Pazarcık ve yaylalarının ünlü sesi Karrî Bolle, Almanya’nın Schweningen kentinde yaşamını yitirdi. Sanatçı, ünlü komedyen Bollo’nun oğlu, tanınmış müzisyen Ali İkizer’in de ağabeyiydi.
Karrî Bolle, Şubat 2010’da felç geçirmişti. 6 ay süren yoğun bir tedavi ardından hayata dönmüştü. Karro abinin sağlığı biraz düzelince Kasım 2010’da söyleşi için ziyaret etmiştim.
O zaman yeni yeni toparlanıyordu. Yürümede zorluk çekiyordu ve tedavisini sürdürüyordu. Bana saz da çaldı ve şöyle dedi: “Hasta düştüğümden beri sazı elime almamıştım. Sen geleceksin diye dünden beri parmaklarımı alıştırmaya çalışıyorum.”
Karro abi o söyleşide hayatını anlattı. Ben de onun dilinden anlattıklarını bir yazıya çevirdim ve hem Pazarcık gazetesinde, hem de Pazarcık isimli kitabımda bu yazıya yer verdim. İşte Karrî Bolle’nin ağzından anıları ve Pazarcık üzerine düşünceleri:
Karrî Bolle Hayatını Anlatıyor
Maxsiyon köyünde doğdum. Bizim eve Molê Haskî Karre derler. Babamın adı Hasan’dır ama herkes Bollo olarak bilir. Bollo ismini Mistkî Şekir koymuş. Yaylada Molê Şekir ile içiçeydik. Üç ay yaylada birlikte kalırdık.
Babam komedyen biriydi. Bu yönü Pazarcık’ta ünlüdür. Aynı zamanda taklitçiydi. Babam Olî Qute’nin yanında büyümüştü. Onun taklidini yapardı. Bilenler, görenler düğünlerde ısrar ederlerdi. Size komik bir anısını da anlatayım… 12 Eylül’de askerler gelip “Sende silah varmış” diyorlar. O da, “Silahı olanın anasını…” diyor. Askerlerde silah var. Bu nedenle “Bizi dalgaya getirdi” deyip gidiyorlar. 8 Ekim 2009’da yaşamını yitirdi. 84 yaşındaydı.
Ben sazı babamdan öğrendim. Ufak bir curası vardı. Üvey dayım Xalkî Molê Momke yapmıştı. Babam da müthiş perde yapardı davar bağırsaklarından. Güzel de bağlardı. Ben sazı öğrenirken hep bozuyordum. O da bana kızıyordu. “Sen sazı bozuyorsun” diyordu ama “İllahi öğreneceğim” diyordum. 5-6 yaşında vardım yoktum. Kendimi bildim bileli çalarım yani.
MAYRIK Ağıdı
Çawirme köyünden olan Mayrik öldüğü zaman biz faror götürüyorduk. Durup ağıtları dinledik. Ben de bir ara Terolar’dan birini sevdim. Mayrikê Mamî Huse derlerdi. Yani onun da adı Mayre idi. Onun da Canê isimli bir kızkardeşi vardı. Canê Maraş’taki hastanede kanserden öldü. Sevdiğim Mayrê olduğu için onun yerine koyarak söyledim. Benim söylediğim Mayrik ile Hacî Şixkî Kele’nin Mayrik şarkısının sözleri ve müziği ayrıdır.
Benim söylediğim Mayrik şarkısı şöyledir:
Nom ki çimo qadirê min û Mayrike raşa
Molno warin Mayrikê minê xwîn vadaraşa
Loo loo dino rekê Qisik mara
Mayrik dinê la xastaxonê Maraşa
Çûm ki kaz Mayrik dinê xa biwînim
Ka bojor bo bojor bigarînim
Hala mo az ti darmonî vero nobînim
Lê Mayrik dinê
Domowasta davî kune
Azê wa qurbono Mayrik dine
Molno e da bên ki Miyrik mîre
Warkam harina şune
La sar bîre la sar bîre
Ov hilkişon wa zîncîre
Ja Maroşe xawor hot
E da bên ki Mayrik mîre
Nurşani bana “Senin şarkından aldım” dedi. Nurşani buraya geldi. “Mayrik’ı söyle” dediler. “Hayır. Mayrik’ın sahibi burada” dedi.
