Acı ve kederli bir halk…
Alevilik inancı, doğası ve değerleri açısından egemenler tarafından hep tehlike olarak görüldü, tarih boyunca acı çeken, kaçak -göçer yaşayan ve yüreklerinde kodlanmış binlerce katliamla yeryüzünde bayramı olmayan tek halk olmuştur.
Bireysel inanç özgürlük hakkı olmayan, doğrudan ve dolaylı ayrımcılık eğilimi ölçüne tabi tutulan Aleviler; 21. yy da şefkat eğiliminde ki asimilasyoncuların zulmüne karşı direnmeye devam etmektedirler.
Ötekileştirmeye dayalı ayrımcılıkla, nefreti ve şiddeti organizasyona çevirenler hiç tükenmedi.
Yani hiç bir şey değişmedi…
– Alevilerin Ekonomik faaliyetlere erişimi kısıtlanması,
– Kamusal alanlara katliamları gerçekleştirenlerin adı verilerek verilen gözdağı,
– Eğitim kurumlarında (kamu veya özel eğitim) inanç özgürlüğü yasak hatta Sünni İslam dayatması, Aleviliğin temel değerlerine saldırma ve çocukları ailelerin yaşam ve inanç dünyasına yabancılaştıran müfredatlar
– Devlet yönetim birimlerinde veya iç organizasyonların hiç birinde Alevi memurun olmaması
– Hizmet almak isteyen köylere şart koşma (Camii) ve sınırlandırma, demografik göçe zorlama,
– Ramazan orucu, Cuma namazı, mahalle mevlitleri ile kişisel ya da toplu inancı baskı altında tahrip etme ve dönüştürme,
– İnancın, siyasete alet edilerek cem evlerinin ibadethane olarak görülmemesi
– Evrensel değerlerle örtüşmesine rağmen dindarlaştırılan inanç hükümlerinin yarattığı çatışma
– Saz çalan, deyiş söyleyen, muhabbet eden Alevi dedeleri umreye ya da hacca götürerek Sünni İslam’a teğet, paralellik hatta benzerlik oluşturma
– Alevi basın-yayın kanallarının kapatılarak, siyasi , demokrasi, hak ve özgürlüklerinin kısıtlanması
Yani kısacası kerbela’nın yetim çocukları, kimsesiz Anaları ağlamaya devam ediyor bundan ötürü Alevi’nin hiç bayramı olmadı…
Buna rağmen yetmiş iki millete aynı nazarla bakacak kadar koca yürekli ve Hz. Hüseyin yolunda ikrar vererek şerefli ve onurlu kalan bir halk var.
Varsın bayramımız olmasın…
Aşk ile…