Hükümet, Nüfus Hizmetleri Kanunu ile bazı kanunlarda değişiklik yapmayı öngören tasarıyı TBMM’ye sundu. Tasarı ile il ve ilçe müftüleri nikah kıyabilecek.
Tasarının genel gerekçesinde il ve ilçe müftülerine evlendirme memurluğu yetkisinin ‘Vatandaşların evlenme işlemlerini kolaylaştırmak, daha kolay ve seri bir şekilde hizmet almalarını sağlamak’ amacı ile verildiği iddia edildi.
Bu fantastik gerekçeyi okuyunca sokaklara taşan nikah kuyrukları, kavuşmak isteyen sevdalılar var da, nikah kıymaya yetişecek memur yok sanırsınız.
Her şeyden önce müftülükler Diyanet İşleri Başkanlığı’na bağlı İslam dini ile ilgili işlerden sorumlu görevliler. Bunların işleri nikah kıymak değil. Hele resmi nikah hiç değil, çünkü din hukuk alanına giremez. Bu tasarı ile yapılmak istenense tam da bu.
Ve kıyamet koptu.
Anayasa’ya göre Türkiye hala laik bir ülke. Bu laik ülkede bile müftülükler, imamlar zaten dini nikah kıyıyorlar ve çok sayıda resmi nikahı olmayan, dini nikahlı evlilik (çokeşli evlilikler dahi) mevcut. Meselemiz resmi olmayan bu dini nikahlarla annelik, eşlik, evlilik ile gelen hakları gasp edilen kadınların sorununu çözmek iken, müftülüklere nikah yetkisi vermek nereden çıktı?
Çocuk yaşta evlilikler (ki bunlar evlilik değil çocuklara yönelik işlenen cinsel suçlardır) yasaklanmalıyken neden teşvik edici uygulamalar bu kadar arttırılarak çocukların evlendirilmesinin önü açılıyor?
Buna kimlerin, neden ihtiyacı var?
Rakamlara göre çocuklara yönelik cinsel saldırılar AKP iktidarında yüzde 700 artmış. Bu saldırıların önüne geçmeyen iktidar neden bir de müftülüklere nikah yetkisi vermeye çalışıyor?
Kadın mücadelesi henüz çocuk yaşta evlilikleri, üstelik tecavüzcü ile evlendirmeyi durdurabilmişken, kız çocuklarının 4+4+4 ile okuldan alınıp evlenmeye mecbur bırakılması, birey olup ayakları üzerinde durabilecekken çocuk yaşta evlenmeye zorlanması için neden bu kadar ısrar ediliyor?
Çocukların evlendirilmesine izin veren hukuk hangi hukuk? Kimin hukuku?
Son birkaç yıllık kanun değişikliklerine bakınca müftülüklere nikah yetkisinin verilmesi ile çocukların tecavüzcülerle ya da genç-yaşlı demeden erkeklerle evlendirilmesinin yolunun açılmaya çalışıldığını söylemek yanlış olmaz.
Gerekçesi amacından uzak olan müftülüklere nikah yetkisi vermenin esas amacı şeri hukuka geçmek. Medeni hukuk ile yasal olarak korumaya alınan çocuklar, kadınlar böylece erkekliğin kalesi olan Diyanet ve ona bağlı çalışan müftülüklerce denetlenmeden, özendirilerek istismar edildikçe edilecek.
Kanundaki eşitlik, laiklik zemini kaldırılacak, yerine şeriat getirilecek. Bu nedenle müftülüklere nikah yetkisi verilmesi sadece kadınların değil, herkesin sorunu. Çünkü değiştirilmek istenen, totalde toplumun eşitlik ve özgürlük haklarını arayabildiği hukuksal zemin.
Ülkede özellikle son yıllarda günlük hayatta yapılan birçok değişiklikten KHK ile yapılan düzenlemelere dek çokça şey İslam dinine göre uyarlanmakta. Her alanda atılan, birbirinden bağımsızmış gibi görünen adımların hedefi şeri hukuku tepki almadan ya da gelecek tepkileri ölçerek, toplumu ürkütmeden, parça parça hayata geçirmek.
Yani bu kanun değişikliği ile yapılmak istenen bir diğer şey mevcut hukuksal zemini yok ederek, şeri hukuku getirmek.
