Toplumu Kutuplaştıran-Çatıştıran Bu İktidar Yıkılmalıdır

Sevgili ve saygıdeğer okurlar, canlar, yoldaşlar,  1 yılı aşkın bir süreden sonra sizlerle yeniden birlikteyiz. Bir süre yazmaya son vererek, okumayı denedim. Şimdi de yeniden yazmayı deneyeceğim.

Son bir yılda ülkemizde ve bölgede önemli gelişmeler yaşandı. Kürt halkının savaşçıları DAİŞ’i yenilgiye uğrattı.  Türkiye derin devleti  AKP-MHP ile birlikte Kürdistan’ın Güneyini ve Rojava Kürdistan’ının bir kısmını işgal ederek,  DAİŞ’in değişik türevleri ile ittifakı geliştirerek Kürtlerin etkisizleştirilmesi için elinden gelen tüm zulmünü uygulamaya başladı.

Kürt halkı ise dört parçada zalimlere karşı direndi ve direniyor. Kürt halkı bu yaşananlarla birlikte bir kez daha ulusal birlik ve bilinç oluşmadan kalıcı başarılar elde edilemeyeceğinin farkına vardı. Umarız bir an önce Kürt halkı ve onun siyasal temsilcileri, aydınları, sanatçıları ulusal birliği sağlamada üzerlerine düşenleri yerine getirirler.

Biliniyor, Türkiye tek kişi diktatörlüğü tarafından; Kürtler ve Aleviler başta olmak üzere, AKP gibi düşünmeyen, inanmayan, ibadetini onun istediği mekanlarda, istenilen zaman ve şekilde yapmayan, laikliği savunan Sünniler de dahil AKP’ye tutum alan tüm kesimler hedef gösterilmekte ve tecrit edilmektedir.

Uzun bir süreden beridir tıpkı 1978 Maraş Katliamı gibi çeşitli kentlerde Alevilerin evleri işaretleniyor, Cemevleri ibadethane mi, değil mi diye oylamalar yapılıyor. Cemevlerine saldırılıyor.

Bunun son örneğini Sultanbeyli Cemevi’ne yapılan faşist saldırı ile bir kere daha gördük. Bu saldırılar ülkemizde yıllardır sürdürülen ayrıştırıcı siyasetin bir sonucudur. AKP’nin 17 yıllık  iktidarı boyunca yaptığı en “ iyi” şey toplumu, politik, inançsal, köken ve benzeri tanımlamalarla ayırıma tabi tutarak birbirine düşmanlaştırmadır.

Aleviler başta tüm toplumsal muhalefet biliyor ki; bütün bu ayrıştırıcı, düşmanlaştırıcı uygulamalar; Cemevlerimize ”cümbüş evi” diyen bölücü zihniyetin eseridir. AKP diktatörlüğü ülkemizde  inançlar ve  halklar arasında sürekli çözülemeyecek sorunlar varmış gibi davranmakta. Kendisinden olmayan her toplumsal kesimi düşman ilan ederek iktidarını bu yolla sürdürmeye çalışmaktadır.

Olaylara objektif bir gözle baktığımızda göreceğiz ki, bugün toplumda gerginlik  yaratan; Hilafet’in yerine kurulan Diyanet işleri başkanlığı ve mevcut siyasal iktidarın ötekileştirici politikalarıdır.

Tüm vatandaşların verdiği vergiler ile sadece Hanefi mezhebine hizmet veren Diyanet İşleri başkanlığının varlığı tüm inançlara karşı büyük bir hakarettir. Özellikle 12 Eylül 1980 askeri-faşist darbesi ile birlikte tüm orta dereceli okullarda zorunlu hale gelen din dersleri aracılığıyla tüm topluma bir asimilasyon dayatılmış Aleviler başta olmak üzere Sünni İslam’ın Hanefi mezhebi dışında tüm inançların gelecek genç kuşakları Müslümanlaştırılarak, atalarına ve kültürüne, dinine ve diline düşman edilmiş kuşaklar yaratılmaya çalışılmaktadır.

