Hakikat kendine yer açar. Yer açmak doğal uyumun olmazsa olmaz yaratım gücüdür. Türkiye siyaseti kaotik aşamalardan geçiyor. Her olay, her mesele, her çözüm fikri günlük siyasete kurban edilir halde. Kolaylıkla oburca, kıymet bilmez, halden anlamaz iktidarın bekası için her yol mübah, her yol mübah olunca verilen söz, yapılan anlaşmada sözüne, işine güvenilmez bir hal açığa çıkıyor. İç siyasette sıkışınca dış siyasette atraksiyon devreye giriyor. Savaş sopası ile muhalefete ayar veriliyor. Halk muhalefeti sürekli siyasette tutmak için gayret içerisinde fakat muhalefet iktidardan muazzam korkuyor. Bunca sorunu çözme gücünü kendinde görmüyor. Halen CHP düşük profilli verilen malzeme ile siyaset yapma, gösterilen sorun üzerinden politika üretme çizgisinde debeleniyor. Belediyeler üzerinden Türkiye ekonomisinin %60’lık ekonomik döngüsünü elinde bulundururken vaveyla siyaseti yürütüyor. Dert yanıyor anlayacağınız. Bu durum zor koşullar altında, kendisi için büyük riskler alarak, namlunun ucunda oyları ile siyasete yön veren halkları derinden sarsıyor. Gelecek umuduna, değişim arzusuna çözüm üretemeyen, uzun vadeli politik öngörü ve çözüm stratejisi geliştiremeyen muhalefet bir araya da gelme konusunda top çeviriyor. Ana muhalefet halen iktidarın göbeğinde siyaset yaptığına güvenmek istiyor. Bu güveni ise zımmi, örtülü yol vermeler ya da anlaşmalar ile götürmek istiyor. Bir örnek ile Suriye savaşında temel argüman Suriye hükümeti ile görüşmek ve meseleyi oradan çözmek yaklaşımı gibi.
Geçerliliği var mı?
Tabi olmak aklı ile giderse var. Fakat Ortadoğu böyle bir yer değil. Doğu Perinçek de sıkıştığında aynı cümleyi kuruyor, farkınız nedir. Hepimiz iktidarın kendi ayağına sıkmasını bekliyoruz. Faninin ölüm beklemesi gibi. Ha gitti ha gidecek aklı. İktidara yol çizmediği gibi biz Türkiye halklarına da yol çizmiyor. Dış müdahale beklemek safça atıl siyaset yapma halidir. Tüm muhalefet dinamikleri Türkiye Halklarına giderek tüm dinamiklerin katılabileceği konferanslar, çalıştaylar, mini mahalle toplantıları yapmalıdır. Erken seçim beklentisi sadece beklentidir. Genel devlet konseptinin değişmesi ancak halkın yoğun katılımı ile mümkündür. Halk yerel seçimlerde safını belirlemiştir. Bu belli duruma uzun erimli çözüm üretmek gücü eksiktir. Halk yalnızdır. Halk kendini yalnız hissediyor. Aslında kimse bu kadar sorunlu bir iktidara talip olmak istemiyor. Ya da birlikte çözüm üretmek istemiyor. Bu durum devlet dinamiği içinde böyledir. Herkes Tayyip Erdoğan’ın sırtına binmiş ondan gelecek yaklaşıma göre hareket ediyor. Aynı yalnızlık Kürtler için de geçerli, her şeyi Öcalan’dan bekleyen ya da Selahattin Demirtaş popüleritesine sarılıp oradan karşıtlık siyasetine sarılan bazen Sol sekterizme savrulan siyaset tarzı Ulusal Birlik çalışmalarına rağmen yeterli çözümü üretecek umudu veremiyor. İçerisinde halkın direk katılımı eksiktir. Kongre hazırlıkları aşamasında önemli hamleler ve toplantılar yapılsa da enerjisinin çoğu günlük siyasette tükeniyor. Temelden karşıtlık hali devrimci bir görüntü verse de, sorun çözmekte samimiyet skalasına takılmasına sebep oluyor. Ulusal birlik sadece partiler üzerinden gidecek bir durum değildir. HDP büyük bir ekonomi çalıştayı yapabilir. HDP büyük bir Ortadoğu ve Türkiye gerçeği konferansı yapabilir. HDP Türkiye Demokrasi yürüyüşü, 1915-1921 Kongreler süreci, İdeolojik argümanlar ve Anayasal, politik ortaklaşma ve çözümler sempozyumu yapabilir. HDP dünya ekonomik yönelimler ve yerel ekonomik çözümler konferansı yapabilir. CHP inşa edilmiş İdeolojik Atatürkçülük bunalımından çıkıp Anadolu Kongreler sürecinde Mustafa Kemali yeniden güncellemek zorundadır. 1919 – 1921 sürecinde gayretleri yeniden güncellemelidir. Zamanın ruhunu açığa çıkarmalıdır. Bu durum kendi yüzleşmesini ve halklaşmasını sağlayacaktır. Devlet-i Ali siyasetinden Halk Cumhuriyeti sürecine evrilmesini sağlayacaktır.
