Bedensel ikrarlaşma, varlığın bir bütün olarak milyarlarca hücrenin meydana getirdiği görünür hal olarak algılayabiliriz. Örneğin bizim doğup karşımızda görünen isim alan Ali, Arin, Ayşe, Robert, Nora milyarlarca hücrenin biraraya elerek oluşturduğu bir birleşme. Rahme gelip doğan, görünen bir bütün. Peki hangi bütünün içerisinde milyarlar, milyarlarca canlının içinde yaşadığı dünyada bir zerre, evrende sayısız varlığın biraraya gelerek oluşturğu birliğin içerisinde bir zerre. Bunların hepsinin bir anlık eylemi ise ışık olup görünme hali ve zamanda daha küçük bir zerre. Işık zamanı meydana getiren temel hareket. İşte her varlıkta, canda bu bütünlüklü hale ikrarlaşma diyoruz. Yani hareketini birleme, birleşik hareket etme kararlılığı. En küçük hücresinden, tüm evrene birlikte hareket etme iletişimi. Bu duruma Xızıri eylem diyoruz. Evreni Hakk hali, Hakk Deryası olarak düşünürsek, hareket hali ise Xızıri eylem ve hareket etme, görünme gücüdür. Hareket rızık üretir, rızık hayatta kalma gayreti ile besin zincirine dahil olmayı. Peki ikrarlaşma nedir. Zamana inanma gücüdür. İkrarlaşma bugünlerde en güçlülerin tüm dünyayı tehdit ettiği bir zamanda bir proteinin, görünmez boyutta iken eylemi ile hepsini çaresiz bıraktığı koronavirüs deneyimidir. Çünkü herşey ikrarlaşmanın bozulması ile kendine meydan bulur. Lakin kanser ve hastalık olarak algılanan birçok hal bedensel ikrarlaşmanın bozulması ile açığa çıkar. Hücreleriniz arasında kıymet bilmediğiniz için bedeninizin savunmasında gedikler oluşur. O gedikler birileri için doğmak alanı yaratır. Tüm evrende tüm varlıklar birlikte yaşar unutmamak lazım. Virüse de yer vardır anlayacağınız. Sapma nerdeydi tüm dünyayı saran virüs açığa çıktı. Sapma kadir kıymet bilmemekti, rızkın kıymetini bilmemek, gayretten doğan rızkı tekeline almak. Rızkı rıza ile pay etmemek. Doğayı talan edilecek tükenmez bir meta olarak görmek. Her canlıya yenebilirmiş duygusu vermek. Gereğinden fazla tüketmek. Yani yamyamlaşmak. Yamyam piyasası kurmak. Borsalar yamyam piyasalarının somut alım satım merkezleridir. Kravatlı kenelerdir onlar doğayı tüketmeyi dinselleşen bilimin marifeti ile, tüm değerleri ayaklar altına alan, kan emebileceği her şeyi, her varlığı sömüren hastalık mekanlarıdır. Koca devletçikler, öldürdükleri ile böbürlenen, ölüm mirası üzerine oturan zorbalar dönüp halklara el açıyorlar. Rızkını istediğinde, hakkını aradığında başına silahı ile dikilen muktedirler, şimdilerde çaresiz halklara el açan parsacılar konumunda. Sebep oldukları zulümden hiç ar etmeden, yüzü kızarmadan. Sadece çıkarlar üzerine kurulan zihnin Hakk Yasasına şirk koşmak olduğunu umursamadan. Utanmazca dileniyorlar.
Zulme ve virüse sebep olan bazı kavramları yeniden ele almak lazım;
- Ekonomik Büyüme: Tam bir aptal kavramı. Çerçi jargonu, tam bir virüs yaklaşımı. Ekonomik büyüme diye birşey yoktur. Lakin sonu olmayan bir kavramdır büyüme. Neye göre, bunun ahlakı nedir, şirazesi nedir. Ekonomi nüfus hareketidir. Hareket rızık üretir. Rızık yaşam için yeterlilik esasına dayanır. Ekonomik büyüme derken nüfus artışından mı bahsediyorsunuz. Ya da olan nüfusu daha çok çalıştırmaktan mı? Daha çok nüfus artışından bahsediyorsanız başka varlıkları soykırıma uğratıyorsunuz demektir. Soykırıma uğratıyorsanız hastalık üretiyorsunuz demektir. Neye göre büyüyorsunuz diğerinin fakirliğine göre mi ? Çıtanız nedir? Ya da dünya dışından başka bir meta mı getirip büyüyorsunuz. Herşeyi dünyada ki malzemeyle yapıyorsanız. Büyümek dediğinizi benden çalıyor olmayasınız. Sürekli büyümek durumu ya da hali doğal yaşamda karşılığı olan bir durum değildir. Hiçbir varlık sürekli büyümez. Dünyanın sürekli büyümesi neye sebep olurdu sizce. Herhalde yörüngesinden sapıp yok olurdu. İnsan sürekli büyür mü yoksa bir aşamadan sonra tekrar küçülür mü? Ekonomiyi büyüme ya da küçülme olarak okumak kendi zeki hisseden aptal tüccarların sömürü kavramıdır. Virüs üretir. Ekonomik yeterlilik – Ekonomik dengelenme temel kavram olarak düşünülmelidir.
