Hüseyin Torun Pazarcıklı. Kürd ve Alevi bir devrimci. Dört kez tutuklandı ve dört kez de firar etti. Torun, bu firarlarını bir kitapta anlattı.
Kitabın adı: Özgürlüğe Kaçış. Ceylan Yayınları arasında çıkan kitap 158 sayfa.
Kitapta ayrıca 1976-1980 arasında Maraş, Antep ve Kayseri’de yaşanan bazı önemli olaylar da anlatılıyor. Yine 1980 sonrası Konya Cezaevi’nin durumu da analiz ediliyor.
Önce ilk iki firarı özetleyerek anlatalım…
Firar 1: Adana
Hüseyin Torun, 1976 yılında Maraş’ta haftalık Halkın Kurtuluşu gazetesini sokakta propaganda yaparak satıyor. Bu nedenle tutuklanıyor ve sorgudan sonra Adana DGM’de yargılanması için götürülüyor. Bundan sonrasını şöyle anlatıyor:
“Adliyede jandarmaya tuvalete gideceğimi söyledim. Kelepçemi çözdü, tuvalete girdim. Pencereden dışarı baktım. Adliyede tamirat yapılıyordu. Pencerenin önüne sıva ve inşaat kumu yığmışlardı. Baktım kimse gözükmüyor, ikinci kattan kum yığınının üzerine atladım. Adliyenin arkasıydı. Duvardan atlayıp ana caddeye çıktım. İlk sokağa kadar yürüdüm. Sokağa girince koşmaya başladım. Yarım saatten fazla koştum. Sürekli sokak ve cadde değiştiriyordum.” (Sy. 19)
Hüseyin Torun, firardan sonra izini kaybettiriyor ve devrimci çalışmalara devam ediyor.
Firar 2: Pazarcık
Hüseyin Torun, 1977 yılında Antep’te yakalanıyor. Firardan dolayı arandığı için Pazarcık Jandarma Komutanlığına iade ediliyor. Sonra neler yaşandığını Torun anlatıyor:
“Beni bir jandarmayla beraber karşıdaki adliye binasına gönderdiler. Jandarma saf birine benziyordu. Kapıda dosyayı içeri verdi. Beklememizi söylediler. Epeyce bekledik, çağırmadılar. Bir fırsat bulsam da yine kaçsam diye tasarlıyordum. Jandarmaya kelepçemi açmasını, içeri girip ne olup bittiğini sormak istediğimi söyledim. O da beklemekten sıkılmıştı. Kelepçeyi açtı, içeri girdim. Hakim, “Ne var, ne istiyorsun” diye sordu. Dosyamın içeri verildiğini, ancak çağrılmadığımı söyledim. “Dışarı çık, çağıracağız” dedi. “Ne oldu” diye sordu jandarma. “Tamam her şey bitti, serbest bırakıldım ve sen gidebilirsin” dedim. Jandarma ön kapıya yönelince ben de arka kapıdan dışarı çıkarak koşmaya başladım ve bir tanıdığın evine gittim. Normalde tutuklu birisi tahliye edilince karakolda bırakılıyor. Bir saate yakın çarşıda sağı solu aradıktan sonra vazgeçiyorlar.” (Sy. 24)
Hüseyin Torun, yine 12 Eylül öncesi Kayseri’de de yakalanıyor ve karakolda kaçıyor. Kitapta esas olarak dördüncü firar anlatılıyor. Torun ve iki arkadaşı 6 Eylül 1982 günü Konya’daki hapisaneden kaçıyor. 12 Eylül’ün o karanlık günlerinde bu eylem devrimcilere büyük moral oluyor.
Hüseyin Torun, 20 Temmuz 1981’de tutuklandı ve 8 ay işkenceli sorguda kaldı. Toplam 10 yıl çeşitli hapisanelerde kaldı. Dördüncü firarını da bu süre içinde yaptı.
Onbinlerce insanımız 5 yıl, 10 yıl, 20 yıl hapisanelerde tutuklu kaldı. Çok azı yaşadıklarını kitaplaştırdı. Kitaplaştırmak belgelemektir. Kitaplaştırmak şarkılara, yeni araştırmalara, belgesellere, filmlere yol açar. O nedenle de Hüseyin Torun’a çok teşekür ediyoruz yaşadıklarını güzel ve akıcı bir dille bize anlattığı için… İnanıyorum ki, ileride kurulacak özgür yarınlarda Torun’un bu öyküsü filmlere konu olacaktır.