen ders ücreti (honorar) muhasebe kayıtlarında gösteriliyor mu? Bu dernekler (Verein) Alman Dernekler Kanunu’na uyuyorlar mı? Zira söz konusu kurslar birer ticarethane gibi çalışıyor. Bundan haberiniz var mı? Kamu yararına uygun (Eingetragener Verein) olduğu onaylanan bir dernek bu derece yoğun ticari faaliyet içine girebilir mi? Giriyorsa bunların mali denetlemeleri ne kadar ve hangi sıklıkla yapılıyor?
5- Benim bacanağımın oğlu, yani 14 ve 12 yaşındaki iki yeğenim iki yıldan bu yana bu örgütün (kendilerine zarar gelmemesi için şehir adı vermeyeceğim) açtığı ev ödevi yardım kurslarına gidiyor. Hiçte piyasadan aşağı kalır bir ücret almıyorlar. O nedenle daha sıkı denetlenmeleri gerekmez mi?
6- Eğer bunlar 120 ev ödevi yardım derneği olarak Academy adlı bir çatı örgütü etrafında birleşiyorlarsa, ki öyle zira kendileri açıklamışlar, teorik olarak Maliyeye (Finanzamt) vergi vermemek için daha az geliri olan başka şubelerine para transferi yapabilirler. Böyle şubeli örgütlerde bu kuvvetle ihtimal dâhilinde bulunduğuna göre, devlet vergi kaçakçılığına karşı ne gibi önlemler aldı? Veya hiç işin hiç bu yönünü düşündünüz mü?
7- Gülen Hareketi’ne bağlı bu kurslara devam edenler nedense derhal günlük Zaman Gazetesi’ne ve aylık Sızıntı Dergisi’ne bir şekilde abone ediliyor. (Bacanağım abone olmak zorunda kaldı) Öğrencilerin ailelerini gazete ve dergiye abone etmekte mi eğitim faaliyeti?
8- Orta Hessen’de bulunan bir kentte bu hareketin ev ödevi yardım kursuna giden yeğenlerim, Pazar günleri yine bu kuruluşça düzenlenen Ahlak Dersi adında bir derse katılmaya bir nevi zorlandı. Güya katılım gönüllü ama katılmayanlar (Alman öğrenciler hariç) diğer arkadaşlarından psikolojik baskı gördüğünden yeğenlerim de bu kursa katılıyorlar. Ev yardımı yapmak amacıyla açılan bir kursun din ve ahlak dersi verme yetkisi var mı? Varsa bu yetkiyi kimden aldı? Hem bu durum eğitim-öğretimi araç olarak kullanıp örtülü amaçlarla çocuklara yaklaşmak değil midir?
9- Yeğenlerim bu kursa katılmaya başladıktan sonra çok değiştiler. Özellikle yaşı büyük olanı benimle dini konularda tartışıyor. Evrim teorisi ve Darvin düşmanı kesilmiş. Bana İlkçağ (Steinzeitmensch) insanının yaşamadığını, bunların evrimcilerin uydurması olduğunu, dünyanın bugün olduğu haliyle 6 günde yaratıldığını ve bizim ilk atamızın Âdem ve Havva olduğunu söylüyor. Hani bunlar bilimi rehber edinen hoşgörülü insanlar yetiştiriyorlardı? Eğitim ve öğretim yanında aydınlanma karşıtı fikirler aşılamaları ve çocukları indoktirine (beyin yıkama) etmelerinin amacı nedir? (Yeğenim Alevidir ama yine de çocuğu Alevilikten dönmeyi başarmışlar. Bu kursa gitmeye başlayalı okulun tatil olduğu günlerde Cuma namazlarına ve Bayram namazlarına da kesin katılmaya başladı)
10- Yine bu kursa devam eden yeğenlerim ve ailesi, diğer çocukların ebeveynleriyle birlikte Paskalya (Ostern) tatilinde İstanbul’un kutsal mekânlarını ve Çanakkale şehitler anıtını ziyaret etmek üzere Türkiye’ye götürüldü. Ev ödevi yardım kursu seyahat acentesi midir? Bu bir eğitim gezisi ise neden sadece dini mekânlar ve milliyetçi hisleri yükseltecek anıtlar ziyaret ediliyor? Hani bunlar entegrasyona çok önem veriyorlardı? Neden Almanya’ya bağlılık hisleri çoğaltılacak yerde öğrenciler şimdiden Türkiye ve İslam merkezli düşünmeye ve davranmaya alıştırılıyor?
