Sîso Amca, eskiden dervişler de vardı. Evlenmezler, köy köy dolaşırlardı. Dervişlerden kimleri gördün, seni kim etkiledi?
Toplu halde dolaşanlar da vardı, köylerde kalanlar da… Örneğin Husênî Dinik bizim köyde kalıyordu. Dersimliydi. 1938 katliamı sonrası bizim köye gelmişti. Anlattıkları herkesi büyük bir hüzne sürüklemiş. Derviş Husên jandarmanın başını görse deli oluyordu. Küfrediyordu. Annemin amcası muhtardı. Ölse onların evinde yatmıyordu. “Husên bir akşam da bizde yat” dediklerinde şöyle diyordu: “Sizin yataklarınızda Türklerin kokusu geliyor.” Muhtar olduğu için bazen askerler onlara geliyordu.
Husên uzun sakallıydı. Altın gibi bir insandı. Hergün banyo ederdi. Sakalları parlardı.
* Xidir Baba vardı.
Engizek’te Sarasot yaylasında dünyasını değiştirdi. Ermiş bir insandı. Bizim köyde kalıyordu. Mezarı yayladadır. Onun mezarı da ziyaret edilir. Mezarın üstünde yemek yapıp yenir, para bırakılır ihtiyaç sahipleri alsın diye. Xidir Baba da çocukken Dêrsim’den gelmiş. Yaklaşık 50 yıl önce hakka gitti.
* Yine Hasan Baba vardı.
Bizim köyde 20 sene kaldı. Pehlivan diyorlardı. Sonra kayboldu. Herkes onun hakkında bir şey söyledi. “Öldü” diyen oldu, “Memleketi Malatya’ya gitti” diyen oldu, “Ajanmış, görevini yaptı gitti” diyen de…
Derviş Bir Kadın: Nozê
Sîso Amca, sizin köylü (Gonîg) Çopo’yu merak ediyorum. Beyaz atı, birlikte dolaştığı dervişlerden çok söz ederler. Hapiste kalıyor. Biraz anlatır mısın?
(Sîso Amca, eşi Siltê Teyze’nin daha iyi tanıdığını söylüyor ve Siltê Teyze anlatıyor)
Çopo evliydi. Karısının ismi Basê’ydi. Basê ölüyor. Bir oğlu ve bir kızı vardı. Çopo o dönem bir kadınla kaçtı. Yaylada Înê Qijikon’a götürdü. Bu yayla Engizek’te Bêbage mevkiisindedir, Carîdon’a yakındır. Kızın ailesi Çopo’yu mahkemeye verdi.
Hapise girdi. Orada çok düşünüyor. Çıkınca maddi dünyayla ilişkisini kopardı. Tapo Ağa’nın oğluydu. Malını mülkünü bırakıp dervişlerin, ermişlerin peşinden gitti. Dervişlerle dolaşırdı. Bazen 20 kişi oluyorlardı.
Nozê adında bir kadın derviş de vardı.
Çopo ile Nozê hep yaylada dolaşırlardı. Akrabaları hepsi yaylada olmasına rağmen Çopo onların çadırlarına gitmezdi. Bir ağacın altında kalırlardı. Nozê ile bir ateş yakar etrafında otururlardı. Millet ya bir yemek götürür, ya götürmezdi. Nozê Tawkaylon köyündendi. Îmî Bayrike gilin ailesindendi. Onlar yoldaştı. Ama millet inanmıyordu. “Nasıl bir şey yok” diyorlardı. Devamlı yanyanalardı. Önce Çopo, sonra Nozê öldü. Çopo’nun mezarı Kirni köyünde, Hemî Toze’nin mezarının yanındadır. Çopo öldüğünde yaşlıydı. Çopo’nun beyaz bir atı vardı. Çok güzel ve yiğit bir attı. Ayaklarını havaya kaldırırdı. Ben çocukken, Çopo benim şimdiki yaşımdaydı. (Siltê Teyze 70’in üzerinde, FB)
Çopo, hep dervişlerle dolaştığı için kızının bir derviş veya ocak ailesine gelin gitmesini istiyordu. Kızı Xacê’yi Olî Qute’nin yeğeniyle evlendirdi. Xacê şimdi Çigîl köyünde yaşıyor.
Olî Qute: Bize Tapmayın
Olî Qute ile hiç konuştunuz mu? Örneğin Alevilik üzerine ne derdi?
Sîso Amca: Bir oğlağımız vardı. “Bunu kurban ederiz” diyorduk. Ya bir ziyarette, ya da bir ocakta. Tam o günlerde Olî Qute yaylada bizim eve geldi ve 12 gün bizde kaldı. Olî Qute ilk geldiğinde oğlağı tarif etti ve “Siz kurban etmeyi düşünüyorsunuz” dedi. Tarifi doğruydu, donduk kaldık. Sonra onun için o zaman kurban ettik.
