[responsivevoice voice=”Turkish Female” buttontext=”YAZIYI SESLİ DİNLEMEK İÇİN TIKLAYINIZ”]
HDP eş başkanları ve milletvekillerinin gözaltına alınması devrimcilerin, demokratların, Kürt halkının, Alevilerin, diğer etnik azınlıkların iradesine, onuruna saldırıdır. Saldırı onların şahsında tüm devrimcileredir. Tüm demokratlaradır. Onlar onurumuza dokundular. Şimdi bizlerde onlara dokunacağız. “dokunma, dokunurlar” diyeceğiz ve direnmeye devam edeceğiz.
HDP’ye yönelik yapılan operasyon 6 Milyon seçmenin oylarını hiçe saymadır. Bu yeni durum 12 Eylül paşalarının anayasasına bile aykırıdır. Akli melekelerini yitirmişlerin korkudan kurtulurum adına giriştiği son çırpınışlarıdır. Onlar boğazlarına kadar suça batmış olmanın telaşıyla saldırıyor, biraz daha iktidarda kalmanın hesabıyla pervasızlıkta sınır tanımıyorlar.
Erdoğan ve iktidarı tüm legal mücadele alanlarını bir bir ortadan kaldırıyor. Muhalif basın susturuldu, muhalif belediyelere el kondu, belediye başkanları zindanlara atıldı. Şimdi de halkın oylarıyla seçilmiş milletvekilleri sansasyonel bir biçimde gözaltına alınıyor, mahkemelere çıkarılıyor. Erdoğan zaten belirli bir süredir TBMM’yi devre dışı bırakmıştı. Hükümet üyeleri de başbakanı dahil, saray’ın sıradan memurları gibi çalışıyorlar.
Türkiye koyu bir faşizmin içine çekilmiştir. Türkiye bölgede sadece DAİŞ ve türevleri ile ittifak yapabilmekte, uluslararası saygınlığı yerlerde sürüklenmektedir. AKP iktidarının saldırganlığı bundandır. AB, ABD Erdoğan’ın çılgınlıklarını daha çok seyretmeyeceğinin sinyallerini vermektedir. Bölgede süren paylaşım savaşında Erdoğan önderlikli Türkiye’ye figüran rolü verilmiş görünüyor. Oysa o star olmakta ısrarlı görünüyor. Karışıklık buradan geliyor.
Erdoğan ABD tarafından Suriye’de ve bölgenin tamamında Kürtlerle ortak davranmaya davet ediliyor. Erdoğan bu çağrıları duymazlıktan gelerek aksine Kürdün tüm kazanımlarına, değerlerine azgınca saldırıyor. Kürtlerle işbirliği tekliflerini görmezden geliyor. Bunda ısrarın TC’nin mevcut statükosu ile devam etmesini olanaksız hale getirdiğini göremiyor. O ideolojik darlıkla sorunlara yaklaşmakta, kendi selefist İslamcı ideolojisine en yakın gördüğü DAİŞ ve türevleri El Nusra, ÖSO güçleri ile işbirliği yapmaktadır. Oysa bu sayılı güçler yarının kaybedenleridir. Erdoğan faşist karanlığın ideolojik gözlüğü ile gericiliğe, zorbalığa yatırım yapmaktadır.
AKP önderliğindeki Türk milliyetçi iktidar bloku (MHP ve CHP yönetimlerinin de gizli ittifakı ile) Türkiye’nin demokratikleştirilmesine karşı direnmektedir.
İnanıyor ve biliyoruz ki, Türkiye’nin ihtiyacı demokrasidir. AKP ve MHP demokrasiden korktukları için bu saldırıyı yürütmektedirler. Eğer demokrasi güçleri direnirlerse bu saldırılar püskürtülebilir, Türkiye demokratikleşir, Kürt sorunu çözülür. Bu açıdan AKP iktidarına karşı olan ve Türkiye’nin demokratikleşmesini isteyen tüm demokrasi güçleri ve faşizme karşı olan herkes bu saldırılara karşı birleşik bir mücadele yürütmelidir.
Bugün ülkenin akil insanları, aklı başında muhalifleri, demokratlar, sosyal demokratlar, devrimciler, Kürtler, Türkler, Aleviler, Müslümanlar, öteki azınlıklar; Erdoğan zorba diktatörlüğüne karşı güçlerini birleştirebilirlerse Türkiye’nin karanlığa sürüklenmesinin önüne geçilebilir.
