Aleviler, toplumsal yaşamdan uzaklaşacak düzeyde inanç, kültürel ve haklarını koruyacak, inanç sistemini kabullenecek bir ortamdan uzaklar. Bu sistemin amacı Alevilerin bir biriyle bağlarının, karşılıklı etkileşimlerinin önüne geçmek bunu hızla olgunlaştırmak ve Sünni ,Şia din anlayışını Alevi toplumu üzerinde konumlandırmak (bireyin zihnine yerleştirmek)
Bu konumlandırma karşı çıkan ve bundan rahatsız olan Alevilere de umutsuzluk ve mutsuzluk dayatarak gönüllü dönüşümü statik değil dinamik kavrama evirmektir.
Tüm bu asimilasyon çabalarına rağmen Aleviler, yaşamdan soyutlanmıyor, Tanrı, Doğa ile bütünleşerek, son derece nitelikli son derece incelikli bir yolun temsilcileri olduklarını unutmuyor ve ikrarlarından asla ödün vermiyorlar.
Bu nedenle Kabullenmesi mümkün olmayan, aşılması çok zor olan bu karmaşık süreçlerde sorunlarımızı aşabilmek için içinde bulunan olumsuz ortamın yaratıcısı ve suçlusu Alevi halkıymış gibi bir algı yaratmak doğru değil.bu sorunlarımızın nedenlerini hepimiz açık ve net bilmekteyiz.
Şöyle ki; Düşünen, sorgulayan Aleviler esas sorunlarının eşitsizlik, yoksulluk olduğunu bu iki sorunun onları politik ve kültürel dışlanmaya maruz bıraktığının farkındalar onlara göre hedef bu eşitsizliği en üst düzeye çıkarıp Alevi bireylere “sosyal uyumsuz” damgası vurup onları yok saymaktır.
Bu yok sayma sürecinde toplumsal yaşamdan uzaklaştırılarak, ötekileştirilen Aleviler, kendilerini koruyacak, yönlendirecek kurum ve sosyal koruma birimlerine ihtiyaç duyarlar bu noktada doğal olarak gidecekleri yerler Alevi kurumları ve kuruluşları olmalı diye düşünüyor insan peki öylemi acaba?
Son dönemde gerçek sorunlarını bir yana bırakan, sosyal, siyasal, inançsal bağları kopma noktasına gelen Alevileri unutup kendilerine göre Alevilik değer ve doğrularını değiştirip anlaşılmaz tanımlara sığdırarak yeni bir Alevilik akımı yaratılmaya çalışıldığını hepimiz biliyoruz.
Akım demek neden doğru biliyor musunuz ? Akım; belli kişilerin bir araya gelerek yapmış oldukları çalışmaları topluma tutarlılık çerçevesinde dayatmak ya da sunmasıdır yani şimdiki argo deyimle “Toplum yerse”
– Cenaze erkânlarını Sünniliğe uydurma ve bu durumu Sünni canlar cenazeye geldiğinde namaz kılsınlar fikrini Aleviliğin hoşgörüsünü tutarlılık gösterip, Alevilere Sünniliği dayatma akımı,
– Cem evi Cami iç içe olabilir anlayışını Aleviliğin barışçıl yönü tutarlılık gösterip Sünni İslam anlayışını Aleviliğin içine koyma akımı
– Teknolojiye göre toplum modellemelerinde oluşan gerçekliği görmezden gelip Alevi toplumun cahil olduğunu ve bu cahilliğe karşı diplomalı dede yetiştirme akımı,
– Ya da Sünniliğin zahirini yönünü şımartıp, Aleviliğin batini yorumuyla halkın bilinçaltına namaz ritüellerini yerleştirmek akımı
– Ramazan orucunu Aleviler tutmaz söylemini tutarlılık gösterip, bayram sabahı bayram cemi yapma akımı
– Ya da Aleviliği entelektüel terimlerle anlaşılmaz kılıp geçmiş, varmış gibi betimleme akımı
İşte bu akımlar her dönem tanımları ve ölçütlerine göre tartışmalar yaratsa da halk nezdinde asla karşılık bulmadığı gibi bütünsellik bir etki de yaratmadı yani Aleviler biliyor ki inançlarını kimse tanımlamaz bu nedenle kurumsal dışlanma yaşayan, kurum ve bireylerin bir araya gelip Alevilere yön vermeleri imkânsız diyorum ve Alevilik bir grubun, bir kitlenin, bir unsurun siyasal ve sosyal tercihleri doğrultusunda tanımlanıp topluma konumlandırılamaz