Düne kadar Daiş ve türevleri eliyle Suriye’deki savaşa vekaleten katılan Türkiye, bugün başlattığı Cerablus işgali vasıtasıyla doğrudan dahil oldu. Artık bunun sonuçları ne olur bilinmez. Burası bir bataklık ve bataklığa girenin kolay çıkmadığı bilinmektedir.
Suriye’deki savaş ve Türkiye’nin bu işgali, Türkiye’den öte sadece ABD, Rusya ve İran’a yaramaktadır. Türkiye’nin bölgede kapacağı pasta kalmamıştır. Şimdi ABD ve Rusya bölgede kullandıkları güçler yetmemiş olacak ki, biraz da Türkiye’yi kendilerinin vekili olarak savaşa sürüyorlar. Türkiye artık bölge denkleminde aktör değil figürandır.
Şimdi Türkiye kendi ülkesindeki IŞİD varlığını sonlandırmadan, görünürde Suriye’deki IŞİD’e savaş açıyor. Buna kargalar bile güder. Türkiye’nin dört bir yanında hücreleri olan, toplumun yüzde 8‘inin desteklediği söylenen DAİŞ varlığına karşı kılını kıpırdatmayan Türkiye’nin IŞİD’e karşı mücadele ediyorum tutumu laftan ibarettir.
Erdoğan DAİŞ ve türevlerinin bir türlü önleyemediği Rojava Kürt kantonlarının birleşmesini önlemek için şimdi doğrudan oyuna dahil oluyor.
İyi bir göz Türkiye’nin bu oyununu hemen görür. Yapılanlar açık. Dün bölgeye DAİŞ elemanları eğitilip gönderiliyordu. Bugün ise El Nusra, Fetih Tugayları v.b adı altında sözde daha ılımlı muhalifler gönderiliyor. Oysa bu grupların DAİŞ ideolojisinden pek farkı yoktur. Hepsi de selefisttir.
Amaç hep aynı, Rojava Kürtlerinin bir koridor oluşturmasını engellemek, Suriye Kürtlerinin bir statü kazanmasını önlemek. Diğer gerekçeler sahtedir. Şu an Cerablus’ta IŞİD’çi yok, çoktan kaçtılar. Türkiye buraya YPG girmesin diye sözde saldırıyor. Saldırdığı yerler ise bölgedeki Kürt mahalle ve köyleridir.
ÖSO Türk tankları eşliğinde düğün bayram Cerablusa giriyor. Türk tankları YPG mevzilerini vuruyor. Erdoğan açıktan operasyonun DAİŞ ve YPG’ye karşı olduğunu açıklıyor. DİŞ işin bahanesidir. tek amaç Kürt kantonlarının birleşmemesidir. Ancak Afrin sürekli etrafı çevrilmiş bir şekilde kalmaya ne kadar tahammül eder bilinmiyor. Kürt güçleri Cerablus’a rağmen dar da olsa Afrin’e ulaşacak bir koridor oluşturmak zorundadırlar ve bu konuda da kararlıdırlar.
Türkiye’nin bir diğer amacı Suriyeli mültecileri Suriye topraklarında tutmaktır.
Öte yandan Türkiye saldırısına hala Esat’tan bir tepki gelmemiştir. Bir işgale karşı o ülkenin devlet başkanı susuyorsa bir mutabakat var demektir.
Bölgenin yeniden hareketlendiği bu süreçte, Türkiye’nin ve özellikle Erdoğan’ın Kürt fobisi ve müttefik Barzani’nin PKK fobisi bunların başına büyük belalar açacak gibi görünüyor.
Türk tankları öncülüğünde Cerablus’a ÖSO güçleri bölge içlerine sokuluyor. Onlarca farklı örgütlere mensup bu sözde ılımlı muhaliflerin sonradan eskiden olduğu gibi IŞİD’e katılmayacağının da hiçbir garantisi bulunmuyor.
Erdoğan bu harekatla biraz da Türk toplumunun gazını almaya çalışıyor. 15 Temmuz’un ortaya çıkardığı gibi, AKP bu toplumu yönetecek kapasitede değildir. Düne kadar FETÖ örgütüne yaslanarak devleti yönetmeye çalışan Erdoğan şimdi büyük bir boşluğa düşmüş görünüyor. FETÖ’den boşalan yerlere diğer tarikatlar yerleşmeye çalışıyor. Erdoğan devleti bu paralelci dediği güçlerden kurtarmak istiyorsa Tarikatçiliği yasaklamakla işe başlamalıdır.
Ama Erdoğan için demokrasi amaç değil araç olduğu için, tüm uygulamaları kendisinin iktidarda kalması amaçlıdır. İktidarı kaybetmiş bir Erdoğan’ın ve AKP’nin sonu Mendereslerden çok daha vahim olacaktır. Bunu kendileri de biliyor. Şimdi CHP ve MHP’yi de kuyruğuna takarak Milli mutabakat oluşturmaya çalışan Erdoğan, iktidar iplerini de elinden her an kaçırabilir bir durumu yaşamaktadır. Yönetemiyor, korkuyor, ama korkusunu saldırganlıkla gizlemeye çalışıyor.
Erdoğan’ı zehirleyen, yönetemez duruma getiren yaşadığı Kürt fobisi sendromudur. Kürtlerden nefret ediyor. Bu nefreti yüzüne vuruyor. Kürt sorununu çözerim diyerek büyük bir umut yaratan Erdoğan; şimdi Kuzeydeki Kürt kentlerini yıktığı yetmemiş olacak ki, Rojava’yı da yıkmaya yelteniyor. Erdoğan Suriye’nin toprak bütünlüğünü savunuyormuş vay başıma, hele sen önce Türkiye’nin toprak bütünlüğünü sağla, sen önce DAİŞ’in ele geçirdiği Kilis’i Antep’i kurtar da, sonra sınırın diğer tarafına bak.
Bu Kürt fobisi senin sonun olacak, bunu unutma. Türkiye artık hep kaybet-kaybet oyunu içine çekilmiştir.