Olî Qute, kısa boylu ve sakallıydı. Karıncalara basmazdı. Bitleri başkasına gitmezdi. Hep onun üstündelerdi. “Onlar benim kuzularım, onlara karışmayın” derdi. Hiç unutmam… Olî Qute, “Yavrum bize tapmayın” diyordu. “Bizim de anamız babamız var. Sizinle bizim farkımız şudur: Siz Xwode’nin yoluna dolanarak gidiyorsunuz, biz direk gidiyoruz. Bize tapmayın. Ağacın dibinde çıkmadık.” Kürdçe konuşurdu. Bir kelime Türkçe bilmezdi.
Olî Qute ile Hemî Toze anlaşamıyorlardı. Hole Cunon’da (Engizek’te Gonîg köyüne ait bir yayla. FB) bir defa karşılaştılar. Birbirine laf attılar.
Kavrî Heme
Söz açılmışken biraz da Hemî Toze’yi konuşalım…
Siltê Teyze Anlatıyor:
Kavrî Heme dediğimiz büyük bir kaya var. 4 katlı bir bina kadar büyüktür. Zayvê Qêdî mevkiisindedir. Bu kaya yerinden oynuyor ve bir dereye kadar yuvarlanıyor. Heme Tozi o tarafa geldiği zaman hep o kayanın üzerinde dururdu. O nedenle kaya onun adıyla anılıyor. Annem anlatmıştı. “Bir defa Nolê Bulxur’dayız. Koyunları sağacağımız zaman bir baktık ki bir haftor Kavrî Heme’nin altında.” Haftorlar gündüz kör olurmuş, gece ise gözleri lüküs lambası gibiymiş. Gözlerini lüküs gibi açıp millete havlıyor. Bir adam bir atı kovar gibi “diah diah” diyor ve haftor gidiyor. Kavrî Heme ve Ovê Dew’in toprağını asum yapardık. Toprağı öyle de yerdik. Çok da güzeldi.
Siltê Teyze, bilmeyenler için Ovê Dew’i de anlatır mısın?
Engizek’tedir. Bir pınardır. Suyu yer altında çıktığında ayran gibi görünür. Adı o nedenle Ovê Dew. Yaylaya giden her köy orada konaklar ve bir gece orada kalır. Adağını adar, dileğini tutar, sonra kendi yaylasına giderler. Orası bizim bir ziyaretimizdir. Onun suyu üstüne yemin içilir.
Sizin köyde de bir osum ocağı vardı. Sanırım Çigîl köyünden gelmişler…
Evet. Molê Cilik e’dir. Çigîl köyünden bizim köye yerleştiler. Osum yapıyorlar. Cilo’nun adı Mamo’ydu. Lakap olarak Cilo diyorlardı. Bir eve yılan girşim. Gelmiş osum yapmış. Yılan şap diye yere düşmüş. Şimdi ocağa Mommo bakıyor.
Sîso Amca, çok dede ve derviş gördün. Müsahibin vardı. Cemlere katıldın. Geçmişe dönüp baktığında yanlış gördüğün durumlar da oldu mu?
Alevilik yolu kıldan ince, kılıçtan keskindir. Ama yapana. Bugün ne dede kaldı, ne itikat, ne de eski cemler… (Sert bir eleştiri olabilir. Ama 80’ine yaklaşan bir amcanın sözlerini silemezdim. FB)
Dedeler de bazı hatalar yaptılar. Unutmadığım bir olayı anlatayım… Birgün Hüseyin Doğan’ın oğlu Hayri bizim eve geldi. Milon köyüne gitmek istedi. Götürdüm. Gittiğimiz evin beş çocuğu vardı. Oturduk, konuştular. Sonra gideceğimiz zaman ev sahibi keçilerini dışarı çıkarttı. Beş tane keçi… “Dede, hangisini götürüyorsan götür” dedi. Hayri tuttu, içinde memeleri en iri olan keçiyi seçti, “Şunu götüreceğim” dedi. Şimdiki aklım olsa bırakmazdım. Adam dağın başında yaşıyor. 5 çocuk, iki de kendileri 7 nüfus. Tu Xwedê natirse? 5 tane çocuktan korkmuyor musun? Millet o zaman sesini çıkarmıyordu. Korkuyordu. “Bize beddua yapar” diyordu.
Güzel bir sohbet oldu. İkinize de çok teşekür ederiz.
Biz teşekür ederiz. Xizir mino havole wa biwi.