- Zenginleşme – Zenginlik: İnsana pazarlanan diğer aptal kavram da zenginliğin algılatma biçimi. Doğa karşısında gerçekten çok aptal durumuna düşüyor insan. Ben Tavuzkuşu’ndan daha estetik moda görmedim. Onu kopyalan modacılar da dahil. Zenginlik daha fazla yemek, daha fazla bina, daha fazla şatafat mı ? Reya Heq inancı ve dünya halklarının geleneksel kültüründe zenginlik kültürdür. Paylaşmaktan gücünü alan, paylaşım kültürüdür. Yani zenginlik kültür yaratmak ve paylaşım doğasını güçlendirmekse zenginliktir. Lakin zengin üzerinde birikeni dağıtan demektir Aryen dilinde. Fakat biriktirmek cimriliktir, paylaşmamak göz darlığıdır. Gösteriş yapmak görmemişliktir. Paylaşmak ise hanedanlıktır. Cömertliktir. Halk kültürlerinde. Lakin ben bir armut ağacından, bir elma ağacından daha zengin hiçbir devlet görmedim hiçbir meyve ağacı meyvesini paylaşmaktan imtina etmedi. İmtina etmiyor. Çünkü kültürlü zenginlerdir onlar. Doğal kültürlü zenginler. Bu nedenle zenginlik kültüreldir. Demokrasi üreten, paylaşım üreten, doğayla uyumlu yaşayan gönül zengini, ruh zengini cömertlerdir. Kültürel zenginlik temel kavram olarak kulanılmalı.
- Çoğalma: Bir diktatör kavramıdır. Güngörmemiş zulümkar kavramıdır. Doğada hiçbirşey gereğinden fazla çoğalmaz, çünkü herşey birbiri ile beslenir. Her biri için ondan beslenen nüfusunu dengeler. Doğal toplum inançlarında çoğalma başkasının hanesi üzerine yuva kurmaktır. Bu nedenle her gelen evlat bu haneye ayak bastığını bilir. Kıymetini ise göbek ismini aldığı zaman fark eder. Çünkü halen o aklı ermemiş olandır. Çoğalma anlamı var ise kıymetlidir. Gerisi zulüm üretmek içindir. Bir aç gözlünün arzusudur. Çekirge sürüsü olmak ister çünkü. Çekirge sürülerinin tüm dünya tarihi yazmaktadır. Virüs üretir.
- Bilim ve Bilimcilik: Bilim insanın anlama ve doğaya hükmetme arzusu. Şirazesi, doğal işleyişten aldığı etik değerleri tükenmekte olan ve hastalık üreten bir sürece girmiştir. Yani ruhban sınıfı ile dinselleşmektedir bilim. Artık ruhban sınıfı, efendileri, engizisyon mahkemeleri olan bir bilim dininden bahsedebiliriz. En büyük patronu finans kapital, tohum firmaları, ilaç firmaları ve silah sanayidir. Biyopolitik savaşın köleleri işin bilim adamları olmaktadır. Korona dahil virüs üretmektedir. Bilim dini bu bilimcilik yerine kullanılacak kavramdır. Diğer pozitivist dincilikler gibi.
- Yeni – Yenilik – Çağdaşlık: Biz tüketen bir pazarlama tekniğidir. Bahar geliyor hangi çiçek yenileniyor sizce, hangi ağaç yeni bir meyve veriyor. Her yıl bıkmadan usanmadan aynı tonlarda açmaktan neden hiç sıkılmıyor da, biz modacı finansçılığa ya da açgözlü pazarlamacılığa kurban veriyoruz kendimizi. Yenilik yeni diye birşey yok sadece aynı tekrarın pazarlaması var. Sümerli rahibin 4500 yıl önce söylediği eğitime dair çelişkiler ile bugün öğretmenlerin söylediği müfredat ve çelişkiler aynı. Makina ile hayatımızın kolaylaştığını düşündükçe, daha fazla çalışmaktan ne kadar köleleştiğimizi unutmamak lazım. Evin anahtarı, arabanın anahtarı, bilgisayarın tuşu, cep telefonunu unutma. Taksitlerini öde, faturaları öde sana kalan zaman nefes almak için başkada yok. Hangi yenilik. Cep telefonundan Mars’ı mı konuşuyoruz, o sana böyle yaptı, sen böyle yaptın dedikoduya devam yani.
İnsan varlığı olarak durup düşünme evresindeyiz. Herkes kendi bağışıklığı ile sınanıyor. Her varlık evrende ne kadar güçlü olduğunu koronavirüse bakıp yeniden düşünmelidir. Eylemimizin bir karşılığı var evrende. Ya finans kapital yeni deyip bizleri dataya dönüştürecek ya da bizler doğal paylaşım değerlerinde ısrar edip bilim dinine ve piyasalarına karşı ortak yaşam değerleri olan kültürel zenginleşmeyi güçlendireceğiz. Biz kaybedersek dünya kaybedecek.
Devam edeceğiz 0olitik yansımaları ile…