Aleviler ilk defa meydana çıkmıyor. Şahı Merdan Ali’nin hakikat ışığından kör olan Muaviye soylular, Pir Sultan Abdal’ın özgürlük çığlığından sağır olan Hı(n)zır Paşalar, Hünkar Hacıbektaş Veli’nin adaleti karşısında dili tutulan riyakarlar, hakikati duyacak, bilecek, Alevilerin teleplerini kabul edecek. Bundan başka seçenek yoktur.
AKP hükümeti 11 yıl önce 3 Kasım 2002 erken genel seçimle, uluslararası güçlerin “Ilımlı İslam Projesi” çerçevesinde iktidara geldi. Bu güç, AKP hükümetine neo liberalizmin çıkarlarını koruma, Ilımlı İslam politikaları ile Türkiye’yi ve Ortadoğu’yu “Düzenleme” görevi verdi. Başbakan, verilen bu görevin sınırlarını aştığı için şimdilerde oldukça sıkıntılı günler yaşıyor. Türkiye Cumhuriyeti, kurulduğundan beri devlet zihniyeti, etnik, inançsal, kültürel olarak “Tek kimlik” yaratma paranoyası peşinde. Türkiye, demokrasi, laiklik ve özgürlükleri yaşayamadı. Laik, demokratik Türkiye hala ulaşılması gereken bir özlemdir. “Türkiye Cumhuriyeti, laik, demokratik, sosyal bir hukuk devletidir” ibaresi anayasaların giriş bölümünde süslü bir söz olarak kaldı. Türkiye Cumhuriyeti, tekçiliği egemen kılmaya çalışan zihniyetin devletidir. Devlet, 90 yıldır Alevilere “Siz laikliğin ve cumhuriyetin güvencesisiniz” diyor. Aleviler, Dersim’de mağaralara doldurulup “Fareler gibi” yakıldı! Maraş’ta toplu katliama uğradı! Çorum’da evleri, iş yerleri yağmalandı, katledildi! Tüm dünyanın gözleri önünde Madımak’ta 33 can yakıldı! Gazi’de, Ümraniye’de polis katliamı! “Cumhuriyetin ve laikliğin güvencesisiniz!” diyen zihniyet neredeydi? Neden Alevilerin yaşam güvencesi olmadı? Devlet, katliamları bizzat organize etti, yönlendirdi ve uyguladı. Katledenler devletten ödül aldılar, rütbeleri yükseltildi, milletvekili oldular! Koçgiri’den bu yana devlet eliyle işlenen katliamların davaları yeniden görülmelidir! İnsanlık vicdanında mahkum olan katiller, insan hak ve özgürlükleri temelinde, adil bir ortamda yeniden yargılanıp mahkum olmadan bu dava bitmez! Türkiye 11 yıldır AKP’nin “İleri demokrasi” yalanıyla zaman kaybediyor. Neo liberalizmin “Kriz yarat, krizi yönet” talimatıyla, Muaviye zihniyetini, Osmanlı oyunlarını ustaca güncelleyen bir siyasi kurnazlık projesinin adı “İleri Demokrasi.” Hani 12 Eylül darbecilerini yargılanacaktı? 12 Eylül anayasası değişecekti? AKP zihniyetinin darbelerle bir sorunu yoktur. 12 Eylülün generalleri işkenceden, katliamdan dolayı yargılandı mı? “Ergenekon, Balyoz” darbecileri Kürdistan’da köy yakmadan, faili meçhul cinayetten, Uğur Mumcu, Musa Anter, Hrant Dink cinayetinden dolayı yargılandı mı? AKP darbeleri yargılamıyor. Darbecilerin yerine kendi iktidarını kuruyor! 2 Temmuz 1993’ten beri gelip geçen iktidarlar ve AKP neden Madımak Oteli’ni utanç müzesi yapmadı? AKP’de bakanlık ve milletvekilliği yapan Madımak katillerinin avukatları cevap versin! Bir numaralı katil Cafer Erçakmağı 19 yıl kim sakladı? Madımak katliamı davası için “Zaman aşımı kararı” vermek yeni Madımak katliamı değil midir? 3 Kasım aynı zamanda Susurluk’ta bir kamyona toslayan araçtan ortalığa saçılan rezaletin yıl dönümüydü. Susurlukta ortaya çıkan kirli devlet, polis, mafya rezaletinin üstü örtüldü. “Bin operasyon yaptık” diye itirafta bulunan Mehmet Ağar aklandı şimdi sahil kasabasında huzur içinde güneşleniyor! Başbakan’ın iktidarını “Çıraklık, kalfalık, ustalık” diye üçe ayırması doğru bir tanımlamadır. Başbakan 11 yıllık iktidarında, demokrasi, eşitlik, adalet konusunda değil ama siyasi kurnazlıkta “Usta” olmuştur. “Ustalık” siyasetinin en çarpıcı örneği “Demokrasi paketidir.” Toplumun haklı, meşru mücadeleyle edindiği kazanımları kırparak topluma “Demokrasi paketi” diye sunan Başbakan başörtüsünün altına sığınarak ne yapmak istiyor? Yıllardır Türkiye gündemini başörtüsüne endeksleyen, mağdur siyaseti yapan AKP hükümeti 20 milyonluk Alevi toplumunun eşit yurttaşlık ve inanç özgürlüğü talebini bir üniversiteye Hacıbektaş Veli adı vererek karşılıyor! Diyanet fetvaları ile yol alan AKP hükümetinin siyasi yol haritasında Aleviliğin yeri yoktur. Başbakan, iki kıtayı bağlayan 3. Boğaz Köprüsü’ne Yavuz’un adını verdi! “Ecdadı” Yavuz, 500 yıl önce Alevileri kuyulara gömerek Aleviliği bitirmek istedi beceremedi! 