Siyasal İslamcılık bizzat devletin maaşlı ve profesyonel kadroları ile tüm kamusal alanlardan özel hayata kadar yaşamın olduğu her yere dayatılıyor. Bu işgale karşı gelmek bir yana, onu dillendirmek dahi saldırı ,tehdit, tecrit ve ölüm ile sonuçlanıyor.

Bilinmelidir ki saydığımız bu olumsuz koşullar tarihte birçok kez Alevilere yaşatılmak istenmiş, ancak Kürt Rea Heq Aleviliği ve Türkmen Kızılbaşlar  bu barbarlığa ve karanlığa bugüne kadar asla boyun eğmemiştir ve bundan sonra da boyun eğmeyecektir.

Alevilerin İbadethanelerine yapılan bu saldırıları lanetlemek ve unutmamak gerekiyor..Yapılan bu saldırıların sorumlularının cezalandırılmaları için sonuna kadar sürecin takipçisi olunmalı ve sonuç alıncaya kadar mücadele edilmelidir.

Elazığ-Malatya merkezli 6.8 büyüklüğündeki depremin ardından Elazığ’a ve Malatya’ya giden Alevi Bektaşi Federasyonu (ABF) Genel Başkanı Hüseyin Güzelgül, Pir Sultan Abdal Kültür Derneği (PSAKD) Genel Başkanı Gani Kaplan, Alevi Kültür Dernekleri (AKD) Genel Başkanı İsmet Kurt ve beraberindeki Alevi temsilciler, deprem bölgesinde incelemelerde bulundular. Alevi köylerine de uğrayan Alevi kurum temsilcileri Alevi köylerine karşı ayrımcılık yapıldı dedikleri için valilik tarafından mahkemeye verildiler.

Elazığ’da 41 kişinin hayatını kaybettiği bini aşkın kişinin yaralandığı deprem için yardım kampanyaları başlatıldığı saatlerde Google’da ‘Elazığ Kürt mü’ sorusunun yanıtının arandığı ortaya çıktı.

Elazığ’da 6.8 şiddetindeki depremin ardından kurtarma çalışmaları devam ederken ve ülkenin dört bir yanında yurttaşlar deprem bölgesine yardımda bulunurken, Google’da yapılan “Elazığ Kürt mü” başlıklı aramalar toplumsal yıkımı gözler önüne serdi.

İnternet üzerinden “Elazığ Kürt mü” başlıklı aramanın sıçrama yapması hükümetin ayrımcı politikasının sokağa yansımasını bir kez daha gözler önüne serdi. Kürtlerin de yoğun olarak yaşadığı Malatya, Diyarbakır, Tunceli, Mardin, Bingöl, Bitlis’ten başka Rojava ve Güney Kürdistan’dan hissedilen depremle beraber panik halinde evlerinden sokaklara çıktı.

AKP-MHP faşist iktidarının ayırımcı politikaları yanında,  toplumu şeriat yasaları ile yönetme istemi de artık bir gerçeklik olarak uygulanmaya çalışılıyor. Ayrımcılığın boyutları zaman içinde toplu kıyımlara yol açacak gibi görünüyor. Erdoğan Kürtleri ezebilirse, bilinmelidir ki sıra başta Aleviler olmak üzere tüm toplumsal muhalefet gruplarına gelecektir.  Ülkenin içinde bulunduğu durum şairin şu dizelerinde ne de güzel anlatılmış:

“ Yani demem o’ki kékemîne délal !!!

Ölen bir Kürt olunca,

Mezopotamya’da ağıtlar yakılır-çığlıklar atılır,

Batı’da ise sevinç naraları ile gırtlaklar patlatılır.

Aşağılık insan oğlu bu işte…

Sanarsın Çanakkale harbi,

Her yere boy-boy bayraklar asılır.” (Uğur Akbulak)

Kürt halkına yönelik ayrımcılığın bir diğer ayağını da bölgenin sivil toplum örgütlerine ve siyasal temsilci olarak da, HDP şahsında Kürtlere karşı silahlanma çağrıları yaparak ayırımı derinleştirme politikaları oluşturmaktadır.  

