[responsivevoice voice=”Turkish Female” buttontext=”YAZIYI SESLİ DİNLEYİNİZ”]
Aklım ermez ahret eğlencesine,
Saygım var insanın düşüncesine,
Hayal cennetinin boş bahçesine,
Yobaz sürüsünü sürdüm de geldim.
Alevilik hem zahiri yönden hem batini yönden yaşanan bir inançtır. Batini yönü inancımızın gerçek ilmini ve bilgisini oluşturur. “Daha Allah ile cihan yok iken, daha yer ve gök yok iken” Mısrası Kal-u Bela ve Bezm-i Elest den bahseder bu İnancımızın batini yönünü yani Tanrı ile İnsan arasındaki sevginin gerçek ilmi ve bilgisidir tanrıya verilen ilk söz yani ilk ikrardır.
“’Öl ikrar verme, öl ikrarında dönme”
– O gün Allah’ın ruhumuza ruhunu kattığı “an ve zaman”dır.
– İlk ikrar erkânının gerçekleştiği “an ve zaman”ıdır
– İnsanoğlunun kendini bilme ve bilinme “an ve zaman”dır,
– Yaratanın yaratılanda zuhur ettiği “an ve zaman”dır.
– Varoluş ötesinin, kabul edildiği “an ve zaman”dır.
– Tanrı ile İnsan arasında gerçekleşen ilk cemdir.
– İnsanoğlunun bu Yolun cümleden ulu olduğunu öğrendiği gündür
Tanrıya sevgi ile bağlı olan, tanrıyı şah damarında yakın hisseden biri için “Sırat köprüsü”, Cennet-Cehennem terimi Tanrının yaradılışını hafife almaktır. yani kısacası, inancı kendisine göre yorumlayıp bu dünyayı zindana çevirenlerin paranoyası olsa gerek.
Tabi sırat köprüsü sadece İslam inancında yer almaz tüm kutsal dinlerde bu köprü ne hikmetse var mesela Yahudilik dininde köprü, bir ayağı bu dünyada diğer ayağı öbür dünyada olan bir köprüdür. Bu köprünün bir ayağı zeytin tepelerinin olduğu yerdir diğer ayağı öteki dünya bu cümlede anlayacağımız tek şey “ en pahalı mezarlıklar zeytin tepelerinde satılır”
Oysa hiçbir canlı yoktan Var olmamıştır. Hepsi doğanın bir parçasıyla hayat bulmuştur.
Ateş, Su, Toprak, Hava bu nedenle insanoğlu yeryüzünde halife değildir.
Çünkü Tanrı bir kaya parçasında bir ulu çınarda bir kar tanesinde de vardır.
Cennet ve cehennem bu dünyada yaşanır.
Bir bilinmezde değildir. Sorgu – sual bu dünyada çekilir. Dolayısıyla yaşadığımız hayatta “günahlarımızı ve sevaplarımızı” biriktireceğimiz gizli bir yerimiz ve sonradan ödüllendirilmeyi bekleyen ikiyüzlülüğümüzde yoktur.
Özellikle ozanlarımızın felsefe, mantık ve bilimle sorguladıkları yaşam şekli, Alevilerin inanç sisteminin derinliğini anlatır. Hallacı Mansur ( 4.yy) Seyid Nesimi (1369-1471) –Şah Hatayı (1487-1524) Şeyh Bedreddin (…1420) ,Fuzuli (1054-1556) ,Yemini (15.yy sonu 16.yy başı) Viranı ( 16.yy) Pir Sultan Abdal ( 16.yy) Kul himmet (16.yy ikinci yarısı) hepsi Aleviliğin temel prensiplerine sahip çıkmış, asimilasyon şeklini ve yöntemini ret etmişlerdir. Daha açık ifade ile Alevlerin evrensel gerçeklik algısı, “Hak ile Hak olma bilinci” yerini “kul” olma dayatılmışlığına karşı rest çekmişlerdir.
İşte günümüzde Sünni ahlak ilklerinin toplumumuza verdiği acayip sancının tezahürü ile karşı karşıyayız. mesela kandil kutlaması mesaj olarak geldiğinde önce irkilip,sonra gülümseyip sonra bilincimizin derinliklerine atıyoruz alışana kadar.
Cennetİ hayal eden bir Alevi Şah Hüseyni anlamamış yaşamamış demektir.[/responsivevoice]