Mersin müftülüğü kuran kursu seminerinde buyurmuş. 4-6 yaşlarındaki çocuklara kendinizi sevdirmek için başlığı altında dokunmak, başını, yanaklarını okşamak, sarılmak, öpmek gibi davranışlarda bulunun demiş.
Yine Mersin’de geçtiğimiz yıl ilkokul çocuklarının dört gün okula, bir gün camiye gitmesini öneren bir proje hayata geçirilecekti eğer eğitimciler ve kamuoyu tepkisi olmasaydı.
Belirtmek isterim ki, ülkedeki kadın hakları, çocuk hakları mücadelecileri olarak bizler başta Diyanet İşleri Başkanlığı olmak üzere, müftülükler, alimler, hocalar, bakanlıklar, AKP’li belediyeler dahil, kadın ve çocuklara yönelik cinsel saldırı ve suçlar başlığına giren çağırılara yetişmekte zorluk çekiyoruz. O denli sık oluyor bu çağırılar.
Yurtlarda, okullarda, kuran kurslarında yaşanan cinsel saldırılar tek tük olaylar değil. Buna fıtratında eşitlik olmayanların öğretisinin pratiğe geçirilmesi deniyor.
Kurumsal ve sürekli olarak yapılan bu vb çağırılar kadın ve çocuk düşmanlığının sistematikliğini gösteriyor.
Bu nedenle bu çağırı sanıldığının aksine Mersin Müftülüğü ile sınırlı olamaz. Çünkü tüm müftülükler Diyanet İşleri Başkanlığı’na bağlı ve onun bilgisi dışında, ona ters düşecek bir öneride bulunamazlar.
Mersin Müftülüğünün 4-6 yaşlarındaki çocuklara hocaların kendilerini sevdirmek için öpüp, koklayıp, okşayıp, sarılmasını önerdiği haberde önemli başka ayrıntılar da var.
4-6 yaş grubuna giren çocuklar okul öncesi çocuklar. Bu çocuklar okula gitmeden kuran kursuna mı gönderiliyor? Buna eğitimciler ne diyor? Aklı başında bir eğiticinin buna evet demesi mümkün mü?
Duyguların, algının ve kişiliğin şekillendiği bu yaşlarda bu tarz eğitimler yaşamları boyunca çocukların üzerinde nasıl etkilere sebep olacak?
Kadın ve erkeklerin eşitsizliği üzerine yürüyen bu kurslar geleceğe nasıl kadınlar ve erkekler bırakacak?
Hepsi geçici olan iktidarlar insanların yaşamlarını bu kadar açıktan ve derinden belirleme haklarına sahip mi?
Öpüp okşama, koklama, sarılma kısmına gelince…
Diyanetten öğrendiğimiz kadarıyla, sonuçta annelerinin dizkapağından tahrik olabilen erkelerden bahsediyoruz.
Bu kurslarda bu adamlar ders veriyor.
Ülkedeki enset oranı o kadar yüksek ki, AKP yaptırdığı ensest araştırmasının sonuçlarını kamuoyu ile paylaşamadı. İnfial yaratır diye.
Ve yine Türkiye çocuk pornosunun en yüksek olduğu ülkeler arasında.
Böyle bir toplumda Diyanet İşleri Başkanlığı’na bağlı çalışan müftülüklerden biri çocuklara ders verecek hocalara kendinizi öğrencilere sevdirmek için 4-6 yaş grubundaki çocukları öp, okşa, dokun, sarıl diye “nasihatlerde” bulunuyor.
Ensar Vakfı en ünlüsü olmak üzere birçok vakıf, kuran kursu, okul, yatılı okul, yanı sıra mahalle ve ülkenin tamamında çocuklara karşı işlenen cinsel saldırı suçlarının bu kadar yüksek olduğu bir ülkede bu “tavsiye” akıllara zarar bir “tavsiye” değilse nedir?
Kadın ve çocuk politikalarının en doğru şekilde üretildiği kadın ve çocuklar için mücadele eden gerçek kurumların KHK’larla kapatıldığı, onların yerine Diyanet İşleri Başkanlığı ve ona bağlı cinsiyetçi, muhafazakâr, dinci kurumların konduğu yerde taciz, tecavüz, ensestin artması normal.
Çünkü bu suçları işleyen erkeklerin kayırılıp korunduğu mahkemeleri, onlara göz yuman iktidarı anımsarsak zincirin halkaları tamamlanmış olacak.
Ülke batabileceğinin de ötesinde batmakta mahir.
Gerçekten hiçbir şeyin sonu yok. Dibi gördük dediğimiz bir tek durum yok.
İktidarda kalmak için çaresizce çırpınan, insanlığın ortak değerlerini hiçe sayan siyasal bir oluşumla karşı karşıyayız.
Geldiğimiz durum göz önüne alınırsa çok yüksek oranda tecavüze uğramış (kadın-erkek) bireylerden oluşan bir toplum olarak yaşayacağız. Ve bunun bedelleri çok ağır.
Buna karşı acil bir şeyler yapmalıyız.
Ve hep bir umut var.
Çocukları göz göre göre cinsel saldırı çağırısı yapanlardan uzak tutmak ilk adım olabilir.