TBMM Anayasa Komisyonu’nda HDP İstanbul Milletvekili Hüda Kaya, İstanbul Ümraniye’de Hakkı Ekşi Camisi imamının geçen hafta cuma hutbesini okurken halka HDP’ye karşı silahlanma çağrısı yaptığını ileri sürdü. HDP’li Kaya, imanın “Ben kendime otomatik bir silah aldım. Siz de alın silahlarınızı, akraba çevrenizde, konu komşu etrafınızda HDP’liler vardır. Bunlar kâfirdir, öldürülmeleri vaciptir” dediğini Komisyon’a aktardı.

Gün geçmiyor ki bu örümcek beyinlilerin bir saçmalığı ortaya çıkmasın. Şimdi de depremi Allah’ı ikna edip uzaklaştırdığını iddia eden, üstelik depremi kara bulutların çökmesi olarak nitelendiren bir şeyh çıkmış. Halk arasında Yaşar Hoca ismiyle tanınan bu şeyh, kendisinin Allah ile konuşarak Manisa’da olacak Depremi ‘Doğu’ya göndererek, Manisa’yı bir felaketten kurtardığını iddia ediyor

Öte yandan Alevi katillerine ödül verircesine AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı olma yetkisiyle Sivas Katliamı gerçekçesiyle ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası bulunan Ahmet Turan Kılıç’ın cezasını kaldırdı. Turan, 35 kişinin katledildiği Madımak Katliamı’ndan ceza almıştı. Bu şahıs Madımak Katliamı’nın baş aktörlerinden biridir.

Resmi Gazete’de yayımlanan Cumhurbaşkanı kararına göre, 2000 yılında Ankara 1 Nolu Devlet Güvenlik Mahkemesi tarafından “Anayasal düzeni zorla bozmaya kalkışmak” hakkında suçundan idam cezasına hükmedilen, idam cezasının kaldırılmasının ardından cezası müebbet ağır hapse çevrilen Ahmet Turan Kılıç’ın kalan cezası, Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Kurulu’nun raporu sebebiyle kaldırıldı.

Öte yandan cezaevlerinde hastalıklardan ölüm sınırına gelmiş analar, devrimciler, Kürt halkının seçilmiş temsilcileri, Kürt siyasetçiler, aydınlar, sanatçılar, gazetecilerin tahliye istemleri ise görmezden gelinmekte, içerdeki tüm ırz düşmanları, faşist güruhlar, mafya babaları, katiller ve benzeri suçlardan hüküm giyenleri hapisten kurtarmak için yeni yasalar çıkarılmaktadır. Bu da ayrımcılığın boyutlarının ne kadar genişlediğine ve toplumun geri döndürülemez kamplara bölündüğüne bir başka kanıt olmaktadır.

Şimdi toplumsal muhalefet gruplarına, siyasal partilere, STÖ’lere Kürtlere, Alevilere düşen; şapkayı önlerine koyup  iktidar hedefli ortak bir cephe oluşturmanın yol ve yöntemlerini belirleme zamanıdır. Şair diyor ki “Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber, ya hiç birimiz.”

Bilinmelidir ki AKP/MHP_Ergenekon faşist ittifakını ve iktidarını alaşağı etmenin yegane yolu, muhalefet güçlerinin tümünün tek maddelik bir anlaşma için ortak bir cephede buluşmak ile olanaklıdır. Bu tek madde de “Tüm farklı düşüncelerimize karşın bizler öncelikle bu tek kişi diktatörlüğünün seçim yolu ile yıkılması gerektiğine inananlar olarak birlikte mevcut iktidarı seçim yoluyla devirmek için anlaştık. İlk işimiz parlamentonun ağırlıkta olduğu, seçilmişlerin yönetiminde bir iktidar hedefiyle bir araya gelmek ve mutlaka seçimlere ortak listelerle girmek için yola çıkmaktır. Bunu başarmış, iktidar olmayı hedefine koymuş demokratik  bir ittifak, toplumumuzun daha derin kamplaşmalara bölünmesinin engellenmesinin yegane yolu budur. Lütfen duygularımızın yerine aklımızı koyarak davranalım ve çocuklarımızın yarınına uzanmış bu tehlikeli gidişi hep birlikte bertaraf edelim.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

EN SON EKLENENLER