Armanc Sarya
Mitolojik efsaneler ya da hikayeler çoğu zaman bize gerçekleri farklı bir dille anlatırlar. Mitolojik olayları, şahsiyetleri iyi çözümlemek tarih hakkında, toplum tarihi hakkında bir çok konuyu bilmemizi sağlar. Mitolojilerin güçlü öğretici yanları vardır. Bin yıllar boyunca insanlar kendilerini mitoloji ile ifade etmişlerdir. Dilleri şiirseldir, yaşanan olaylar efsaneler ile ifade edilir. Toplum kendi yaşadıklarını efsaneleştirir. Mitolojilerin kadın ve erkek kahramanları aslında toplumun birer parçasıdırlar. Toplumsal yaşanmışlıklardır mitolojik olaya damgasını vuran.
is_tarMitolojik anlatımlarda en çok karşımıza çıkan bir kişi de Lilith’tir. Erkek düzenine boyun eğmeyen, özgür kadın kişiliğinden taviz vermeyen kadının mitolojideki kişileşmiş hali Lilith hakkında bir çok hikaye, olay anlatılır. İlk olarak MÖ.3500 yıllarında Sümer ve Babil mitolojilerinde Lamaştu olarak çıkar karşımıza. Kanatları olan dişi bir ifrittir yani kötü huylu bir cindir. Zaten cinlerin de Lilith’in Kızıldeniz ile birleşmesinden doğan çocukları olduğu belirtilir. Sümer inancında Lamaştu bebekleri kaçıran, onları yiyen ve yeni doğum yapmış kadınları öldüren bir varlık olarak anlatılır. Tanrılar tarafından lanetlendiği için kendisini kötülük yapmaya adamış, insan soyunu kurutmaya yemin etmiştir. Lilith’i kavram olarak incelersek birçok kelimenin kökü olan bir orijinalliğe sahip olduğunu görürüz. Örneğin; Sümerce lil hava demektir. Sümer mitolojisinin daha sonra baş tanrısı olan tanrı Enlil’in; adı En-tanrı, Lil- hava sözcülerinden oluşmuştur. Yine Lilitu; ruh, lulu; şehvet, lalu; lüks ve rahatlık, limnu; ise kötülük anlamına gelir. Buradan da anlaşılacağı gibi kök olan, biçim veren kadındır.
Lilith’in bu kadar karalanmasının sebebi, kadın öncülüğünde gelişen doğal toplum sisteminden egemen erkek öncülüğünde gelişen uygarlık sistemine geçişle bağlantılıdır. Özgür kadını ifade eden, bağımsız kadın kişiliğini, yaratımlarını ifade eden her şey kötülenmeye, lanetlenmeye başlanmıştır. Kadın değerlerini kendine mal eden uygarlık, kadının kendi değerlerini, yani toplumun değerlerini savunmasını karalamak istemektedir. Lilith’in kadın cinselliğinin aşağılanmasını, bereketin temsili olan kadın doğurganlığının erkeğin hükmüne verilmesini kabul etmemesidir onu bu kadar lanetli bir varlık olarak tanımlanmaya sebep olan. Erkeklerin ortaya çıkardığı hikayelerde o bir şeytan, lanetli bir varlıktır. Böylece şeytanın çıkışı da kadınla bağlantılandırılır. Çünkü erkek insana itaat etmeyen kadındır, yani Lilith’tir. Tek tanrılı dinlerde kendisinin ateşten, insanın ise topraktan yaratıldığını, kendisinin daha üstün olduğunu bu yüzden insana yani Adem’e secde etmeyeceğini söyleyen şeytan aslında kadındır. Şeytanın boynuzları kadının en bilinen sembollerinden olan ayın hilal halinden, renginin kızıllığı ise ateşten değil, kadının regl kanamasından gelmektedir. Bir çok tanrıça tasvirinde tanrıçalar güneş ve ayın birleşiminden oluşan bir taç takmaktadırlar. Kadına ait olan her şey, her sembol, biyolojik özellikler, kadın cinselliği, yaratımları lanetli bir olgu olarak yeniden inşa edilir.
