FATİH KIYMAN
Hayatın Sesi TV, Denge TV, Jiyan TV, Zarok TV ve Van TV’nin de aralarında bulunduğu 12 TV ve 11 Radyo kanalının yayınlarının durdurulması ile ilgili Türkiye Gazeteciler Sendikasında basın toplantısı düzenlendi. Toplantıda Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS), Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) ve DİSK Basın-İş Başkanlarının yanı sıra yayın kuruluşlarından temsilciler de söz aldı Bakanlar Kuruluna, basın ve ifade özgürlüğünün ölüm fermanı niteliğinde olan bu hatadan dönülmesi için çağrı yapıldı.
İMC TV Genel Yayın Koordinatörü Eyüp Burç: “Kapatılan kanallara bakıldığında gerçekten demokratik kesimlere yakın kanallar oldukları göze çarpıyor. Jiyan TV’nin UNESCO tarafından yok olmakta olan diller listesine alan Zazaca dilinde yayın yapan tek kanal olduğunu göz önünde bulundurduğumuzda, kararı Kürtlere verilen demokratik, insani haklardan vazgeçme çabasının bir işareti olarak da görmek gerekiyor.”
Hayat’ın Sesi TV Program Koordinatörü Arif Koşar: “15 Temmuz sonrası süreçte yaşadıklarımız, aslında darbe gerçekleşseydi hayata geçecek bazı uygulamaların bizzat yaşama geçirilmiş hali. Darbe girişimi başarılı olsaydı sıkı yönetim ya da OHAL ilan edilecekti, binlerce öğretmen ve kamu çalışanı açığa alınacaktı. Barış için imza atan akademisyenler mutlaka görevden alınacaktı. Gazeteciler bugünküne benzer şekilde kapatılacaktı. Bu radyo ve televizyonlar mutlaka kapatılacaktı. Darbecilere karşı yapıldığı iddia edilen kapatmalar abesle iştigaldir. Bugünkü Bakanlar Kurulu’nda bu hatadan dönülmesini bekliyoruz. Türkiye’de basın özgürlüğünden söz edilecekse, eğer az buçuk demokratik kırıntılardan söz edilecekse bu kanalların, bu yayın organlarının Türkiye’de var olmaya devam etmesi gerekir.”
Özgür Radyo’dan Programcı Sinan Gerçek: “1995’ten beri yayıncılık yapıyoruz ve yayın hayatımız boyunca 5 defa kapatıldık. Her seferinde daha güçlü döndük. Kapatmaya karşı radyomuzda bir özgürlük nöbeti başladık. İzleyicilere ve dinleyicilere bir çağrım olacak: Tek sesli bir ülke istemiyorlarsa radyolara ve televizyonlara sahip çıkmalılar.”
Basın-İş Genel Başkanı Faruk Eren: “15 Temmuz darbesinden önce de gazetecilere ve kuruluşlara korkunç baskılar vardı, gazetecilere davalar açılıyor, yayın organlarına kayyum atanıyordu. 15 Temmuz sonrasında bu iş tahammül edilemez hale geldi. Daha önce böyle bir şey hiç yaşanmadı. Hapishanelerde 100’ün üzerinde meslektaşımız var. Yargılanmaları gerekiyorsa da tutuksuz yargılanmalarını, basın ve ifade özgürlüğü önündeki tüm engellerin kaldırılmasını istiyoruz.”
TGS Genel Başkanı Uğur Güç: “15 Temmuz öncesinde 7 bin kadar gazeteci işsizdi. Bugün bu kapatılan radyo ve televizyonlardaki emekçilerin de katılımıyla darbe sonrasında 3 bine yakın işsiz gazeteci olacak. Toplamda sektörün üçte biri işsiz kalıyor demektir. Ülkede 30 – 35 bin civarı gazeteci var, bunun içerisinde 10 bin kişinin işsiz kalması en büyük sorunlardan biridir. Dinleyicilerin, izleyicilerin de kanallarına sahip çıkması için çağrıda bulunuyoruz. RTÜK’ün telefon numarası 444 1 178. RTÜK’e telefon açarak bu kararı protesto etmelerini istiyoruz.”
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Turgay Olcayto: “Buraya gelmeden eski yazılara baktım. Özellikle demokrasi ve barış üzerine yazılanlara baktım. Askeri vesayet gitti ama sivil vesayet geliyor uyarıları yapılıyor, ‘yok canım demokrasi var’ deniyordu. 15 Temmuz sonrasındaki süreçte alanlara insanlar doldu, demokrasi için hep beraber birlikteyiz dediler ama tam tersine demokrasi bugün ülkede mevta durumda. Demokrasinin olmadığı, çok sesli değil, tek sesli bir ülke imajından kurtulmalıyız. Biz çok sesli bir toplum istiyoruz, her şey tartışabilelim istiyoruz, gazeteciler özgürce yazabilsin istiyoruz.”
TV 10 Yönetim Kurulu Başkanı Veli Büyükşahin: “Türkiye’de basın-yayın özgürlüğüne ilişkin bu girişimin ne ilk ne son olduğunu biliyoruz, çünkü bu geçmişte de yaşandı. Ancak bu son yaşanan durum, toplumun farklı renklerinin, farklı seslerinin kesilmesi, ağızlarına bant vurulması anlamına geliyor. Alevi toplumunun kendilerini ifade etme mecraları oldukça az. Onların sorunlarını, gündemlerini ele alan bir TV kanalıyız. Dolayısıyla bu yaklaşımı aynı zamanda Alevi toplumuna yaşam hakkı tanımayan bir yaklaşım olarak değerlendiriyoruz. Demokratik muhalefetin çok ciddi bir tutum takınması gerektiğini düşünüyoruz. İnanıyoruz ki Türkiye kamuoyu da buna izin vermez, müdahalede bulunur. Hükümetin bunu bir önce düzeltmesini bekliyoruz.”