500 yıl sonra Başbakan bir Alevi katilinin adını 3. köprüye verip, Aleviliği köprünün temeline gömmek istiyor! Her fırsatta “%99’u Müslüman ülkede yaşıyoruz!” diyerek “Tek dincilik!” yapanlardan inanç özgürlüğü beklenemez. Sokak ortasında polis saldırısı ile linç edilen Ali İsmail Korkmaz’ın katilleri nerede? Tüm dünyanın gözleri önünde Kızılay Meydanı’nda polis kurşunu ile katledilen Ethem Sarısülük’ün katili Urfa’ya kaçırıldı. Katliamcı polisler için de “Destan yazdılar!” diyen Başbakan, senin destanında gençlerin kanı ve yaşamı var. Gezi eylemleri sırasında katledilen gençlerin tamamının Alevi olması bir tesadüf değildir!…
Başbakan, iktidar olduktan 7 yıl sonra 3 Haziran 2009’da “Alevi açılımı” yapıyoruz dedi. “Alevi açılımı” Diyanet İşleri Başkanlığı’nın ilahiyatçılarına emanet edildi. Diyanet, AKP ve Pensilvanyalı Hoca Efendi üçgeninde Aleviliği ılımlı İslam’ın ihtiyaçlarına göre tarif ettiler. Bu üçgene İzzettin Doğan Hoca Efendi de eklenince kare tamamlanmış oldu! 12 Eylül Askeri Darbesi’nden bu yana derin devletin işleriyle uğraşanlar aynı karede buluştular. Bu dörtlünün “Cami Cemevi Projesi” Aleviliği bitirme projesidir. Madem o kadar “Hoşgörülüsünüz!” gelin cami, cemevi, kilise ve havrayı aynı meydana yapın! Cemevinin bahçesine Madımak’ta yakılan canların, Kerbela Şehitlerinin, Dersim, Maraş, Çorum şehitlerinin anıtını olsun. Havranın bahçesine Hitler Faşizminin soykırımına uğrayan Yahudiler anısına bir anıt yapılsın. Kilisenin bahçesine 1915’te katledilen Ermeni canların ve sevgili Hrant Dink canın anıtını olsun. 6/7 Eylül saldırısıyla yurdundan, yuvasından sürülenlerin hazin anılarını bulunsun. Caminin bahçesine de dönemin halifesine zulüm ve katliam için fetva vermeyen, zalime karşı direndiği için katledilen “İmamı Azam” Ebu Hanife’nin yapılsın!
AKP’nin “Yeni Osmanlıcı” Ortadoğu politikası savaş ve katliam demektir. Bunun en bariz örneğini Suriye’de Alevilere, Rojava’da Kürt Halkına karşı yürütülen vahşette görüyoruz!
Cemevlerine ibadethane statüsünü vermemek için bin bir dolap çeviren AKP hükümeti “Cemevi Caminin Alternatifi olamaz!” diyerek Muaviye siyaseti yapıyor. Cemevi hiçbir ibadethenenin “Alternatifi” değil Alevilerin ibadethanesidir. Bırakın laf ebeliğini, ipe un sermeyi de hakikati kabul edin! Aleviler, inancını sizlerin siyasi ihtiyaçlarına göre tanımlayamayız! Pirler tarih boyunca devletin memuru olmadılar. Bugün, ne İzzetin Doğan Hoca Efendi’nin ne de devletin memuru olmazlar! Laik, demokratik, bilimsel, ana dilde eğitimi yaratacak olan bizleriz. Kamusal yaşamdan, ekonomik yaşama, okullardan, iş yerlerine, sokaklardan, meydanlara kadar ırkçı, gerici zihniyet tarafından kuşatılmış bir yaşamla karşı karşıyayız. Eğitim programının tamamı “Din dersi” oldu!
Çözüm!… 12 Eylül anayasasını yırtıp, çöpe atmak ve laik, demokratik Türkiye’de, eşit yurttaşlığı birlikte yaratmaktır. Ama birlik gerek! Yerel yönetimler demokrasinin, halkla buluşmanın ve kamusal hizmetinin temelini oluşturur. Tam da yerel seçimlere giderken, demokratik yaşam, eşit yurttaşlık ve özgürlük sorununun ilacı bu ortak paydalarda birliktir. Bu kuşatma karşısında dost siyasi partilerin tek başına davranma lüksü yoktur!
Yası Kerbela Orucu başladı! Hak için Hakka yürüyen Şahı Şehidan İmam Hüseyin ve yarenleri için oruç tutanların niyeti ‘Hak Divanı’na yazılsın…