Liliht aynı zamanda kadın ve erkek bütünlüğünü ifade eder. Aynı ruhu, aynı bedeni, aynı duyguları paylaşan bir bütün olan kadın ve erkektir o. Bir adı Lilith, bir adı ise Samael’dir. evrenin düalistik yanını temsil ederler. Kadın ve erkeğin özgür bütünlüğü aynı zamanda evrenin hakikat dilinin bir ifadesidir. İnsan doğası bu bütünlük içinde şekillenir. Bütünlüğün bozulması insan doğasının da yarım kalması demektir. Mitolojik hikayelerde bu bütünlüğün nasıl bozulduğunu da görürüz. Yunan mitolojisinde androjin insan – yani yarı kadın yarı erkek insan- o kadar güçlü, akıllı, becerikli, üretkendirler ki tanrılara bile kafa tutmaktadırlar ve bu durumdan ödü kopan Zeus onları birbirinden ayırarak insanı cezalandırır. Zeus’un gazabına uğrayıp birbirlerinden ayrılan kadın ve erkek, birbirlerinden uzak kalsınlar diye dünyanın farklı yerlerine atılırlar. Amaçları tekrardan bir bütün haline gelmektir ancak tanrılar buna bir türlü izin vermezler. Neden Zeus onları birbirinden ayırmıştır? Çünkü kadın ve erkek bir bütün olarak güçlü insanı, güçlü toplumu ifade ederler. Tanrıları iktidar olarak yorumlarsak, iktidarlar karşısında güçlü, örgütlü, bilgili, yaratıcı toplum istemezler. Böylece güçlü insanı güçsüz kılarlar.
Lilith’in aklı gibi bedeni de lanetlenir. Sembolleri lanetlenir. Saçları yılana benzetilir. Yılan hayvanlar içinde kadın ile sembolleştirilen bir hayvandır. Bir çok kadın heykelinin, tanrıça tasvirinin yanında yılan vardır. Yılan deri değiştirmesi ile ölümsüz bir hayvan olarak görülür. Yine bilge bir hayvandır. Ölülere yol gösteren odur. Şifacılığın sembollerinden biridir. Bütün bu özellikler aslında kadının özellikleridir. O yüzden kadın ile birlikte yılan da lanetlenir. Adem ile Havva hikayesinde Havva’ya yol gösteren, ona bilgi meyvesini yediren aslında Lilith olan yılandır. Lilith ve Samael birleşimidir. Bilgi meyvesinin yenmesinin cezasını yine kadın çeker. Kadının cinselliği, emeği, yaratımları, aklı erkeğin himayesine sunulmuş, erkeğin emeği kutsallaştırılmış, yılan ile insan arasına düşmanlık ekilmiştir.
Bundan sonra Lilith’in bedenin yarısı da yılan olarak tasvir edilir, saçları yılandır. Tevrat’ta meşhur deniz canavarı Leviathan, yedi başlı korkunç bir ejder olarak anlatılır. Yehova ile savaşır ve bu savaşı kaybeder. Yani tanrı kendi sistemini oluşturabilmek için kadın ve erkeği birbirinden kopararak, aralarına derin uçurumlar açarak başlar işe. Bütün yaratılış hikayelerine bakarsak tanrı her zaman bölerek, parçalayarak yaratılışı gerçekleştirir. Adem ile Havva hikayesinde de Havva Adem’in vücudundan alınan kaburga kemiğinden yaratılır. Tanrıça inancında farklılığın birlikteliği varken, tanrılar çağında bütün farklılıklar birbirine karşıtlık temelinde ele alınır.
Lilith’in farklı bir çok versiyonu vardır mitolojik anlatımlarda. Tiamat’ta bir ejderha olarak anlatılır. marduk ile büyük bir savaş vermiştir. Bu savaşta yenilen Tiamat’ın bedeninin ikiye bölünmesinden yaratılır dünya. Burada da yine korkunç, kaosu ifade eden olarak anlatılır. Tiamat’a ait bir çok sembol, kadına ait sembollerdir. Yunan mitolojisinde adının mitolojik anlamı engerek olan Ekhidna güzel bir kadındır. Ama bir kusuru vardır. Belden aşağısı yılandır. Aynı zamanda bir anadır. Typhonla birleştiğinde yeryüzündeki en korkunç köpek ve canavarları doğurur. Bir başka Lilith versiyonu Lamia’dır. Güzeller güzeli bir kraliçedir. Kimisi Libya, kimisi Frigya kraliçesi olduğunu söyler. O kadar güzeldir ki Zeus ona aşık olur. Zeus’tan bir sürü çocuğu olur, Hera bu durumu kıskanır ve onu cezalandırır. Çocuklarını öldürür. Bu acıya dayanamayan Lamia delirir, bir mağaraya saklanır ve kendisinden daha şanslı olan, bebekleri yaşayan anneleri kıskanarak çocuklarını kaçırıp çiğ çiğ yemeye başlar. Sonra çocukların kanını içtiği söylencesi giderek istediği biçime girerek erkekleri aldattığı, kanlarını içtiği ve cinsel organlarını koparttığı şeklini alır. Eski Roma’da da delikanlıların kanını emen dişi cinlere Lamia denir.
