Hakk Aşkı, Xızır Hikmeti, Pirim Seyit Nesemi Nefesi İle…
Heq me neke zulumkare kesi, kesi ji meke zulumkare me. Şer dur bixe, xere nezik bine. Deste we deste heşin be, dile we rama Heq be, gereta ve qereta Xızır be.
Hakk bizi kimseye zulümkar etmesin, kimseyi de bize zulümkar etmesin. Kavgayı uzak, hayrı yakın getirsin. Gönlünüzde Hakkın rahmeti, onun yeşil eli olsun. Gayretiniz Hızırın gayreti olsun.
Demokratik toplumlarda seçimler, sosyal ve politik dönüşümler için temel argüman olarak görülmelidir. Lakin; alem çatışmalardan çok uzlaşı kültürüne evrilerek, iknaya dair politikaları daha güçlü üretmesi cümle varlığın rızalı yaşamı için şarttır. Keramet barıştırabilen yaklaşımdır. Alemin bilgi akışı ile küçüldüğü kültürlerin, inaçların birbirini tanıdığı ve ilişkilenebildiği bir dem-i devranda bu kadar dik söylemlerin anlamı nedir. Tüm sözler devrim söylerken. Doğuşun coğrafyası Doğu toplumları ve Ortadoğu neyin Kausunu yaşıyor. Yeni doğumlara mı gebe. Sözler arşa yakın ve kutsaldan gelirmişçesine söylenirken. Bu bağırışmalar neyin habercisi. Reya Heq/ Hakk Yol bu süreçlere De ewladi (Evladın Anayı tanımadığı, Ananın evladı kaybettiği) süreçler olarak bakar. Çünkü kaus süreçleridir. Kaus ise MA’nın, Ananın hakikatinden sapıldığı zamanların habercisi olarak algılanır. Kausu defalarca yaşayıp, deneyimlemiş Kom kültürü bu manayı biçmiş. Hakikat bilgisi olarakta Rızalaşmayı önermiş. Rızalaşmak, Niyazlaşmak temel düstür sayılmış. Kaus dönemleri “Gotine Gir(Abartılı Sözler) yerine Gotine Xer( Hayırlı sözler) söylemeyi önermiştir. Devrimler coğrafyası olan ya da Alemin devrimlerine meydan gördüğü coğrafya Ortadoğu, Mezopotamya da yaşayanlar, devrimleri, kausları masallardan ve destanlardan dinleyen şerefli yurtların evlatları da sorumlu davranmalıdırlar. Çünkü; bu toprakların evlatları her kurban adadıklarında kendi evlatlarının alınlarına da kurbanın kanından nişan bıraktılar. Her can kom için biraz da kurbandır. Söz dilin bekçisi değil, dil sözün bekçisidir. Kem söz sahibinin fakat; ağızdan çıkınca tüm toplumun oluyor. Yerini bilmek ve ona göre kelam etmek lazım. Yol, İz bilmeyen bir coğrafya değil Anadolu, Mezopotamya ne İskenderler gördü, NeŞahlar, Ne Padişahlar döndü, döndü de yine Hakkın zuhuru olan cümle canın bağrına döndü hakikat. Bazı haller artık bu topraklar da yerleşmeli her gelen devrimli cümleler kuruyor. Her harfine, semboline bir can kurban ettikleri. Halbuki Hakk Deryasında Vatanlar Ortak, Toplumlar, Halklar Rıza ile Rızıklarını cümle can ile pay edenler olduklarında ancak Medarı İftihar edilen olurlar. Ancak öyle Xanedan olurlar. Xanedanlık zenginlikle değil, paylaşmakla mümkün olandır. Xane MA’nın Ananın el emeği göz nurudur. Can mutlak rahmandır ve her rahmana Rahim gerektir.
Halimiz de nicedir büyük kelamlar, üzerinde düşünülmeyen sözler arasında meydan kavgasına dönmüş vaziyette. Tehdit gırla, korku zorla, muhabbet ise na mümkün kılınmakta. Alem bir günlük Çarkı Pervaz sayılmakta, cümlemize ise yazık olmakta. Biz Türkiye Halkları olarakta bunca toz, duman arasında karar verme eşiğindeyiz. Halk Diplomasisi Hakkın zuhur ettiği haldir. Çünkü muktedir ve makam sahibi haneyi bilmeyebilir. Hanenin içinden habersiz olabilir. Çünkü; onuda kurban belirlemişiz biraz siyasetçilik yapanın hanesini görmesi ne mümkün ya zindanda ya meydanda ya da arafta. Haneyi bilen bizler ancak salahiyeti ve makulluğu telkin edebiliriz. Çıplak ayaklı çocukları görenler biziz, uyuşturucuya kurban gidenler gözümüzün önünde, Pazar tezgahı başında düşünceli, ev sahibinin karşısında mahçup, banka avukatı önünde çaresiz, polisi görünce yolunu değiştiren, memuru görünce rüşvete meyilli, hastanede birbirinin derdine ortak, cenazede acıya ortak, düğünde çeyreğin azizliğine kurban, otobüste tüm tabuları kıracak kadar mecburi samimi, son parasını çekilen arabasına veren ve arabayı benzin olmadığı için yerinden kaldıramayan, üç çocuk yapıp evlatların vebalini alan, 60 yaşında kanserli emekliliği bekleyen, yatan maaşından birşey anlamayan, geçmediği köprüye para veren, elektirik faturasında harcadığından fazla vergi veren, geliri kendini doyurmasına fırsat vermezken gelir vergisi veren, ucuz alacam derken kimyasalarla şişirilmiş kanserli gıda alan, şehir hastaneleri müşterisi olup 5 yıldızlı tatil fırsatı yakalayan, hormonlu meyve yiyip avakadoya özendirilen, Tokilmiş betonlar arasından güneşin doğuşunu, mevsimin geçişini görmeyen, her üç kişiden birisine mahpus damı reva görülen bizleriz.
Ahval şu ola ki; bizi bildiğini söyleyip halimizi bilmeyen bizden değildir. Büyük laf edip kendisiyle birlikte bizide ezen bizden değildir. Hakk bilmekten daha yüce değer olamaz bu değeri kendine göre Fetvaya kavuşturan bizden değildir. Kardeşiz deyip ilk fırsatta katlimize ferman dizen bizden değildir. Adaleti terazisine göre dizip mahkumiyetini bize reva gören bizden değildir. Bu mana ile Ya Hakk, Ya Xızır deyip ayağa kalkacak olan yine bizleriz, Kemaleti düstur edinecek olan yine bizleriz, Kardeş olacak olan yine bizleriz, Ortak Vatanlarda cümle can ile Rızkımızı pay edecek olan yine bizleriz. Sınırlar muktedirlerindir. Halkların değil dört milyon Suriyeli cana biz baktık. Akdenizde alem bizim gözlerimizin önünde boğuldu, acısı yüreklerimizde hergün. Loto oyununa dönüştürülmüş mülteciler olduk. Ya öl ya geç. Nehaklar ise kendi paralarının peşine düştü. Sınır koymadık bize bu saaten sonra kimse de sınır koy demesin haddini bilsin. Biz halkız çünkü. Halk ne yapacağını bilir. Taht uğruna cahilleşenler düşünsün. Aşk ile…