11- Hani bunların olimpiyatları çok hoşgörülü ve başkalarına saygılıydı. Size geçen seneki olimpiyatlardan bir enstantane (kısa görüntü-resim) anlatayım: Büyük yeğenim bu olimpiyatlara saz çalarak ve türkü söyleyerek katılmak istedi. Malum önce ön elemeler yapıyorlar. Yeğenim Alevi derneğinde saz kursuna gittiğinden doğal olarak Alevi-Bektaşi ozanlarının türkü ve nefeslerini çalıp söylüyor. Onu sırf sen Kızılbaş parçaları söylüyorsun diye geçen sene sahneye çıkarmadılar. Çocuk bir süre bunalıma girdi. (Bakana isterse bu durumu yeğenim ve ailesiyle görüştürerek kanıtlamaya hazırım.) Bu durum hoşgörülerinin sınırını -konu Alevilik ve Aleviler olunca- göstermiyor mu? Bu kursların görevleri arasında Alevileri asimile etmekte mi var? Ayrıca kursa devam eden bazı Alman çocuklarının da yavaş yavaş, aşılayarak zaman içinde güya kendiliğinden olmuş gibi Müslümanlığı benimsediğini yeğenlerim anlatıyorlar. Diğer taraftan Fethullahçıların Almanya’daki faaliyetleri hakkındaki bilgilerim sadece yeğenlerimin gittiği kentten edindiğim verilerden oluşmuyor. Başka kentlerde de cemaatin okullarına giden ve üye olan akraba ve hemşehrilerim var. Onlardan da bilgiler alıyor ve duyumlar ediniyorum.
12- Yeğenlerim örgütün dışa karşı sıkça kullandığı hoşgörü ve tolerans kavramlarından habersizler. Üstelik bu kursa gitmeye başlayalı, kız yeğenim başını örtme denemeleri yapıyor. Büyüğü ise Almanları domuz yiyen dinsizler ve gâvurlar olarak görüyor. Alman bir kızla Müslüman olmadığı müddetçe kesinlikle evlenmeyeceğini ifade ediyor. Entegrasyona böyle mi katkıda bulunuluyormuş bir sorunuz lütfen kendilerine?
13- Almanya’da lise düzeyinde pek az olmakla birlikte üniversite öğrencileri bir ev tutup (WG) birlikte yaşıyorlar. Işık evleri (Lichthäuser) adı verilen bu evlerde her şey hiyerarşik. Giessen’de bir arkadaşım bunların evlerinde kalıyor. Her evde bir sorumlu var. O ne derse o oluyor. Kimse ondan izinsiz geceleri evden çıkamıyor. Evlerde sadece Zaman ve Sızıntı gibi cemaate ait gazeteler serbestçe okunabiliyor ve bulundurulabiliyor. Sadece Samanyolu, Mehtap TV, Samanyolu Haber gibi cemaatin kanallarını izlemeye izin veriliyor. Ders dışında yapılan dini okumalara (Nurcu hareketin kurucusu Said Nursi’nin Risale-i Nur adlı seri kitapları dini bir şevkle okunuyor) katılmak ve namaz kılmak zorunlu. Solcu ve Kemalist kitapları eve getirmek ve okumak yasak. Nerede hoşgörü, bireysel ve dinsel özgürlükler? Üniversite öğrencileri bile başka arkadaşlarınca casus gibi izleniyor. Alman kızlarıyla ve başı açık Türk kızlarıyla konuşanlar ve arkadaşlık edenler derhal uyarılıyormuş. Daha anlatacak şey çok ama en önemlileri bence bunlar.
Bu bilgilerden sonra Sayın Bakan Jörg-Uwe Hahn ilgili faaliyeti desteklemeyi hala düşünüyor mu? Düşünüyorsa bile burada dile getirdiğim ve her birini ispatlayabileceğim olayları üyesi olduğu hükümete, kendi bakanlığının üst düzey bürokratlarına bildirerek daha sıkı denetlenmeleri için talimat verecek mi? Yoksa Hahn da diğer FDP’li iki meslektaşı gibi bu faaliyeti desteklemekte ısrar edip sonra hata yaptım diyerek istifa etmeyi mi düşünüyor?
Hüseyin Demirtaş – Frankfurt
Autor und Geschichtslehrer