Bir de meşhur yılan saçlı Medusa vardır, o kadar kötüdür ki kendine bakan insanları, özellikle de erkekleri taşa çevirir. Mitolojik anlatılar incelendiğinde bir çok benzer öyküyle karşılaşırız. Bu mitolojik hikayeler içinde Kürtlerin yakından bildiği bir yılan kadın vardır. Kürt mitolojisinde yarı kadın yarı yılan olan bu kadın Şahmaran’dır. Adı yılanların şahı anlamına gelir. Mezopotamya masallarında, hikâyelerinde akıllı ve iyicil olarak tanımlanan bellerinden aşağısı yılan, üstü ise insan şeklindeki maran adı verilen, doğaüstü yaratıkların başında bulunan ve hiç yaşlanmayan, ölünce ruhunun kızına geçtiğine inanılan varlıktır. Kürt toplumunda özel bir yeri vardır Şahmaran’ın. Bir çok mitolojinin aksine kötü, lanetli olarak anlatılmaz. Bir çok Kürt masalında, bilge, şifacı, doğanın dengesini koruyan, merhametli olarak anlatılır. Halk tarafından sevilir Şahmaran hikayeleri, bir çok evin duvarında Şahmaran’ın resimleri vardır. Şahmaran resimleri camlara, kumaşlara, kağıtlara boya ile nakış ile işlenerek Kürt kültürünün bir parçası olarak zanaatçılık işlerinde de yerini alır. Bu coğrafyanın sembollerinden biri olarak bilinir.
Şahmaran’ın da diğer yılan kadınlara benzeyen hikayeleri vardır. O da mevcut uygarlık sisteminden uzakta yaşar, bir kadın olarak kendi doğasından uzaklaştırılmayı kabul etmez. Kendi doğal ortamını yaratmıştır, orada huzur ve barış içinde yaşamaktadır. Doğanın bir parçasıdır. Bilgeliğini herkesle paylaşır, yanına gelen bir delikanlıdan da esirgemez. Aşkını da paylaşır bu delikanlıyla. Aynı zamanda derin içgüdüleri, yaşam deneyimi ve bilgisi sayesinde sistemden gelen bu erkeğin bir gün ona ihanet edeceğini de bilir ve bunu ona da söyler. Özgür kadın kimliğini kabul etmeyen egemen sistem Şahmaran’ın peşindedir. Onun gücünü, bilgeliğini, yaratımlarını istemektedir. Kadını kendine kurban ederek düzenini devam ettirmek istemektedir. En sonunda da bu amacına ulaşır. İnsanlığa her zaman iyilik yapan Şahmaran iyiliklerinin karşılığını katledilmek olarak bulur. Bunu önceden bilen Şahmaran yine de kendi bilgeliğini insanlık ile paylaşmaktan çekinmemiştir. Şahmaran’ın öyküsü de özgür kadının kimliğini anlatan, sisteme karşı duran kadını anlatan bir hikayedir. Her hikaye birbiriyle bir çok ortak özellik taşır, çünkü her toplumda yaşananlar birbirine benzer. Örneğin Hesiodos’un Tanrıların Doğuşu adlı eserinde anlatılan Ekhidna Şahmerana çok benzerlik göstermektedir. Hesiodos eserinde ;
“Ne ölümlülere, ne de ölümsüzlere benzeyen, bir mağarada doğdu bu azgın yürekli Ekhidna.
Yarı bedeni bir genç kızdı onun, güzel yanakları ve gözleri fıldır fıldır, yarı bedeniyse koskoca bir yılandı, korkunç. Her yanı benek benek amansız bir yılan. Yerin gizli deliklerinde kaybolan;Mağarasında otururdu Ekhidna,”diyerek anlatmıştır.
Lilith, Şahmaran ya da Tiamat adları ne olursa olsun bu kadınlar bu gün hala bir çok kadının ruhunda yaşamaya devam ediyorlar.