Bu şehirde tarihin tüm zamanlarına tanık olmak mümkün! Şehrin merkezinde kötü bir modernizm taklidi, varoşlarda bildiğiniz köy hayatı. Şehir içeride kentli, kenarlarda köylü, burası bir köykent! Türkiye’nin birçok şehri böyledir, burası biraz daha köykent görüntüsünde. Devletin lütfettiği “Kahramanlık” liyakati kent eşrafının kendilerini ayrıcalıklı görmelerine sebeptir. “Kahraman” kentin kahramanlıkla övünen yurttaşları burada utanç verici, tiksindirici, korkunç bir katliamın yaşandığından haberdar değil mi? Bugün katliamın 35. yılı, kentte her şey “Normal!” Bu normallikte bir anormallik var! Bizi uzaktan süzen “Sivil görevliler” eşliğinde Yörükselim ve Mağaralı mahallesini dolaşıyoruz. Eğreti evlerin, bizi kaçamak, ürkek ve telaşlı bakışlarla izleyen insanların görüntüsü hiç de 35 yıl öncesinden farklı değil. Her şey 35 yıl öncesinden kalmış gibi! Daracık sokaklar, duvarında yoksulluğun sessiz çığlığı duyulan evler, gelişi güzel asfaltlanmış yollar… Bir sokağın köşesinde “Durun! Bakın bu ev katliamda yakılmış, içindekilerden bazıları katledilmişti!” diyor. Küçük, tek katlı, sıvasız, briketten yapılma bir ev… Pencere demirleri paslanmış, camlar yok! Pencereden içeri bakmaya çalışıyorum, çok zamandır terk edilmiş bir görüntüsü var. Yangının ve isin izleri silinmiş. Az ötede bir ihtiyar meraklı bakışlarla bizi izliyor. Sokak daracık uzanıyor, boş, sessiz ve ürpertici. “Katliam bu sokaklarda yapılmış” diyor genç rehberimiz. Buralar, 500 metre ileride yaşamın şehir olan yerinde “Kahramanlık” zevkini yaşayanların “Kızılbaş” dedikleri mahalleler. “Kızılbaş” günahkardır, yıkanmaz, kirlidir, yabanidir! “Kızılbaş” dediğin “İnsan bile değildir!” Dini imanı yoktur, ana bacı tanımaz! Hele “Kahraman” hiç değildir. Kızılbaştan kahraman mı olur? “Dindar kahramanların” adını üniversitelere veren kahraman devlet; Kürt, Alevi Mamıke Molla’yı ağzına bile almıyor! Oysa “Vurun Antepliler namus günüdür!” sözü türkülere, destanlara konu olan, devlet tarafından unutturulmaya çalışılsa da halkın dilinde ve yüreğinde yaşayan Karayılan; Maraş’a bağlı Pazarcık ilçesinden bir Kürt Alevi. Molla Mehmet diye de anılan Karayılan’a ait “Kahraman” Maraş’ta ne bir anıt, ne de bir görüntü var!
Köşesinde 35 yıl önceden derin iniltiler yükselen evin bulunduğu daracık sokağı boylu boyunca yürüdük. Sokakta, duvar dibinde oturan yaşlı adamdan başka kimseye rastlamadık. “Bu adam o dönemi yaşamış mıdır?” diye sorduğumda rehberimiz “yok abi. Onlar sonradan buraya taşındı. Alevi değiller!” diyor. Sokağın sonunda bir ara sokağa dönmemizi söyledi rehberimiz. Karşıda bir cami! “Bu caminin arsasını bir Alevi bağışladı, yapımına da epey katkıda bulundu” diyor rehberimiz can! “Katliamdan önce mi? Sonra mı?” sorumu “Önce olur mu abi, katliamdan sonra yapıldı bu cami” diyor. Ne derin yaradır ki erenler “Ağacın kurdu özünden olur!” hakikatini boşa söylememişler! “Kahraman” kentin “Şehir Mezarlığına” gidiyoruz. 35 yıl önce katledilen canların mezarını bulabilir miyiz? Bize rehberlik eden canların çabaları sonuç veriyor! Yan yana iki mezar ve tek mezar taşı üzerinde “İbrahim oğlu Malik Ünver, Haydar oğlu İbrahim Ünver, 23. 12. 1978 Maraş Olayları’nda şehit olmuştur” Bir başka mezar taşı “Nurhaklı Mehmet Oğlu, Keliş Ali Sağlam” Hemen yanındaki mezar taşında “Mustafa Yüzbaşıoğlu, 12. 12. 1978” yazıyor. Mustafa Yüzbaşıoğlu katliamdan bir hafta önce katledilen iki devrimci öğretmenden biri. Onu tanıyan bir kadın can var aramızda. “Çok değerli bir insandı. Matematik öğretmeniydi. Ben çocuktum. Evleri gezer ders verirdi” diyor ve ağlıyor! Mezarlara kırmızı karanfil bırakıyoruz. Ama ısrarla Gıjık Dede’nin mezarını arıyoruz. “Buldum” diyor bir can! “Torununa sordum o tarif etti. Bu taraftan gelin!” Mezarın üzerinde henüz filiz fidan olan bir gül ağacı var. Taşında, “Tercanlı Mehmet oğlu Sabri Özkan, Gıjık Dede Ölmez, 4. 4. 1978” yazıyor. Katliam için plan yapanlar planı zamana yaymışlar. Maraş Katliamı’nda katledilen tüm canların mezar taşlarına “Ruhuna Fatiha” yazmayı ihmal etmemiş “Dini bütün” mezar ustası. Kendi aklınca “Kızılbaş olarak yaşadılar. Mezar taşlarına bunu yazayım da bari öbür dünyada Allah’ın affına mazhar olsunlar!” diye düşünmüş olmalı. Oysa Aleviler mezar taşlarına “Ruhuna Fatiha” yazdırmaz. Devletin resmi kayıtlarına göre Maraş Katliamı’nda 111 kişi katledildi. Ama biz beş mezar bulabildik. Diğerlerine ne olduğu bilinmiyor! Az ileride elinde bastonu, kalın çerçevesi ve kocaman camları, avurtları çökük bir piri fani. “Bu güne kadar Gıjık Dede’ye sahip çıkılmadı! İnsanlar mezara gelmeye korkuyor!” diyor. Kulağıma eğilen bir can “Gıjık Dede’nin oğlu!” dedi. Ayakkabı boyacılığı yapıyormuş ve sara hastasıymış! Garibanın derdi de ne ağır oluyor! Hem yoksul hem sara hastası, hem de Kızılbaş!