Benim gençken sevdiğim Mayrik bugün Antep’te. Mayrê ile yanyana gelip konuşmamız da olmadı. Kuru kuruya bir sevdaydı benimki. Uzun zamanlı bir sevgi olmadı.
Pazarcıklı Dengbêjler
Ozkî Molê Küçükkahya, Hacî Şixkî Kele ve Salmone Adûl bizim dengbêjlerimizdi. Ancak Kureyşî gibi bir dengbêj görmedim. O, memleketin hazinesiydi. Bir deryaydı, tüketemezdin. Üç gün üç gece söylese bitmezdi. Ben onu gördüm. Neneme “Zînê Zînê kimse yok mu bana yardım etsin” diyordu. Kimsesiz biriydi. Biraz sıkıntı yaşamıştı. Çok şarkıcı dinledim. Onun gibisini görmedim. Ben onun yarısı olamam. Ahmede Zulîfe, Kulike Silemên gibi destanları söylerdi. Aşê Îwe’ye gelince… Onu Çaqalon köyünden Şakîr çok güzel söylerdi. Mistî Xone de söylerdi. Aşê Îwe, sevdiğine değil bir ağaya veriliyor. Onun üzerine sevdiği genç o klamı yakıyor.
Genç Sanatçılara
Kürdçe söylediğim için profesyonel olarak müzik yapmadık. Taş plak veya kaset çıkarmadık. Kürdçe sahipsizdi. İstanbul’a gidip “Kürdçe plak basmak istiyorum” desen seni kapı dışarı ederlerdi. Ben de ürker gitmezdim. “Kürdçe bana müsade edilmedikçe gidip Türkçe plak çıkarmam” dedim. Rahatsız oluyordum.
Pazarcıklı sanatçı arkadaşlar Kürdçe söylemeli. Pazarcık halkının karşısına çıkıp Türkçe söylemek halkı tatmin etmez. Halkın diliyle söylerse zaten daha çok sevilir. Bazı arkadaşlar Türkçe türkü okuyor. Hem bu halkın bağrından çıkacak, hem de gidip kime o türküleri okuyorsun? Biz yöre şarkılarını yaparken kime yapıyoruz? Halka. Mesela ben Türk arkadaşlarımın doğum günlerine gidiyorum. Türkçe söylüyorum. Ama Pazarcıklılara kesinlikle Türkçe söylemem.
Hastalanan Dinleyici
Gurbet geçmişte kötüydü. Bugün gidiş gelişler, iletişim çok. İnsanlarımız hep gelip beni götürürdü. Dinleyicilerle bitmez tükenmez anılarım oldu. Unutamadığım bir anı Elbistanlı bir arkadaş üzerinedir. Benim sesimi kasete çekmiş ve eve götürmüş. Adı Saydo’ydu. Eşi dinledikten sonra hastalanmış. O da, “nereden bu kaseti kaydettim” demiş. Bizim şarkılarda aşk şarkısı da olsa dert akıyordu.
Yaylada Dökülen Süt
Yayladaki anılarımı unutamıyorum. “Azî la moyîna ka sur da garim” adlı bir şarkım var. Orada yaylanın hikayesi var. Henüz 7-8 yaşlarındaydım. Yaylada koyun sağmaya (bêrî) gittik. Gelirken satılı düşürdüm ve süt döküldü. Xacikê Molê Kawe var, halamın kızı. Herkesin sütünden biraz aldı ve satılımı doldurup elime verdiler. Paçayı öyle kurtardık. Yoksa belki dayak yerdik.
