Suriye de devam eden savaş ve yarattığı insani krizler hepimizi derinden üzmekte. Göç tüm canlıların doğumdan temel yaşam hakkıdır. Sınırlar çizerek bu duruma engel olmak ki savaşları ve kıtlıkları yaratan tamamen insan ırkının bir dezenformasyonu iken. Göçlere sınır çizmek en temel yasaya gayri meşru bir yaklaşımdır. Canlılık için vatan tüm dünyadır. Nemrutların sınırlarına karşı da bir dirençtir.
Peki Suriye savaşı ile sıcak temaslı soğuk savaş ve finans kapitalin inşası mı hedefleniyor. Açıkçası evet. Ortadoğu ve ya Önasya da bir değişim istiyorsanız. Dünya ile bağlantısını güçlü kurmak için İran, Irak, Suriye ve Türkiye de değişim için hazırlık yapmalısınız. İpek ve Baharat yolunun dizayn edilmesi gerekir. Tahran, Bağdat, Şam, Halep, Diyarbakır, Antep, Kayseri, Trabzon, İstanbul, Atina bu dizayn tarihsel bir güzergahtır. Şam ise mihenk taşlarından birisidir. Doğum hattı olarak da kendini zion(Siyon) merkezinden okur. Bu merkezi biri Kahire, Kudüs, İstanbul, Londra dır. Ve Mekke’nin parasının transfer merkezi Katardır. Dünya Finans Kapitali bu süreci 1900 lerden itibaren Önasya sürecini işleme sokmuştur. Osmanlının zayıflaması ile planlama devreye girer. Bu zayıflık sürecinde Venedik Tüccarlarının yerini alan Yahudi sermayedarlar Londra birikimini İstanbul Yahudileri üzerinden Osmanlıyı borçlandırmışlardır. Abdülhamit dönemi borçlanma rakamlarına ve kaynaklarına bakılabilir. Hedef çözülmekte olan Osmanlı sisteminde bir gelecek tahayyülü planlamak bunun için Halepten başlayarak taşınan Ermeni ekonomik kaynak alanı altın ve gümüş teslim alınmalı Ermeniler denize kıyısı olmayan bir devlete yönlendirilmeli ve İstanbul ayağı kesilerek avrupa bağı yok edilmelidir. Karadeniz üzerinden Pontus ve Rum ekonomisi sigortacılık ve bankerlik boyutu engellenmeli, sınır dışına itilmeli. Bu vesile ile Jön Türk unsurları bu psikoloji ile yeni döneme hazırlanmalı yeni kimlik inşasına yönelmelidir. Bu şekilde Osmanlı bakiyesi Ulus devlet figürleri ile parçlara ayrılmalıdır. Ekonomi önündeki büyük kütle ayrışarak ve yapay bir kimlik inşası ile finans kapitalin önü açılmalıdır. Önündeki engel olan Yunan varlığı Atinaya çekilmelidir. Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşu aşamasında bu süreç 1. TBMM hükümetinde yol kazasına uğramak üzereyken Lozan görüşmeleri sırasında İzmir İktisat Kongresi ile finans kapitale hizmet güzergahını düze çıkarmıştır. Kürtlerin konusu Lozan’da ondan sonra gündem olmamıştır. Ermeni Abdülhamit döneminde kontrol edilebilir seviyeye çekilmiştir. İkinci aşaması Lozan sonrası nüfus mübadelesi ile Rum nüfus tasfiye edilmiş. Son olarak 16-17 Eylül olayları ile İstanbul Ermenilerine son darbe vurulmuştur. Bu durum yerli sermayeye alan yaratmak. Diğer yandan tüm banker ekonominin Siyon egemenliğine girmesine sebep olmuştur. Boğaz teslim alınmıştır. İngiliz basıncı ile Londra Finans kapitali İstanbul’a kalıcı yerleşmiştir. Bu ekonomi zaman içerisinde Mason Locaları ile ekonomik ve politik olarak yönetilmiştir.
Şimdiki süreçte Suriye savaşı ile biriken Arap Finans Kapitali İstanbul üzerinden Dünya Finans Kapital sistemine entegrasyonu süreci olarak okunmalı. İstanbul’a bakıldığında bu durum açık görülecektir. Katar üzerinden akan sermaye İstanbul ile uluslararası bir ideolojik ruh yakalayacaktır. Kanal İstanbul ideolojik boğaz alanıdır. Sermaye Londra ve Kudüs ile uyumludur. Türkiye Kürtlerin üzerinden atlayarak Arap nüfus entegrasyonunu yapmaya çalışıyor. Fakat pek mümkün değildir. Kürtler Ortadoğu’da üçüncü güçtür. Dünya ikna olma kanallarını açmıştır. Finans kapital buna ikna olmak istemiyor. Siyon hattı bu tarihsel kanalı açmak istemese de mecbur kalacaktır. Yeni kadim dostluklar ancak Suriye üzerinden yeniden inşa yolunu açabilir. Bu nedenle Suriye’de dengeler otururken Türkiye açısından yıkım bekleyen herkes biraz hayal kırıklığı yaşayacaktır. Süreçte sadece Anadolu Halkları ve Mezopotamya Halklarının mücadele dinamiği oluşacak olan boşluğu doldurma dinamiğini içinde barındırıyor. Bugün Türkiye iktidarının darbeler dinamiği üzerinden yürüme imkanı yoktur.
Türkiye muhalif dinamikleri halklara dayanan demokratik alanı güçlendirmek zorundadır. Rusya üzerinden yürütülen ABD-Rusya denge politikası kazan kazandan, Taviz-Taviz yönüne evrilme sıkalasına girmiştir. İçeriden dışarıyı bekleyen değişim dinamikleri bu beklentiyi aşmak zorundadır.
*Bu yönüyle HDP-Hdk dünyaya güçlü mesajlar vermelidir. Tüm aşiretler, kanaat önderleri ve inanç dinamikleri her köyde, her mahallede yer bilen, kıymet bilen biraraya gelişlere ihtiyaç vardır.
*Türkiye’de dinamiklerle uluslararası bir Ekonomi Sempozyumuna ihtiyaç vardır. Lakin alternatif ekonomi modeli dünya tarafından anlaşılmak zorundadır.
* Paralel olarak Uluslararası bir Emek Kongresine ihtiyaç vardır. Emek demokratik güç olarak çelişkilerini aşmalıdır.
* Türkiye Halklar ve İnançlar Buluşmasına ihtiyaç vardır.
* Suriye de çatışmalar aşamalı olarak devam edecektir. Diplomatik görüşmeler iç kamuoyuna dönüktür. Dünya tüm kurumları ile Suriye’ye birikecektir. Çözüm için bu durum güçlü değerlendirilebilir. Aynı durum Akdeniz politikası içinde geçerlidir. Rojava özerk yönetimi Suriye’nin bütünlüğünde uluslararası dinamiklerle çözüm üretme noktasındadır. Bugün Rusya ile görüşmelerden sonuç beklemek mümkün değil. Sadece diplomatik alan korunmak içindir. Sabaha daha derin travma ile uyanmak daha olası. Mülteciler üzerinden diplomasi arayışı ters tepmek üzeredir.
Bu süreçte tüm demokrasi dinamikleri ayrım koymadan ortaklaşmalıdır. Alternatif gelişmez ise hedef haline gelme ortamı doğacaktır.