Bu yazının yazıldığı şu ana kadar gözaltına alınan 12 HDP milletvekillerinden aralarında iki eş başkanın olduğu 6 kişi tutuklandı, 3 kişi şartlı salıverildi, üç kişi ise savcılık sorgusunda bulunuyor.
Tüm HDP’liler savcılıkta önceden hazırlanmış ortak savunma yaptılar. Bu metinden bazı bölümler şunlardır;
“Bizler seçilmiş halk temsilcileriyiz. Şahsımızı değil bizi seçen seçmen kitlelerini temsil ederiz. Şu anda da yasamanın, Meclis’in dokunulmazlığa sahip bir üyesi, milletvekili sıfatıyla karşınızdayım. Benim temsil ettiğim bu kimliğe ve halkımın iradesine saygısızlık yapılmasına izin vermem mümkün değildir.
Ben, adil ve tarafsız bir yargı huzurunda hesap vermekten asla çekinmiyorum. Veremeyeceğim hiçbir hesabım da yoktur. Ülkemizde yargının saygınlığı ayaklar altındayken, böylesi bir siyasi yargılamanın öznesi olmayı da asla kabul etmeyeceğim. Şahsınıza ve kişiliğinize yönelik hiçbir tereddüttüm ve saygısızlığım yoktur. Ancak şaibelerle dolu bir siyasi geçmişe sahip olan Erdoğan emretti diye başlatılan bu yargı tiyatrosunda figüran olmayı kabul etmiyorum.
Soracağınız hiçbir soruya cevap vermeyeceğim, yapacağınız hiç bir yargılama faaliyetinin adil olacağına inancım yoktur. Benim buraya getirilmem bile hukuk dışıdır. Siyasetçilerin siyaset arenasındaki muhatapları siyasetçilerdir, yargı mensupları değildir. Bu anlamda sizler evrensel ve demokratik hukuk ilkelerine ve Türkiye’nin imzalamış olduğu, aynı zamanda bir anayasa hükmü de olan uluslararası anlaşmalara bağlı olması gereken yargı mensupları olarak siyasi oyunların ve tezgâhların parçası olmayı reddetmelisiniz.”
Yapılanlar ayan beyan ortadadır. Bu çökertme amaçlı siyasi soykırım operasyonlarına karşı sesiz kalınırsa bu tür saldırılar daha da genişleyecek ve bölgemizde ve ülkemizde savaş daha da derinleşecektir.
AKP her muhalif sesi susturarak bir korku imparatorluğu yaratmak istiyor. Bunun için herkesi susturmak istiyor. Halklı olduklarına inanan hiç kimse bu korku imparatorluğundan korkmamalıdır. Çünkü biz haklıyız, bizim adımıza siyaset yapanlara, kendi sözcülerimize sahip çıkmaya devam etmeliyiz. Eğer biz devrimciler, demokratlar siyasi temsilcilerimize sahip çıkamazsak, hepimize yönelik saldırılar genişleyerek devam edecektir.
Bugün gecenin bir yarısında Erdoğan’ın zorbaları HDP’li parlamenterlerin kapısını kırıp içeri giriyorlarsa yarın herkesin kapısını kırabilirler. Dolayısıyla bu süreç bizleri herkesten daha sorumlu, daha örgütlü, daha cesaretli ve daha eylemli davranmamızı gerektiriyor.
Şimdi bu duruma da seyirci kalırsak, yarın başkaları da aynı şekilde zindanlara atılacaktır. Artık “bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın” noktasını çoktan aştık.
Bu yılan hepimize dokunacak. Çünkü karanlığın cellatları, selefist islamo-faşistler “sana düşman, bana düşman” kısacası “düşünen insana düşman” sevgili kardeşim.
O zaman sen, ben, biz hep birlikte bu yılanı çıktığı deliğe kadar kovalamakla yükümlüyüz. Yoksa yedi başlı bu ejderha hepimizi zehirleyecek.
İnanıyoruz ki, halklarımız bu zalim diktatörü ve kurduğu faşist düzeni tez elden tarihin çöplüğüne süpürecek nihai hamleyi yapacaktır.
Öyleyse herkes elini taşın altına koymalıdır. AKP faşizminden korkmamalıdır. Gerekli mücadeleyi yapmalıdırlar. Şu an başta Kürt halkı Türkiye’nin bütün ilerici güçleri dünyanın gözleri önünde tarihsel bir sınavla karşı karşıyadır.
[/responsivevoice]