Hak Aşkı, Xızır Hikmeti, Pirim Seyit Nesemi’nin Nefesi İle…
Geçen hafta yazımızda Kerkük ve İdlib üzerine değerlendirmemizi yapmıştık. Kentin dokusu, konumu ve yaşanan işgal ile ilgili. Şu ayrıtıyı belirtmeden değerlendirme yapmak eksik olacaktır. O da Ortadoğuya yerel ve bölgesel dinamiklerin gözünden bakmak yerine en uzaktaki Avrupa ülkeleri, Amerika ve soğuk Rusyanın gözünden bakma yaklaşımı. Bunun tüm yorumcu kesimlerde açıkça gözlemlemek mümkün. Çünkü, doğu hala Oryantalist akılla gözlemleniyor. Birde fantastik olan tercihi ve süpermen beklentileri. Hollywood özentili senaryolar. Büyük aklın müdahale arzusu ile kıvranan zihinler. Bu yaklaşımlar kripto mutluluklar yaratmak dışında karşılığı yok. Bir de “ A ABD Kürtlerden vaz mı geçiyor” hayretleri arasında beklenti yaratmanın ötesine geçmiyor. Ah efelenmeler, efelenmeler gözbebekleri büyümüş arkası yarın beklentileri. Halkların umutları ve mücadeleleri bu kadar basite alınmamalı.
İŞİD yenilirken bile ihtişamla yeniliyor. Yenilgi kendi kendine olmuş havası yaratılıyor. Halklar ve onların mücadelesi ise piyonların kan dansı oluyor bu gözlerde. Tam bir erkek aklı, tam bir zülümkar yazıcısı hali. İŞİD için de yaratılmış örgüt havası var, lambadan çıkan cin misali, sanki püf deyince kaybolacakmış gibi hava yaratılıyor. Yok öyle değil akıllım bu damlar ateş ediyor, kurşun sıkıyor, insan kesiyor, alan işgal ediyor. Öyle git deyince de gitmiyor. Gitmeyecek abilerin bombaları, insansız uçakları da toprakları karıncasına kadar yok edince bile gitmiyor. Toprakta kokusu kalıyor.Lanetin kokusu, zülmün kokusu, vahşetin, tecavüzün kokusu kalıyor. Bizim iki F analist ne kadar da uzmanlık yapsa, ne kadar da uyumlu olsa halkların bağrında umudun filizlerine kibrit suyu dökmek dışında bir işe yaramıyor. Birde tütünlü, dumanlı akıl bırakıyor.
Bu mana ile; Doğum haktır. Her Evren sürekli doğumla kendini sonsuzlaştırır. Sami, Fars, Aryen halklarına cennetli ölümlerden başka bir sonuç reva görmeyen Oryantallere bugün cevap veriliyor. Cennetin sürekli doğumla mümkün olduğunu anlatan bir hayalet dolaşıyor güneşin doğduğu topraklarda. Öyle abileri falan da tanımaz değil. Herkese hakkını teslim ederek yürüyor. Fakat şunu çok iyi biliyor. Doğmak haktır. Doğumdan gelen hakla Xızırlaşmakta haktır. Yanındakine omuz vermek cennet yartmanın ilk koşuludur.Torpil yapacak dayım olmazsa ne yaparım çelişkisi zerre kadar da umurunda değil. Topraklara, ruhlara filizler ekerek ilerliyor. Toprağına doğmak hakkkından gelen haklılıkla tüm betona gömülmüşlere umut olarak. İşi olanın çelişkisi olmaz. Canfeda duranın abisi olmaz. Abilik yapacak olan da bu edebi bilir ise abilik eder. Yoksa pabucu petrol kuyularında ordan oraya atılır.
Ortadoğu ilkesizliği kaldırmaz artık. Öyle Fars, Sami kurnazlığı da durumu paklamaz. Büyük hata yaparlar ve toprak bağrındaki tarihle bunların hükmünü defalarca verdi. Dedik ya İki çukur kazıldı diye biri İdlib diğeri Kerkük ve mezarlarını da kendilerine kazdırıyor. Kadim topraklarda herkes rüştünü sınarken. Aryenleri birşey bilmez gibi göstermekte ısrarlı akıllı akademikleri. Fakat; Zagroslara defalarca inip çıkmış bir halklar gerçeği, abisini de tanır, amcasını da, teyzesini de yeter ki “beredayi” olmasın. Toplumundan kovulacak yüzsüzlük yapmasın, sözünü tusun. Her zor aşılır hemde ele ele, halay halaya. Dünya son beş yılda bir karar verdi. Esneklikleri olsa da. Bu karardan dönmek herkese zahmet. Halklara düşen ise kendi toprağında Nehaka karşı gayret. Ortadoğu yeniden bir İŞİD tarzı Haşdi Şabi terörizmine girmez. Girse de akıbet Kerkükten itibaren İranı da içine alan bir hamle sürecini doğurur.
İrana da kıvranmak kalır. Irakın bu durumu kaldıracak ordusu bile kalmamıştır. Türkiye İdlib de İran’ı taklid ediyor. Milis güçlerle. Fakat büyük beladır. Suudlar suya, sabuna dokunmadan bu işi halletmek istiyor. Fakat süreç değişecek sunni bölgeler ile ilgili hamle yapmak zorunda bu işi para da çözemeyecek. Yemene kadar yolu var. Fransa burun kıvırıyor. Bu burun kıvırma Libya ve Ürdünde yumruk olabilir kendilerine. İsrail hamleyi ABD’nin sözlerini söyler gibi yaparak. İranın elini gördü. Irak Kürdistanı Türkiye’nin cesaretlendirmesini fırsat sandı, o da yanıldı. Çünkü halklarıyla gayreti ve birliği göz ardı ederek yürüyeceğiniz yol, sahte gülücüklerin somurtmaya başladığı ana kadardır. Zaman kaybetmeden yüzünü tüm dinamiklerine açmalıdır. Haşdi Şabi dünya çapında İŞİD formasyonlu terör örgütü rolüne evriliyor. Türkiye’ye uzanırken Irak sınır kapıları halktan güç almadan aman abi, yaman abi sözleri ile nafile çırpınış olur. Korkunun ecele faydası yok. Koma da olanların fişleri çekiliyor Ortadoğu da.
Bu iş görüntü alana kadar. “ Değil Artosa, Himalayalara gider”. Zaten o sınır kapısında Sarrafın paraları aklanacak sanılıyor. Hiçte öyle olmayacak biliyor musunuz. Eşyanın doğasına ters bu işler. Bu arada Türkiye ana muhalefeti bir darbe dinamiğinden kurtulmak için erken seçimi zorlasa da dinamik işliyor kendi mecrasında. Devlet Öcalan ile yeniden görüşmek istiyor. Öcalan ise kamuoyu önünde olmayacak bir görüşmeyi uygun görmüyor. Bu görüşmeye karşı da bir direnç var. Koşullar değerlendirdildiğinde en makulu de bu olacak Türkiye halkları için. Başka bir yol mümkün. Fakat; tren epey uzaklaştı. Zulümat olduğu bir süreçte savaşları shulete çevirecek güce ihtiyacımız var. Herkes belasını bulsun diyor çoğu kimse. Fakat ; Çocukların, cümle canın, nebatatın yüzü suyu hürmetine Hakk ateşe bir avuç toprak, toprağa bir damla su taşımayı nasip etsin. Birileri de bu zulümatta barış deme gayretini göstermeli. Alevi halkları böyle bir sorumluluk almalı.