Cumhurbaşkanı Erdoğan geçtiğimiz günlerde Alman firması Siemens’e yaptığı kıyak sonrası bir kez daha Alman siyasetçilere “haddini bildirdi.”
AKP’nin Erdoğancı uluslar arası ilişkiler stratejisi had bildirme raconuyla Türk’ün dünyayı nasıl “dize getirdiğini” gösteriyor.
İçerde racon, dışarda racon diye adlandırabileceğiz politik komedinin hesabı en son Siemens örneğinde görüldüğü üzere hepimize kesildi.
Sırada Almanya’da olacak seçimler var.
Erdoğan, Almanya’da yaşayan soydaşlarına seslendi. Almanya’daki Türkiyelilere seslenmedi, soydaşlarına seslendi. Yani sağcılara seslendi. Yani kendisine ve kendisi gibilere oy verenlere seslendi.
“ Ben de Almanya’daki bütün soydaşlarıma diyorum ki; sakın bir yanlışa düşüp de bunları desteklemeyin.”
Bir anlığına tersinden düşünelim, Türkiye’de çok sayıda Alman yaşıyor olsun ve Türkiye seçimlerine Alman cumhurbaşkanı “oradaki soydaşlarıma sesleniyorum, şu şu partilere oy vermeyin” desin.
Aynı Erdoğan çıkıp demez mi “Eyyy Almanya, sen niye bizim seçimleri etkiliyorsun?”
Ama ne gam!
Bir sır değil, Türkiye’de sağ partileri (MHP, AKP, SP, BBP vb) destekleyen, bunların üyesi, hatta yöneticisi olan kişilerin yurtdışında sol partilere oy verdiği.
Çünkü yaşadıkları yerde oy verecekleri sağcılar tıpkı kendileri gibi milliyetçi, ırkçı, cinsiyetçi, İslaofobik ve faşistler. Bunları desteklediklerinde orda yaşama şansları olmaz.
Burada Türkiye sağı ne ise Avrupa’da Avrupa sağı o!
Türkiye sağının Avrupa’da oy vermediği sağ kendisi ile aynı ideolojiye sahip olan kesim.
Ama riyakarlık ve çıkar üzerine kurulu siyasi anlayışa sahip Türkiye sağı için bunlar dert değil. Almanın milliyetçisine faşist der ama Türk’ün Türk’ten başka dostu yoktur diye bilenir.
Almanya’daki Nazi devamcılarına, milliyetçilerine laf söyler, Türkiye’de Kürt düşmanıdır.
Almanya’daki İslamofobiye karşı mağduru oynar, hak arayan masum dindar rolü keser, Türkiye’de Alevifobiktir elinde çakmak Madımak’ta insan yakar. Katilleri parti genel başkanı yapar, vekil yapar, bakanlığa dek yükseltir. Evlatlarını katlettikleri Alevi kadınları tehdit ederler. Sistematik devlet şiddeti uygularlar.
Avrupa solu, Avrupa sağınının nefret politikalarına karşı mücadele ederken de onu övmeyi ihmal etmez.
IŞİD’in Barcelona saldırısı için İslam karşıtı slogan atanlara solcuların müdahale etmesini eksik olmasın AB Bakan’ı Ömer Çelik twitter hesabında peş peşe paylaşımlarla sahip çıktı. Paylaşımlardan biri şöyleydi:
“ Sol görüşlü Katalan örgütlerin temsilcileri Barselona’nın ‘hoşgörü kenti’ olduğunu, İslam karşıtı gösterilere izin vermeyeceklerini belirtti.”
Bakan bey çocuklar gibi şen olup bu açıklamaları yazarken o sırada İstanbul Esenler’deki cemevinin kapısına polislerle giden BEDAŞ yetkilileri elektrik faturası ödenmediği için cemevine baskında bulunuyordu.
Bu durumda İstanbul Barcelona gibi hoşgörü kenti değil demek yanlış olmaz. Ve İslamofobi için sızlanan AKP bal gibi Alevifobik demek de.
Barcelona’yı hoşgörü kenti yapanlar solculardı, İstanbul’u zorbalık ve hoşgörüsüzlük kenti yapansa Türkiye sağı idi.
Aynı Türkiye sağı Almanya seçimlerinde de ne yapacağını bilir. Kim seslenirse seslensin, ne derse desin… Vatanmış, milletmiş, Sakaryaymış! Geç bunları!
Hepsinden önce bireysel çıkar gelir. Cüzdan gelir. Cüzdan milliyetçileri, cüzdan soydaşları hesabını bilir.
Zaten vatan, millet ve Sakarya da bireysel çıkara ne kadar hizmet ediyorsa o kadar var.
Bunun trajikomik pratiklerine defalarca şahitlik ettik. Daha çok ederiz.
Almanya’nın vatandaşlıkla ilgili ya da ne bileyim çalışma kanunları ile ilgili minicik bir “hatırlatmaya” bakar Almanya’daki soydaşların oyunun renginin ne olacağı.
Bunu da herkes bilir.
Bilir ama maksat racon kesmek olsun.
O raconların Türkiye işçi sınıfına, emekçilerine, gurbetçilerine ağır bedeli oldu, oluyor.
Meydanlarda racon kesenler, kapılar ardında aman abi diyerek vatanı, milleti, Sakarya’yı sattıkça satıyor yabancı sermayeye de.
Sadece Koç, Sabancı’yı değil, Siemens’i de yorgun omuzlarına almadı mı Türkiye emekçileri?
Kısacası yük bizde… Racon beylerde.