Elazığ depremi yaşadığımız durumu ve siyaset tarzını anlatmak için çok somut örneklere vesile olmuştur. Ekrem İmamoğlu halkın muhalefet etme baskısını üzerinden atmak ve metro anlaşmaları için Elazığ’dan sonra üç günlük kayak sefası ile iktidara iddiam yoktur demiştir. Cumhurbaşkanlığı derdim değil, bırakın işime bakayım demiştir. Bu mesaj içeride CHP’ye, dışarıda AKP’ye verilmiştir. Genel başkanlık gibi derdim yok. Don Juan tarzı bir yaklaşımdır. Halkın nezdinde de lümpen siyasetçi havası yaratmıştır. İnce’nin düştüğü tuzağın bir benzerini yaşamaktadır. Lakin hemen sonrasında “Kaynarca –Pendik-Tuzla Metro Hattı”nın yeniden başladığını duyurdu. İhtiyacı olmayan krediye onay aldı.
Koca HDP iki kamyon yardım malzemesi ile gündem yaratmaya çalıştı. Yardımlar engelleniyor. Bu durum kabul edilemez, halkın hanesine girebilen HDP halka meydanda yardım dağıtmak istiyor. Güvenlik güçleri engelliyor. Samimiyete kimse engel olamaz, engel olursa bedelini öder. HDP Elazığ da her haneyi ziyaret edecek kabiliyete sahiptir.
İktidarın pozisyonu da Kızılay başkanının pozisyonudur. Halkı cahil ve muhtaç gören anlayış. Halka sağılacak inek muamelesi yapan tüccarlık hali. Edep – Erkan bilmeyen çerçi anlayışı. İddiam arkasına yaslandığım gücün bana verdiği güçle. Halka “Etrak-ı Be İdrak” muamelesi yapan devşirme paşa görüntüsüdür. Halk bunu çok net görmüştür. Neresinden tutsan tutarsızlık. Ömrü yoktur.
İyi Parti ve Saadet sığ siyasete yanaşmış MHP’yi sığ milliyetçi politikalar ile aşamaz. Cesur ortaklaştıran yaklaşımlara ihtiyaçları var. Vatan olgusunu ve inanç olgusunu tüm dejenere edilmiş yönleri ile güçlü tartışmaya açmak zorundadırlar. Bu konuda halkın içerisinde güçlü eleştiriler var. Bu eleştirileri gündeme taşımalıdırlar. Beka söyleminin bir algı olduğunu, asıl sorunun iktidar bekası olduğu konusunu açmalıdırlar. Deresi, hanesi, malı talan edilen, vergi cenderesine alınmış, çocuğu cezaevinde çürüyen halka gitmelidirler. Sahip çıkmalıdırlar. Devlet içerisinde yeniden bir zihnin kanallarının açılmasına dönük basınçları artmalıdır. Yoksa güçlü bir çözülme yaşama akıbeti ile karşı karşıyadırlar. Konya bu konuda güçlü yoğunlaşılması gereken ve çıkış yapılması gereken bir noktadır.
Türkiye Avrasyacılar için yine hüsran kapıları göründü. Çok önceden belirttiğimiz İdlib şirazesi bunun görünür kapısı olacak. Türkiye’nin Arap coğrafyasından beklentisi nafiledir. ABD ile Kürt sopası üzerinden yürümek ve İsrail korumacılığı yer belirleyecek. Kürtlerle anlaşma direnç kanalları oluştursa da Arap Finans kapitali İstanbul üzerinden birlikte organize edilecek. Kürtler bu durumun çözülmemiş kanadı. O iş ancak Öcalan ile bir diyaloğa açılabilir. Bu çözümleme Filistin’i Libya’yı da çözecektir. Kürtler Rojava’da tersine bir Suriyeli kabulünü açığa çıkarmalıdır. Aynı şekilde Afrin’in bu planın nüfus yerleşimi konusunda garantisini açığa çıkarmalıdır. Avrupa ile bu görüşme ve güvence trafiği tüm rehabilitasyon programları ile güvence altına alınmalıdır. Bu rehabilitasyona Avrupa dahil olmadan ABD ile güvence oluşamaz. Suriye Türkiye’nin uyguladığı 80 yıllık Kürt politikasında ısrarcı olması iktidarının oturmasına engel olacaktır. Lakin Rusya’nın sıcak denizler yerleşimi dünyaca kabul görmüş değildir. Suriye’deki açılım Türkiyeyi geriletir. Türkiye de ki açılım Suriyeyi geriletir. Kürtlerle açılımı önüne koyan güçlü kazanır.
Doğa boşluk kabul etmez, kendi harcı ile doldurur. Depremler zamanındayız. Depremzede olacağız yoksa zamanın ihtiyacına mı cevap olacağız. Hakikat bu…