Viyana’da Konferans – Kızkardeşlerin Dayanışması SISTER[s in] ACT[ion]

8 Mart Emekçi Kadınlar Gününü dolayısıyla Avusturya DIDF Kadın grubu “SISTER[s in] ACT[ion]”(Kız kardeşlerin dayanışması) adı altında 6 Mart’ta bir konferans düzenleyerek, dünyada kadınların karşı karşıya olduğu sorunları ele aldı.

Konferansa Avusturya’da bulunan farklı kadın örgütleri temsilcilerinin yanı sıra siyasetçi ve aktivistler katıldı. Koronavirüsü, mülteci yürüyüş organizasyonu ve başka kadın etkinlikleriyle eşzamanlı yapılan konferans yoğun bir katılım ve başarılı bir programla gerçekleşti…

Geçtiğimiz yıllarda meydana gelen sosyal ayaklanmaların bünyesinde kadın hareketleri farklı biçimlerde yükselerek bu ayaklanmaların itici gücü haline gelmeyle dikkat çekici bir dinamizm yakaladı. Neoliberal-kapitalist üretim ilişkilerinin insan, doğa ve yaşamın kendisini giderek daha dar alanlara hapsetme etkilerinin yanına ayrıca patriarkaya ve ırkçılığa dikkatleri çekerek mevcut sistem içinde bir bütün olarak bunların içiçegeçmişliği ve kesişimselliğiyle bağlantılı ekolojik dengesizliğe de işaret eden kadın ayaklanmaları kendine bir alan açmayı başarabildi.

Kadın cinayetleri ve onları besleyen (erk)ek yapılar ve siyaset düzeni Latin Amerikalı kadınların ana teması ve mücadele alanı oldu. Son günlerde mahkeme binalarını yakmaya kalkan kadınların yaşadıkları ağır baskı ve ötekileştirmelerin yoğunluğu böylelikle birkez daha gözler önüne serildi. Kuzey Afrika ülkeleri ve Ortadoğu’da ise kadınlar ayaklanmaların en ön saflarında yerlerini alarak, dikatörlere karşı mücadeleyi patriarkaya karşı olan başkaldırı süreci ile birleştirdiler. Onların büyük etkisi sayesinde diktatörlerin sonu getirilirken kadınlar mücadelelerinin toplumun bünyesinde kemikleşmiş ve artık dna’sına işlemiş ataerkil yapılara karşı devam etmek zorunda olduğunun özellikle altını çiziyor ve farklı metodları deniyor ve deneyimliyorlar. Türkiye özellikle AKP süreciyle pekiştirilen yapısal kadın düşmanlığı uygulamalarının gölgesinde aile içi şiddet ve taciz konularıyla sarsılmaya devam ediyor.

Avusturya’da kadın hak gaspları

Bütün bunlar olurken, dünyaya demokrasi ve insan hakları naraları atan Avrupa ülkelerinde de bir zamanlar elde edilmiş kadın hak kazanımları sağ-muhafazakar iktidarlar tarafından yeniden geri alınmak üzere kısıtlamalara ve kesintilere maruz kalıyor. Geçtiğimiz günlerde kimi eyaletlerde Avusturya Kadın Sığınma Evlerinin özelleştirilmesi söz konusu oldu. 2014 yılından 2019 yılına kadar ikibuçuk kat artan kadın cinayetleri gerçeği karşısında, Kadın Sığınma Evlerinin özelleştirilme tehlikesi kadınları şiddet ve tacize karşı tamamiyle savunmasız ve korunmasız bırakmaya, özgüven tahribatı ve pıstırılmaya yönelik etkilerde bulunacaktır. Avusturya 2020 yılının ocak ayınıda eşleri tarafından katledilen 5 tane kadın cinayetiyle kapattı. Son istatistiki verilere göre Avusturya’da 15 yaşındaki kız çocuklarının her 3ü cinsel tacize ve her 5i cinsel şiddete maruz kalıyor. Avusturya’da kadınlar eşit işe erkeklerden yüzde 20 daha az gelir durumuna sahip ve başka bir matematiksel hesapla kadınlar 26 Ekim 2019’dan 16 Şubat 2020’ye kadar bedava çalışmış oldular. Sonuç itibariyle emeklilikte erkeklerden yüzde 50ye varan bir gelir farkıyla kadınlar yoksulluk riski ile karşıkarşıyalar. Özellikle tekbaşına çocuk yetiştirme sorumluluğuyla yükümlü olan hemen 300bin Avusturyalı anne part-time işleri yaparak sosyal sistem dahilinde dezavantajlı durumlara düşerken, emeklilikte yoksulluk boyunduruğunun altına girmeye adaylar. Tek başına çocuk yetiştirmek zorunda olan Avusturyalı anneler kreş yerlerinin ücretlerini karşılayabilseler bile, kreş saatlerinin iş saatleriyle uyumsuz olma durumlarıyla başa çıkmak zorunda kalıyorlar ki, hertürlü iş pazarında bağlantılı olarak çeşitli zorluklarla boğuşuyorlar.