Husenî Tume’nin Çektiği Kaset
Mamê Ûnde hastaydı ve yataktaydı. Husenî Tûme vardı Almanya’ya gelmişti. İzine gelirken kendisiyle bir teyp getirmişti. O, Mamî Ûnde gilin eniştesiydi. Bana saz getirdiler, “şarkı söyleyin” dediler. Husenî Tûme de kasete aldı. O kaset nereye gitti bilmiyorum. Şimdi bana verseler bin euro veririm. Husenî Tume yaşamını yitirdi. Benim dediğim çok zaman oluyor. Çocuklarında o kaset varsa ve bana ulaştırırlarsa çok sevinirim.
Simke Alçolo
Simke Alçolo vardı. İzciydi. Hırsızları izlerden buluyordu. Birgün “Simo amca izleri nasıl buluyorsun” dedim. “Ê la pêş çove mi kask da bin” (Gözlerimin önünde yeşil oluyorlar) dedi. Sanırım Çoşmon köyündendi.
Kısa Hayat Hikayem
1 Nisan 1945’te Maxsiyon’da doğdum. 11 Temmuz 1971’de Avusturya’ya geldik. Olî Hasanî Gûle isimli bir arkadaş bize yardımcı oldu. Orada kaldık. 28 Ekim 1972’de Schweningen’e geldim ve o günden bu yana da buradayım.
8 Şubat 2010’da felç geçirdim. Ama buna şükür kendimi biraz toparladım. Tabi eski halim yok. Tansiyon ve kan inceltme habı alıyorum. Sigara ve içki içmiyorum. Temiz havada dolaşıyorum. Kendimi toparlamaya çalışıyorum. Kötü tarafı saz çalamıyorum. O gücüm şu anda yok. Sazı aylardır ilk kez elime alıyorum.
Lowo
Söz-Müzik: Karrî Bolle
Çama çama molno çama
Bardo tarim bondakama
Dastî xa da dastî mi da
Aze ta wa xaro bama
Çamo çamî heşîno
Lê da çerî paze meşîno
Az da naqawê gund katim
Paz kirina bêyre da doşino
Molê ma molê wa wêdo
Çûm ki rinda ka minê tedo
Mo dokê ta te wa mido
Çi yî mi haya mine pêdo
Firaz Baran’ın Notu
Üç Mayrik Hikayesi Var
Pazarcık ve Elbistan’da üç ayrı Mayrik öyküsü var.
Bunlardan biri çok tanınan Çawirme köyünden olan Mayrik’tır. Bu Mayrik’ın öyküsünü Pazarcık gazetesinin Kasım 2010 sayısında yazmıştım. Yaylada veremden ölen genç bir gelin olan Mayrik’ın üzerine halası Nannê ağıt yakar ve Hacî Şixkî Kele de yeni betimlemelerle bunu halk arasında söyleyerek popülerleştirir. Bu ağıt yaklaşık 40 kıtalık bir ağıttır.
İkinci Mayrik ise Karrî Bolle’nin yukarıda anlattığı hikayedir. Aslında ölen kızın adı Canê’dir ama sanatçı hem sevdiğini ve hem de yaylada tanık olduğu Mayrik’ı anmak için Mayrik ismini verir.
Dikkat ederseniz Karrî Bolle ile Çawirme köyünden Nannê’nin söylediği ağıdın sözleri de müziği de ayrıdır. Yani ağıtta yayla geçerse bilin ki Çawirme köyünden olan Mayrik’tır, Maraş geçerse (Nurşani’nin türkçeye çevirdiği müziği aklınıza getirin) o Terolarlı Mayrik’tır.
Üçüncü Mayrik da Elbistan’lıdır. Bu Mayrik’ın hikayesi ise yaklaşık 100 yıl öncesine dayanır. Mayrik’ın kaynanası hem oğlunun, hem Mayrik’ın ve hem de torununun ölümüne neden olur. En sonda da kendisi ağır hasta olur ve her yanından kurtlar çıkar. Bu Mayrik’ın üzerine ağıt veya klam yoktur. Çîrok vardır.
Başsağlığı
Karro abinin ailesine, yakından tanıdığım kardeşleri Ali ve Hasan’a ve tüm Maxson köyüne başsağlığı dilerim.