Her can doğduğu göründüğü toprağın rengine benzer. Canlılığa sınır biçilemez, sınır biçenler Hakk Yasasına şirk koymuş nefis mahkumlarıdır. Alemin doğal sınırları yer ile gök, deniz ile karalardır. Gersi cümle varlığın yaşam alanıdır. Savaş insan icadı bir nemrutluk, doğanın kendi içerisnde cenkleri ya da canlılığın doğal savunma alanları, doyma ve barınma alanlarını koruma güdüsü doğal yasa olarak işler. Göçler doğal seleksiyon içerisinde periyodiktir. Fakat doğada mülteci değilsinizdir. Alem külli vatandır. Üzerinde tüm yaşıyanların. İnsan güç ve nefis sınrıları ile bunu mülkü haline getirmek çabası ile kendine savaş üretmiştir. Fakat; hiçbir varlık toprağı, suyu mülkleştiremez sadece mülkleştirdiğine inanmak ister.İnandığını da tüm canlılığa ilan etmek için gücü ile hüküm kurmak ister. Bir Leyleğe neden güneye geldin diye soramaz ya da bunu engelleyemezsiniz. Hakk Yol Alevilik bu hakikati inancın temel düsturu olarak algılar ve yaşar. Sınırlar nafiledir bu nedenle, zaman parçalı değildir, bütündür tam da bu nedenle varlığın yasa dinamiğinin muazzam bir rızalık ilişkisi üzerine oturduğunu binlerce yıllık doğal deneyimleme ile genetiğine işlemiştir. Doğarken bunu öğrenir. Her anne bu bilgiye haizdir. Yalnızlaşmak sınır çizmek erkeğin icadıdır.
Anadolu ve Mezopotamya bu genetik bilgiyi güçlü deneyimlemiş coğrafyalardır. Bugün insanlık bu coğrafyadan tekrar kendini sınıyor. Hakk Yol Alevi Halkları bunları en çok deneyimleyen toplumlardır. Her zulüm karşısında Rızkını Rıza ile pay eden hakikati savunmuş ve bedeller vermiştir. Her peygamberliksel çıkışta vesile olmuşlardır. İnancın direği olan Xızır’i hakikat buna vesiledir. Değişmez yüce bilginin adıdır Xızır o bilgi rıza ve doğmak bilgisidir. Her varlık birbiri ile görünür olur. Her varlık birbirine muhtaçtır. Görünmek için görülmek gerekir.
Bugün savaşa karşı olmamız korkaklık olarak okunacak, pasiflik olarak okunacaksa büyük gaflet olur. Cenklerimiz, sürmeli gözlü gençlerimizin kahramanlık destanları tarihe onur ve hakikat ısrarı olarak yön vermiştir. Gılgameş’den günümüze binlerle örnek verebiliriz. Hurri coğrafyasına gelen Sami’lerin, Hurriyet kavramını nereden türettiklerine bakarak bile bu onur ve rıza toplumsallıklarının binlerce kahramanlık anlarını hatırlatabiliriz. Ateşe yürüyen Ortaçağ Engizisyon kayıtlarındaki halklarımızın cengini de, yakın dönem işkencecilerimiz bile onurlu duruşumuzdan ne büyük hayret beslediklerini parçalanmış kardeşlerimizin bedenlerinde dünya görebilir. Suriye de Emevi İslamını bizlere zulüm yapıp üzerimize salanlara da cevabımız Kerbela da Pir Hüseyin donunda verilmiştir. Hakk Yol Alevi Halkların hinterlandı geniş coğrafyalardadır. Her bulunduğumuz yerde bu hakikati duruşumuzla göstermişizdir. Dünyanın dört yanından Emevi İslamın kodlarını Türkiye topraklarında yaşatmak isteyenler katlimize ferman yazdıklarını da bilmelidirler. Bu bakiye sınır dışında yalnızlaşırken selefi kemer Türkiye’nin doğusunda içeri kurularak katlimize ferman mı hazırlanıyor. Suriye de istenen derinlik sağlanamayınca, sınır içerisinde mi bu derinlik sağlanacak. Bu derinliğe selefiler yerleştirilerek Maraş’da Terolar kampı gibi. Nusaybin, Kızıltepe, Mardin, Ceylanpınar boşaltılıp selefi kemer mi kurulacak. Anadoluyu çoraklaştırmak kendini tüketmek olur. Asur’lular denedi olmadı, İskender denedi olmadı, Farslar denedi olmadı, Osmanlı denedi olmadı, Şark Islahat denedi olmadı bundan vazgeçin artık Halkların barışına inanın. Anadolu ve Mezopotamya mirası üzerinde çoraklaştırma kimseye tarihten günümüze sonuç vermedi. Alındığı düşünülen sonuçlar ise heba edilmiş zamanlardır. Yitirilmiş vicdanlardır. İnanın barış dilerken biz her cana hatasından dönecek kapı aralığını bırakıyoruz. Türkiye iç ve dış politikasında önemli değişime ve akil yaklaşıma ihtiyaç var.
Biz Aleviler savaşa karşıyız buna suç deseniz de karşıyız. Olacakları iyi biliyoruz çünkü. Her Alevi savaşa güçlü karşı çıkmalıdır. Öyle buradan ülke kazanacak demek çok öngörüsüz bir hamaset olur sadece.