Bir gazeteci “Ey iban edenler” diye bir ironi notu yazmış.
Hani korona salgını nedeniyle tüm dünya ülkelerinin yöneticileri, insanların evlerinde kalmaları için “sizler evlerinizden dışarı çıkmayın, bizler şu kadar bütçe ayırdık” diye açıklamalar yaparlarken, bir başka dünya ülkesi lideri de ıban numaraları üzerinden halkından para istemişti ya. Gazeteci arkadaş ıban konusuna dokundurma yapmış kısa notunda.
İşte bu kısacık not, dünya lideri ülkeyi ayağa kaldırıverdi.
Çalışmadığı gün evine ekmek götüremeyecek olan vatandaşını görmeyen devletin kurumları, ıban sözünü duyunca birden harekete geçiverdi ve gazeteciyi “Dine hakaretten” çok acele tutukladılar.
Muhaliflerin, çevrecilerin, kadın katillerinin, insan hakları savunucularının dilekçelerini yıllarca görmeyen, duymayan yargının ne kadar çabuk işlediğini bir daha gördük.
Bu durum yeni değil aslında, bir mahkemenin “Beraat ya da tahliye kararı” verdiği mahkemelerin hakimlerinin görevden alındığını, hatta hapislere atıldığını, beraat kararının “müebbet hapis” cezasına nasıl dönüştüğü örneklerini de yaşamıştık.
Bir ülkede birlik, beraberlik sözünün geçerli olması için, o ülke insanlarının hukuk önünde eşit olduğunun yasalarla kanıtlanması gerekir. Bu eşitlik söylemi, iktidar için bir baskı aracı olarak kullanılmaya başlanmış ise, bunun adı tek yanlı işleyen şeriat hukukudur. Ey ıban edenler davası şeriatçı yasaların nasıl uygulandığına basit bir örnek olarak kalacaktır.
Oysa,
Aynı mahkemelerin şu sorulara vereceği cevap yoktur. İktidar yandaşların Alevilere yaptığı hakaretleri neden görmüyorsunuz?
Görmek zorunda bırakıldığınızda ise “Fikir özgürlüğü” maddesiyle olayı örtmeye çalışmanızı hangi tanım ile açıklayabiliyor sunuz?
Arama bahanesi ile Cemevinde giren, masaya kurşun bırakan, Cemevi salonuna işeyen bir polislerin yaptığı rezillik, şeriat yasalarınızın hangi maddesine göre suç sayılmıyor?
Yine aynı zihniyetin, Ermeni, Süryani mezarlarını parçalayanları görmezden gelmenizi, bu insanlara her türlü hakareti yapanlara bıyık altından gülmeniz, insanlığın hangi ölçüsünde var?
Aynı iktidar, aynı güvenlik güçleri, aynı yargı “devleti yönetenleri” dindar, dinine söz edilemeyecekler olarak tanımlamada yargıyı bir baskı aracı olarak kullanırken, halkın yarısından fazlasını aynı hukuk içinde göremiyorsa, bunun bir tek adı vardır: Faşizmdir.
Tarihte faşizm üzerine birçok belge bulup okuyabiliriz de, asıl aklımızın karıştığı yer “Türk tipi devlet faşizmi”dir. İnsanları katlederler, yok ederler, sürgüne gönderirlerken biz katillerimize aşık olmak için birbirimizle yarışırız.
Böyleyiz işte.