“İncittimse her ne kadar
Aramızda bir ikrar var
Görüp sevinmesin ağ yar
Unutma dilber unutma” (Meluli)
Bugün Alevilerin en temel sorununun örgütlenme olduğu açıktır. Alevi toplumunun kaygılarını, sıkıntılarını, beklentilerini ve ruh halini örgütleyecek bir yapının olmadığını söylemek abartı değildir. Özellikle cumhurbaşkanlığı seçimleri döneminde ortaya çıkan durum, eğitim meselesinde Alevilerin tepkilerini kamuoyu ile paylaşmak isteyen girişimlerin sonuçları bizlere bunu göstermektedir.
Aleviliğin uzun yıllar kendi mecrasından çıkarılarak dünyaya egemen Sünni inanç penceresinden bakar bir pozisyona getirilmiş olması Alevilere sorunlarını çözme noktasında geri planda kalmasına vesile olmaktadır. 1500’lü yılların başlarında başlayan Alevileri kendi mecrasından uzaklaştıran yaklaşımlar ve Yavuz Sultan Selim’in yaratmış olduğu tahribatlar bugün de etkisini göstermekte Yavuz Sultan Selim’in örgütlemek istediği mantık çerisinde Aleviler yeniden devletin bir parçası, kapıkulu haline getirilmek istenmektedir. Yavuz Sultan Selim’in Balım Sultan şahsında Hacı Bektaş Dergahı’na yapmış olduğu müdahale, Yeniçeri Ocağının Bektaşi Dergahına manevi anlamda bağlı hale getirilmesi, tahribatın en büyüğüne sebep olmuştur.
Yeniçeri Ocağı, Balkanlar’da Hıristiyan çocukların devşirilmesi için çalıştı. Anadolu’daki “Bektaşi tekkeleri” devşirme merkezleri olarak Osmanlı’ya hizmet verirken Kürdistan’da Alevi katliamlarında rol aldı. Yavuz Sultan Selim’in Hilafetle özdeşleşen Sünni İslam’ın yanına Bektaşi Tekkesi aracılığıyla da Aleviler üzerinden benzer bir hilafet durumu yaratılmaya çalışıldı.
Alevi katliamlarının yapıldığı bölgelerde Bektaşi tekkelerine biat istendi. Gıyabında mürşit makamlarına atamalar yapıldı. Alevi ocaklarıyla hiçbir ilişkisi olmayan kişiler aracılığıyla, temsiliyet ve biat kültürü örgütlendirilmeye çalışıldı.
Aleviler içerisinde ihanet örgütlenmesi için Yavuz Sultan tarafından görevlendirilen kesimlere karşı Aleviler büyük bir dirençle karşı koydular. Alevi geleneğinin Hacı Bektaş’taki son temsilcisi ve Hacı Bektaşı Veli varislerinden Kalender Çelebi Nurhak’larda katledildi. Onun içindir ki Hacı Bektaş Dergahı 1500’lü yıllardan bu yana işgal edilmiş bir durumdadır.
Aleviler, Alevi ocakları, pirleri ve mürşitleri, yüzlerce yıldır biat isteyen bu işgalcilerin karşısında direnerek yol almış ve bugüne gelmişlerdir. Bugün ise “Dergahta birlik” adı altında aynı kesimler Alevilerden biat istemektedirler. Yavuz Sultan Selim’in yarım bıraktığını bugün tamamlamak isteyenlere karşı Alevi ocak dergah ve mürşitlerinin kendilerine sahip çıkması ve bu asimilasyoncu politikanın karşısında durması gerekmektedir. Devletin yönlendirmesi, beslemesi ve imkanları içerisinde hareket eden bu kesimler modern dünyanın genel doğrularını dile getirerek arkasındaki niyeti gizlemeye çalışmaktadır. Buna birçok Alevi kurumu çanak tutmaktadır. Varlık sebebi devletin politikalarını örgütlemek olan bu kurumların böyle davranması da anlaşılırdır. Alevilerin yok edilmesi Yeniçeri Bektaşiliğinin örgütlenerek Alevilerin kapıkulu haline getirilmesi istenmektedir.
Sevgili İzzettin Doğan dedenin sağdan yaptığını, Veliyettin Ulusoy Efendi, MHP’li akrabalarını da yanına oturtup “soldan” yapmak istemektedir. “Bizden icazet almayan Alevi dedeleri hizmet veremez ve düşkündür” diyecek kadar çığırından çıkmıştır. Bu cesareti günümüzün Yavuz’undan mı almaktadır? Alevilerde Yavuz’un hilafeti gibi bir piramit örgütlenme, temsil yoktur. El ele el Hakka’dır. Talip Pir’e, Pir Mürşid’e, her Mürşit bir Pir’e ikrar vererek yol yürür. Alevilik, ikrar vermemişlerin yolu değildir. İkrar verilen her kişi de, ikrar vermek zorundadır. Kimin haddine Düzgün Baba’dan biat istemek! Ağuçan’dan, Baba Mansur’dan, Sultan Sinemilli’den, Uryan Xızırdan, Hubyar’dan vb.. biat istemek! Her biri mürşit kapısı olan Alevi ocakları, biatin değil, eşitliğin, birlikte üretimin ve paylaşımın makamlarıdırlar.
Osmanlı’nın devşirme ocakları Osmanlı’nın vergi toplayıcıları, hangi yüzle biat isteme cüretine girişmişlerdir?
Bu cüret Alevi örgütlenmesinin içine girdiği krizin ve Alevilerin tarih bilgisindeki çökertilmesi, devletin icazet ve örgütlendirmesiyle ilgilidir. Kendini bilmeyen bir toplumsal yapının yaratılması cumhuriyetin temel hedeflerindendi ve bu konuda epeyce yol alındı.
İkrarımız, atamızın, atalarımızın atasının vermiş olduğu sözdür. Asıl sözünden dönmek düşkünlüktür. Onun içindir ki Alevi ocaklarından Alevi dergahlarından gelip de Yeniçeri kapısında biat edenler Alevi hukukuna göre sözünden dönmüş, pirinden dönmüş , ikrarsızlardır; düşkündürler. Alevilerde düşkünlük kapısını açan Yavuz Sultan Selim ve onun kapı kulu Balım Sultan’dır. O ikrarsızlar kapısından girmek isteyenler bu ihaneti bugün yaşatmak isteyenlerdir.
Aleviler, ocaklar, dergahlar, kendi hukuku içerisinde kendileri olarak örgütlenmek zorundadırlar. Her talip kendi pirinin yakasına yapışmalıdır. Piri Pir yapan taliptir. Pir Mürşid’inin yakasına yapışmalıdır. Mürşidi Mürşit yapan Pirdir. Mürşit Pirini bulmalıdır, ikrarını vermelidir, makamının hakkını ve hukukunu çiğnetmemelidir.
Parti değiştirir gibi, dernek değiştirir gibi, Pir Mürşit ocaklarını değiştirmeye kalkan zihniyet, Alevi düşmanıdır. Alevileri atasından, toprağından ve kültüründen koparan zihniyettir. Buna karşı duranlara Pirini Mürşid’ini bilenlere hak ve hakikate ikrar vermiş olanlara Allah Eyvallah…