Kore Savaşından Suriye Savaşına Türkiye

Kore Savaşı 1950-1953 yılları arasında Kuzey Kore ile Güney Kore arasında iç savaş şeklinde cereyan eden, Soğuk Savaş’ın ilk sıcak çatışmasıdır.

Türk devleti bu savaşa 25 Temmuz 1950 akşamı 4500 kişilik bir birlikle katıldı. Bu karar büyük bir gururla kamuoyuna açıklandığında, muhalefetteki CHP ve MP (Millet Partisi), kararı sadece ‘Meclisin onayı ile alınmadığı’ için eleştirdiler yoksa izlenen genel politikaya karşı değillerdi. DP ise kendini, ‘’ilan edilen savaş değil ki, sadece BM kurallarını ihlal eden bir güce ceza verilecek’’ diye savundu.

CHP’ye yakınlığı ile tanınan Cumhuriyet gazetesi ‘’Milli Birliği Bozmamaya Dikkat’’ başlıklı yazı ile desteğini sunarken, dönemin en büyük öğrenci örgütü Türkiye Milli Talebe Federasyonu Başkanı Can Kıraç, karardan dolayı hükümete şükranlarını sunmuş ve Türk gençliğinin kendisine verilecek her türlü vazifeyi başarmaya hazır olduğunu açıklamıştı.

Diyanet İşleri Başkanı Ahmet Hamdi Akseki ‘Komünistliğe karşı’ Kore harekatına katılmanın “cihad” olduğundan bahisle bu savaşta hayatını kaybedenlerin “şehit” olacakları fetvasını vermişti.

Savaşa sadece Behice Boran ve Adnan Cemgil’in yöneticiliğini yaptığı Türk Barışsever Cemiyeti karşı çıkmıştı. Ama Cemiyetin yayınladığı bildiri toplatıldığı gibi, cemiyet üyeleri “Milli çıkarlara zararlı, milli direnişi sarsıcı” yayın yapmak suçuyla tutuklanmış, 15 ila 10 yıl arasında değişen cezalara çarptırılmışlardı. Savaş karşıtı bir avuç idealistin sesi kısıldıktan sonra sıra kararı uygulamaya gelmişti…

Türkiye, 17 Ekim 1950 günü Tuğgeneral Tahsin Yazıcı komutasında, resmi rakamlara göre, 5.090 kişilik bir tugayla dahil oldu. Kore Savaşı’nda üç yıl boyunca 24.882 asker görev yaptı. Savaştan  miras kalan, yine resmi rakamlara göre, 721 şehit, 2.147 yaralı, 346 hasta, 234 esir, 175 ‘kayıp’, bedensel ve ruhsal açıdan sakatlanmış, ‘Koreli’ lakabı takılan yığınla akli dengesi bozuk insan geriye kaldı. Fakat bu bedel, Türkiye’nin NATO üyeliği yolunu açtı.

Resmi rakamlara göre Kore savaşının bilançosu, kayıplarla beraber, bine yakın ölü,2500 yaralı ve hasta, 234 esir!

Bu Millet ve bu milletin aydını devletin işlediği bu cinayetin hesabını sorma gereğini ne düşünmüş, nede gerek görmüştür.

Hatta ırkçı duygularla sokaklara dökülüp, şehitlik marşları okunmuş, Türk askerinin Kore’de uğradığı içler acısı durum tam tersine çevrilerek kahramanlık destanları dizilmiştir.

EL-Bab’da Erdoğan ve AKP beslemesi IŞİD tarafından dün katledilen 16 askerin cenazelerinin Türkiye’ye getirilmesi, ne yazık ki, Kore misali, milliyetçi duyguların kışkırtıldığı bir aymazlığa yol açmıştır.

‘’Benim çocuğum neden Kore de öldü’’ sorusunu sormayan bu halktan, çocuklarının  Suriye’de neden öldürtüldüğünü sormasını beklemek elbette hayal gibi bir şey.

Kore deniz aşırı bir ülke. Oradaki ölüsünü ‘vatan şehidi,’ yani  Kore’yi kendi vatanın bir parçası gören bir zihniyete göre Suriye zaten kendi topraklarının bir parçası! Son zamanlarda Reis Lozan’ı tanımıyor ve orada alınan kararlarla ‘atalarının’ ülkesinin tarumar edildiğini ileri sürüyor.

