Dün akşam (12 Mart) “gazeteci” Hakan Çelik’in, CNN Türk kanalında Diyanet İşleri (DİB) Başkanı Ali Erbaş ile röportajı vardı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “İslam’ın gücellenmesine” ilişkin sözleri başta olmak üzere çeşitli konularda halkı sakinleştirecek açıklamalar yaptı.
Sakinleştirecek diyorum zira İslam’ın güncelleşmesi sözü o yakada belli ki tepki ile karşılandı, Erdoğan’ın kendisi hemen ertesi gün sözünden döndü, ardından DİB başkanı televizyon kanallarında boy gösterdi.
“Gazeteci” Hakan Çelik ki kendisi bizzat AKP’ye yakınlığı ile bilinir, konuk ettiği Erbaş ile tepkileri yumuşatmak, Cumhurbaşkanının sözlerinin “doğru anlaşılması ve İslam’da güncellemenin olmayacağını,” güncellemenin fıkıhta olabileceğinin altını çizmek amacıyla bu röportajı gerçekleştirdiler.
Bunların dışında Erbaş iki önemli başlıkta daha konuştu. Biri Alevilerle ilgiliydi. Cemevleri için açıktan ibadet yeri değil demeyi tercih etmeyen ve Aleviler için cemevlerinde muhabbet (ibadet değil) edebilirler diyen Erbaş ibadet için camiyi adres gösterdi. “Müslümanların ibadet yeri camidir” dedi.
Yani açıktan cemevi ibadet yer değil demek yerine, lafı dolaştırarak söyledi bu kez. Üstüne Alevileri camiye çağırdı. Bu bir taktiksel değişiklik.
Zaten Avrupa’ya da birkaç dedeyi gönderdiklerini aktardı.
Bir de ekleme. Aleviler isterse cemevinde namaz da kılabilirler dedi DİB başkanı Erbaş. AKP, eğer namaz kılmaya camiye gelmiyorsanız o halde namazı cemevine sokalım projesine geçmiş olmalı ki en yetkili ağızdan bu cümleyi dinledi Aleviler.
İkinci önemli başlık kadınlar ve çocuklarla ilgili. Cumhurbaşkanı Erdoğan yaptırdığı anketlerde çocuk ve kadınlara yönelik cinsel saldırılar nedeniyle toplumun yükselen tepkisini görmüş olmalı ki ilk olarak medyayı hizaya çekti, bu haberleri yapmayın dedi.
DİB Başkanı Erbaş da çocuk ve kadınlara yönelik cinsel saldırılara yönelik “açıklamalar” yaptı. Evlilik yaşının kadınlarda 17, erkeklerde 18 olduğunu, imam nikahı yapılırken de imamların nikah yapmadan resmi nikah yapılıp yapılmadığını sorduğunu, resmi nikah yapılmadan imam nikahın yapılmadığını, yapılamayacağını söyledi.
Tüm bu açıklamalar halkın biriken öfkesine karşı yumuşatma hamlesiydi.
Oysa DİB’İn kendisi bizzat kadın ve çocuklara karşı cinsel saldırı içerikli açıklamalarıyla biliniyor. Bu açıklamalardan cesaret alarak DİB üyesi kişiler de açıklamalar yapıyordu. Bunlara ilişkin tek bir söz çıkmadı DİB Başkanının ağzından.
Erbaş kadınlarla ilgili başka açıklamalar da yaptı. İlahiyat fakültelerinden mezun kadınların kuran vb kurslarda, müftülüklere bağlı kurumlarda daha çok hocalık yapabileceği, kadınları evde “boş oturacaklarına,” dizi izleyeceklerine müftülüklere sohbetlere çağırdı.
Müftülük bünyesinde tüm illerde başkan yardımcılığına kadınların getirileceğini söyledi.
Dün bunu söyleyen DİB Başkanı’nın açıklamasının hemen ardından bugün DİB’in başkan yardımcılığına İlahiyat Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Huriye Martı Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı olarak atandığı haberini okuduk.
İslam’da güncelleşme olmaz dense de kadınların başkan yardımcılılarına getirilmesi ile yapılan bu değişiklikler basbayağı İslam’da güncelleşmedir. Erdoğan gelecek seçimler için her alanda durmaksızın çalışmakta.
Bir süredir kadınlardan aldığı desteğin düştüğünü görmüş olmalı ki, tıpkı AKP’nin ilk yıllarında olduğu gibi yeniden yüzünü kadınlara döndü, kendi yakasındaki kadınlara yönelik yeni atılımlar başlattı.
Tüm bunların 8 Mart öncesi ve hemen ardında olması ne tesadüf değil mi?
Yandaşlıkta sınır tanımayan medya başta olmak üzere her ideolojiden çok sayıda erkek ve kadının 8 Mart Feminist Gece Yürüyüşüne yönelik saldırılarını bir de buradan okumalıyız.
Kitleselleşen feminist harekete karşı saldırıların nedeni gayet açık.
Kadınlar artık iktidarın kendilerini anne, eş diye tanımlayarak aileye mahkum etmesini kabul etmiyor.
Kadınlar çocuk yaşata evliliğe, cinsel her türlü saldırıya karşı isyanda ve bunları asla kabul etmiyor.
Kadınlar artık ücretli alanda ucuz ve sosyal güvencesiz çalıştırılmaya isyan ediyor.
Kadınlar bedeni, kimliği ve emeği konusunda tek söz sahibi olarak iktidarı, devleti ya da erkekleri görmüyor, aksine buna karşı ve tek söz sahibi olarak kendisinin olduğunu en yüksek tonda söylüyor.
Anayasal bir hak olan eşitliği istiyor kadınlar.
Tepesine üşüşen erkekliği def edip atmak istiyor.
Bunu da 8 Mart Feminist Gece Yürüyüşünde en sağır kulaklara bile duyurdu.
AKP’nin İslam’ı kadınlardan yana güncelleştirmesinin nedeni işte bu yükselen feminist hareket. Kadınların özgürlük ve eşit taleplerine sımsıkı sarılması. Bunun erkekler cephesinde yarattığı korku ve baskı. Bu baskı adım atmaya zorluyor iktidarı.
Ama ne yaparsa yapsın iktidar, kadınlar artık susmayacak ve hakları için sımsıkı mücadele edecek. Kadınlar iktidara değil, kadın kurumlarına güveniyor.
Kim ne derse desin, kim eylemlerimize, söylemlerimize en bayağı şekilde, en sığ şekilde saldırırsa saldırsın kadınların bir bildiği var.
Ve bu bildiklerinden vazgeçmiyorlar. Daha da çoğalarak seller şeklinde taşarak yürüyorlar.