Alevi müziği, Alevi felsefesinin oluşumu sürecinden başlayarak, günümüze kadar gelen yüzyılların zaman tünelinde, gelişerek , büyüyerek, derinlik ve ruh kazanarak; şiiri, felsefeyi, sevgiyi, aşkı, matem acısını, kahramanlık destanlarını, mertlik ikrarını, kainatın sırlarını, arı duru bir dil ile aktarmış ve Alevi inancının en güzel ifade biçimi ve icra yöntemini oluşturmuştur.
Alevi müziğinin her eseri, pırıl pırıl , aydınlık neşe ve ilahi mutluluk dolu haliyle, insanı mest eder. Gönülleri feth eder. İnsanı tanrı ve tanrısallıktan, evrenden uzaklaştırmaz, onlarla kaynaştırır. İnsanı yaşama bağlar, hem eğlendirir , hem düşündürür ve arındırır. Dertlerden, elemlerden, uzaklaştırır. İnce bir burukluğu, yas acısını sevginin mutluluğunda eritir. Bade olur, dem olur cemlerde.
Raks olur, Semahın Çarğı pervazında. Zakirin dilinden ve sazın telinden ruh’a akan dem olur.
Akar gönüllerden beyinlere ve tüm vücudun her zerresine ulaşır. İnsanı rahatlatır, hafifletir, bütün streslerden ve dertlerden uzaklaştırır.
Alevi müziği, kişiyi yoğunlaşmanın en üst boyutuna çıkarır. Bireyi toplumla iç içe geçirir, benlikten uzaklaştırır, bize yaklaştırır, her şeye ortak kılar.
Aleviler, aşkdan, didardan, cemalden, sakiden, bade’den, erenlerin söylencelerinden, kerametlerinden, yol ve erkandan söz eden şiirlere Ayet (Hayat) veya Deyiş derler.
Bu şiirler bestelenmiş ise, Nefes adını alır.
Alevilikte Naat (övgü) Hz. Ali, Peygamber ve on iki İmamlar için yazılan şiirlerdir.
Bu nefeslerin içinde on iki imam adları geçerse Düvaz adını alır. Hz. Hüseyin’in matemini dile getiriyor ise, Mersiye denir.
Zülfikârname: Bu Deyiş türünde ,Hz. Ali’nin kahramanlıkları ve zülfikârın keskinliği anlatılır.
Miraçname: Peygamberin miraca gidişi anlatılır.
Devriye; türünde ise, Varoluş felsefesinde kainatın , canlı cansız alemin, yerin göğün , nebahatın, hayvanatın ve insanların nasıl var oldukları anlatılır.
Alevi müziği çeşitli erkanlarda olunduğu gibi, Kızılbaş köy Aleviliğinde, Semah ve Cemlerde en önemli bölümü oluşturur.
Cemdeki on iki hizmetten biri olan Zakir sazı eşliğinde nefesler okur. Cemin her bölümünde uygun deyiş ve nefesleri söyler. Nefeslerin temel felsefesi ise, insanların nasıl var olduklarını ve kainatın varoluşunu anlatır.
Nefesler okunurken, çeşitli Alevi yörelerine, halklarına göre şu enstrümanlar ile dile gelir: Ney, Tambur, Rebab, Ud, Kanun, Kudüm veya Mazdar.
Özellikle Kızılbaş Köy Aleviliğinde ise Saz (Bağlama), Çögür, Bozuk Cura, Cura ve Tambur ile okunur.
Eski yazıda “Keman“ ile güman aynı yazıldığı için, keman ve kemanenin çalınmasına izin verilmemiştir. Çünkü “Güman“ kuşku, şüphe anlamındadır. Keman ise batı müziği enstrümanıdır. Osmanlı Padişahı II.Mahmut ve dinsel olarak da, Mevleviler kemanı Türk müziğine sokmuşlardır. Bu nedenle , Alevi müziğinde yaygın değildir.
Alevilerde bir deyişin (Nutkun) kime ait olduğu, o deyişin Şah Beyitindeki (kıtasında) “Mahlas“dan anlaşılır. Ama bestekarı hemen, hemen bilinmez. Son yıllardaki aşık ve ozanların eserlerin de, artık deyiş ve beste bilinmektedir.
Alevi müziğinin üzerinde bilimsel olarak doğru dürüst bir inceleme yapılmamıştır. Alevilerin bir çok konuda olduğu gibi, bu alanda da, bu işin uzman araştırmacı ve görevlileri bekleniyor.
Son yıllarda bu alanda çalışmalar yürüten konservatuar eğitimi almış araştırmacı müzisyen zakir ve Ozanlar bulunmaktadır. Bu çalışmalar henüz istenilen düzeyde kurumsallaşarak eğitime dönüşememiştir.
Alevi kurumsallığının diğer alanlarda yaşadığı, amatörlük bu alanda da görülmektedir. Yani en kısa zaman da, alevi inancının en önemli hitap dili olan Müziğinin, kadrolarının yetişeceği kurumlara ihtiyaç vardır.
Mevcut Alevi derneklerinde, Saz kursları veya koro çalışmaları olsa da, genellikle amatör çalışmalar olarak yürütülmektedir.
Kuşkusuz bu önemli uzmanlık alanında, alevi müziğinin her bir türü için, geniş anlam açıklamaları ve Ozanlarımızın eserlerinde örnekler verilerek ,ilgili okuyucunun tam bilgilendirilmesi gerekir.
Yani; Naat, Duvaz, Mersiye, Zülfikarname, Miraçname, Devriye, gibi Deyiş ve Nefesler örnekler ile aktarılmalıdır. Bu uzun bir makale konusudur.
Özellikle Alevi Müziği ve Tasavvuftan esinlenen Türk sanat müziği ile, çeşitli ruh hastalıklarının tedavi edildiği bilinen bir gerçektir. Bu tedavi metodu yüzyıllarca Osmanlı döneminde uygulanmıştır.