Cinsiyetçilik, Irkçılık ve Sınıf – kesişimsel mücadele

Dünya’nın dört bir yanında patlak veren sosyal hareketlenmeler maruz kaldıkları zenginlerin sistemine karşı ‘biz artık zenginlerin yaşam tarzlarını taşıyamıyoruz’ dediler. İstedikleri başka dünyanın aşağı yukarı nasıl bir dünya olması gerektiği konusunda fikir yürütebilseler de, o dünyaya gidecek yolların ne olduğunu henüz belirleyemiyorlar. Küresel dünya koşullarında farklı ülkelerde farklı biçim ve taleplerde neoliberal-kapitalist söz sahiplerini ve onların ataerkil ve toplumları ayrıştırıcı mekanizmalarını sorgulayan direnişler yüsekldi. Saldırı organize tek bir cepeden geliyor fakat direnişler yer yer, ülke ülke birbirinden kopuk gerçekleşiyor. Öyleyse bu direnişlerin dialog ağlarını nasıl yükseltebiliriz sorusunun karşısında dururken, bir de kadın direnişlerinin yükselmesiyle “yeni kolektif siyasi özne’nin” kadın direnişlerinden çıkabileceği fikri mümkündür. Öyle ki, 1970lerin küresel dünyasında dünya kadın hareketleri afro-amerikalı ve “üçüncü dünya” dedikleri ülkelerin kadınlarının şu beyanıyla sarsıldı: “beyaz-ortasınıf-burjuva kadınları bizim haklarımızı temsil edemezler, çünkü bizler cinsiyetçiliğin yanında bir de ırkçılığa ve yoksulluğa karşı mücadele vermek zorundayız!” Bu süreçten çıkan sonuç şu oldu: Cinciyetçiliğe ve ataerkilliğe karşı yükseltilen mücadele ırkçılık karşıtlığını ve sınıf perspektifini içermeden bir işe yaramaz! Bu fikir bilimsel ve teorik alanda çokca detaylandırıldı ve erk-egemen dünya düzeninin karşısında alternatif bir dünyayı inşaa etme fikri giderek büyütüldü, fakat pratik alanda yaşam bulamadı.

SISTER[s in] ACT[ion]’un ana fikri

SISTER[s in] ACT[ion], yani kızkardeşlerin ayaklanması ve dayanışması fikri “kızkardeşlik” tezini pratik alanlara taşıma misyonunu yüklendi. Kadın mücadele tarihinden dersler çıkartarak günümüz dünya koşullarında kadın mücadelelerini öncelikle biraraya getirmenin, dialog kanallarının açılmasının ve uluslararası kooperasyon ve mücadele birliğinin yollarının aranmasının bir platformu olmaya aday. Öyle ki, günümüzde yine ve daha yüksek bir biçimde ekoloji sorusu ve sorunsalı da bu soru kompleksine dahil edilerek süreç devam etmelidir. Örneğin Hindistan’da tarım alanındaki tahribatlar ve üretim biçim ve şekillerinden kaynaklanan doğal afetlerden en çok muzdarip olan kesim kadınlardan oluşmaktadır. Bu kesişimsellik, kadınların mağdur edilmeleri durumu, kapitalist ekonomik düzenin daimi bir yöntemi ve pratiği olan savaş mekanizmaları ve bununla birlikte zorunlu göçün getirdiği dezavantajlar içinde geçerlidir.

Küresel anlamda organize olarak gelen baskı ve saldırılara karşı toplumların dayanışma ağlarını kurma ve işbirliği koşullarını geliştirmeye yönelik çalışmalar yürütmeleri önemli görünüyor. Bu anlamda, kadın mücadelesi tarihinde bunu deneyimleme girişimlerinde bulunmuş ve ciddi bir farkındalık geliştirmiş olarak, böylesi dayanışma ve dialog ağlarını kurmaya yönelik çalışmaları geliştirmeye en yakın duran aktör kadınlar, kadın grupları ve kadın direnişleri olduğu görünüyor. SISTER[s in] ACT[ion] bu sürecin gelişerek olgunlaşması için bir adım olarak görülmelidir.