Hele bir de oralarda kürdler yaşıyorsa, o zaman ölmek daha ‘vatani mukaddes’ bir görevdir.

Kayseri’ye, K. Maraş’a, Elazığa ve ülkenin diğer şehirlerine tabutlar gidiyor. Anneler, Babalar, Kardeşler hüzünlü. Ama bu hüzün hesap sorma, Suriye’de neden öldüler demek için bir öfke barındırmıyor. Bir anne, ‘’Tabuta sarılan Türk bayrağını’’ istiyor, Bir abi asker selamı vererek, ‘’vatan sağ olsun’’ diyor, bir baba ‘’şehidim’’ diye feryat ediyor.

Yani manzara çok vahim. Ölen ve yakılan askerlerin ailelerin de  isyan, hesap sorma öfkesi yok! Türk askerinin kendisine ait olamayan topraklar da(Kore de olduğu gibi)ne aradığı, neden oraya gönderildiği sorusunu sorma fikri yok!  AKP’ye, Erdoğan’a ve onun Devlet teşkilatına ‘’Çocuklarımızı neden Suriye topraklarına sürüp katliamına sebep oldunuz’’ şeklinde bir soru sormak kimsenin aklına gelmiyor.

Tıpkı Kore savaşında olduğu gibi, Suriye’de savaşın tarafı olmanın ülkeyi felakete sürükleyeceğini söyleyen HDP ve Aydınlar AKP ve Erdoğan tarafından vatan ‘’Haini’’ ilan edilip linçe maruz bırakılıyorlar. İşin kötüsü bu linç kampanyası toplum tarafından kabul görüyor.

Ülkenin ikinci büyük partisi CHP sınır ötesi Meclis teskeresine onay verdiği için, yapılanın cinayet olduğunu söyleyemiyor. MHP zaten AKP ve Erdoğan’ın şamar oğlanı gibi.

AKP devletinin HDP’ye, Kürdlere, Demokrat, sosyal Demokrat ve Aydınlara karşı  başlattığı soykırım kampanyası, bu güçlerin Türkiye’nin selameti için, AKP’nin, MHP’nin ve CHP’nin de onay vermiş olduğu, kirli savaş politikalarını teşhir etmiş olmalarındandır.

Peki bu gidişatın sonu nereye varacak? Birincisi, Türkiye Ortadoğu ve Suriye batağına daha çok saplanacaktır. İkincisi, Türkiye’ye daha çok cenaze gelecek ve IŞİD teröristleri tarafından daha çok yakılacak asker videoları İnternete yansıyacaktır. AKP İnterneti Türkiye’de kapatabilir ama dünyanın gerisinde bu dehşet fotoğrafları izlenmeye devam ediyor. Üçüncüsü, Türkiye adım adım Ortadoğu savaşının ve iç savaşın eşiğine sürüklenecektir. Dördüncüsü ve en büyük felaket ise, potansiyel bir terör gücünü Türkiye içinde örgütlemekle, Türkiye belki onlarca yıllı alacak Etnik, inançsal ve mezhepsel bir iç boğazlaşmaya gidecek yola sevk edilmiş olacaktır.

Bu karanlık tablodan çıkışın yolu var mı? Evet var! Tek çıkış yolu, zaman kayıp etmeden, Faşizme karşı demokrasiden yana olanların birleşik cephesini oluşturmaktır. Bu cephe ideolojilerden uzak, hoş görü ve Demokrasi paydasında birleşen, farklı inanç, etnisite ve kimlikleri bir zenginlik olarak gören, Türkiye’de bütün insanların özgürce yan yana yaşayacakları bir geleceği düşleyen herkesin kendisini bulduğu bir platform olmalı.

Aksi halde gelecek kan, göz yaşı ve şiddetin belirleyeceği bir sürece işaret ediyor. Türkiye açısında bu gidişatı engellemek Türk, kürd, Türkiye ve kürdistan’daki bütün halkların ortak çabasıyla mümkün.

Şunu unutmamak gerekir ki, Ortadoğu bunalımı bütün dünyayı boğacak potansiyele sahip. Bu bunalımın bir parçası olmak ise, saadece basit bir intihar değil, bir ‘’harakiridir!’’

AKP şu anda Türkiye’yi bu bunalımın bir parçası ve baş aktörü haline getirmiş durumda.

23.12.16

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

EN SON EKLENENLER