Kanun değişikliğinin en çok etkileyeceği ve temelde hedef aldığı kesim kadınlar.
Hükümetin müftülüklere nikah kıyma yetkisi vermesi kadınların yüzlerce yıllık mücadelesi ile kazanılan ve eşitliği esas alan Medeni Kanun’u kaldırmayı amaçlamakta. Medeni Kanun temel olarak kadın erkek eşitliğini kabul eder. Bundan dolayı özellikle boşanma gibi durumlarda kolaylıklar sağlar, erkeklere karşı kadınların haklarını gözetir, kadınlar için koruyucu kanunlara sahiptir.
Yanı sıra Medeni Kanun’a göre kadın erkek herkes bireydir.
Fıtratında kadın ve erkeği eşit görmeyenlerin Medeni Kanun’u hedef alması bu nedenle tesadüf de değil, şaşırtıcı da değil. Çünkü onlar kadınların birey, erkeklerden bağımsız ve güçlü olmasını istemezler.
Müftülüklere nikah yetkisi verilmesinin en temel amacı kız çocuk, kadın demeden tüm kadınları hedefe koyan bu kazanımların yok edilmesi ve erkeklerin lehine işleyen şeri hukukun getirilmesidir. Böylece kadınlar sadece evlendirilmiş olmayacak. Bekar da olsa, evli de olsa, boşansa da elde ettiği tüm hakları gasp edilmiş olacak, erkeğe, aileye ve onların ortağı olan devlete muhtaç bırakılmış olacaklar.
Kadınların kendi hayatları konusunda söz hakları olmayacak.
Erkekler ne isterse o olacak.
Bunun en açık örneklerini AKP iktidarı boyunca artan kadınlara yönelik erkek katliamlarında görüyoruz. Ülkede evlenmek isteyenler en kolay ve hızlı şekilde evleniyor, ancak boşanmak isteyenler boşanamıyor. Boşanmak istediklerinde, boşanma sürecinde ve boşandıktan sonra erkeklerce katlediliyorlar.
Bir sorun varsa evlilikte değil, boşanmalarda.
AKP kadınları gözeten bir iktidar olsa çocuk yaşta evlilikleri artıracak, kadınları evlendirip sonra katlettirecek uygulamalar yerine, kadınları yaşatacak, güçlendirecek, erkeklere muhtaç bırakmayacak kanunlar çıkartırdı.
Ama durum ortada.
Son olarak, kendisine demokrat Müslüman diyen ya da en azından AKP’li olmadığını bildiğimiz Müslüman kimi kadın yazarlar da müftülüklere nikah hakkı verilmesini Müslüman camianın hassaslıklarının anlaşılması zemininde savunuyor.
Türkiye Kemalistlerin iktidar olduğu dönemler dahil hiçbir zaman gerçekten laik bir ülke olmadığı için imam nikahı hep oldu. Resmi nikahı olmayan imam nikahlı (ve hatta çokeşli) binlerce, beki de milyonlarca evlilik oldu, oluyor. Yani zaten “laik Türkiye’de” hep çoklu hukuk da oldu, müftülerin, imamların kıydığı nikahlar da.
Kimse üç maymunu oynamasın.
İslamcı bir partinin iktidar olduğu, devleti bile ele geçirdiği bu dönemde maksadı şeri hukuku getirmek olan bu uygulamalara, sanki böyle bir durum yokmuş gibi yapıp, iktidardayken bile mağduru oynayarak başta kadınlar ve kız çocuklarının hayatını mahvedecek bu kanuna destek vermek affedilmeyecek bir tutumdur.
Üstelik bunu söylerken ülkede İslam dışında başka inançları görmezden gelmek de ayrıca sorunludur.
Bir kanun değişikliğine yönelik geliştirilecek bir hassasiyet olacaksa tek hassasiyet kadınlar, çocuklar ve genel olarak eşitlik ilkesinden yola çıkarak hukukun ve hukuksal zeminin nasıl etkileneceğidir.
Yoksa cinsiyetçi dincilerin bitmez tükenmez çocuk ve kadın düşmanı, eşitlik karşıtlığı “hassasiyetleri” değildir.