SISTER[s in] ACT[ion]’un içeriği

Konferansın ilk bölümde akademisyen Ulli Weish kadın direniş tarihinin geniş bir yelpazesini çizen bir konuşma yaptı. Weish, özellikle Birinci Dünya Paylaşım Savaşında kadınların savaş karşıtlığı ekseninde ortak platformları yaratma konusunda çok özel çabaları sarf etmiş olduklarını vurgularken, günümüz dünyası içinde: “Savaş politikaları hala devam etmekte ve farklı biçimlerde en büyük mağduriyetleri yaşayanlar yine kadınlardır” diyerek, bu konuda örgütlenmenin önemli olduğuna vurgu yaptı.

Konferansa Türkiye’den katılan Evrensel gazetesi yazarı Nuray Sancar ise Ortadoğu ve Türkiye’deki kadınların hukuki ve siyasi durumlarını aktardı. Sancar, özellikle şiddet konusunda yoğunlaşırken şu ifadelerde bulundu

“Kadınlar mücadele ederek birtakım haklar kazanmışlar, Bunları genişletmişler ve hak gasplarına karşı duyarlılaşmışlardır. Sistem artık kadınların kazandığı hakları destekleyerek kendisini genişletememektedir. Bu yüzden hem kadınların sahip oldukları haklar geri alınır hem de yenilerini istemeleri engellenir. Şiddet kadının talep potansiyelini sınırlayan önemli bir yöntem haline gelir. Türkiye’de ve başka Ortadoğu ülkelerinde erkek şiddeti o kadar yoğundur ki yaşıyor olmak bile bir raslantı haline gelir.”

Ardından akademisyenler Lupe Rodriguez Siu ve Marcela Torres Heredia tarafından Latin Amerikalı kadınların farklı feminizmleri ve direniş deneyimleri katılımcılar ile paylaşıldı. Sunumlarında öne çıkan şu toparlama oldu:

“Bir kadın, feminist ve aktivist olarak birde imtiyazlı toplum kesimlerine ait değilse eğer, başka alanlarda da mücadele etmek zorunda kalıyor. Özellikle sağ-muhafazakar siyaset biçimleri kadınların kazanımlarını baltalıyor ve kadın direnişlerini bastırmaya çalışıyor. Kadınların bedenleri ve yaşam alanları neoliberal sistem politikası ve uluslararası ticaret aktörleri tarafından sömürülüyor. Onlar feministlerin kurumsal kazanımlarını da gasp edip, kendi içlerinde dönüştürerek, içini boşaltıp, amacından saptırıp, kadın mücadelerine karşı kullanıyor.”

Konferansın ikinci bölümünde farklı siyasi partilerin kadın sözcülerinin yanı sıra, feminist kadın dergileri yazarlarından Brigitte Theißl, kadın sığınma evlerinin başkanı, Maria Rösslhumer ve Avusturya kadın kurumlarının çatı örgütünün sözcüsü Klaudia Frieben interaktiv panelde Maria Stern, Heidi Ambrosch ve Terese Petrik gibi aktivistler ile birlikte etkin oldular. Katılımcılar arasında önceki geçici hükmet dönemi kadın bakanı, İnes Stilling gibi kadin danışmanlık kurumlarının temsicileri ve medya mensuplarıda yerlerini aldılar.

Konferans Zeynep Arslan koordinatörlüğünde, Avusturya/Viyana DIDF kadınlarıyla birlikte, Demokratik Kadın Birliği Avusturya (Bund demokratischer Frauen Österreichs, BdFÖ) işbirliğinde düzenlendi. Konferansın sponsorları olan: Alternative Liste Innsbruck (ALI), Viyana Komünist Partisi (KPÖ Wien), Viyana Yerel Partilerinden Wien Anders, Yeşiller Partisi kadın sözcüsü Meri Disoski, Viyana Sosyaldemokrat 9. Bölge lideri ve Kadın Sözcüsü Saya Ahmad ve Solblok Sendikasına (GLB) olduğu gibi tüm destekçi kurum ve kurum temsilcilerine tekrar teşekkür ederiz…

Viyana, 12.03.2020

Home

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

EN SON EKLENENLER