Katliam yapanların değil, katliamın yarattığı acıları yazanların yargılandığı günleri yaşamak… Anamızın ak sütü gibi helal olan hakkımız ve boynumuzun borcudur gerçekleri ortaya çıkarmak…
22 Aralık 2014 tarihinde Malatya cezaevinden hükümlü Ramazan Tütel’in 4 sayfalık bir mektupla İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na yaptığı suç duyurusu şöyle başlamaktadır:
Konu: Suç Duyurusu
Sayın BAŞKANIM: 19.12.2014 tarihli Doğan Gazetecilik a.ş. bünyesine faliyet gösteren Posda gaztesi köşe yazarlarından (Nedim Şener)in Beni sen öldür başlığı altında yazılarak haber yapılmış olan yazının başlığıdan dikkatimi çekmesi sonucu okuduğum haberin basın yayın adına yapılmış bir ihlal olduğu gibi aynı zamanda toplumu ayrıştıran ve belli bir zümreye karşı yapmış olduğu tanımlar kabul edilemez üstelik bu haberinde aynı karelere ve sayfaya sığdırdığı farklı ülkelerde ki terör örgütleriyle eşleşdirerek yapılmış olmasıda daha bir dikkat çekici boyuttadır. Bu tür haberlerin topluma yapılmış olan ayrıştırıcı özellikler taşıyan belli bir zümreyi barbarlık yapmış gibi göstermeye çalışmak sizli bizli durumları ortaya koymaktır. bu yapılan sözde haberin Aziz Tunç isimli sözde yazarın kitabında yazdıklarına dair olduğu da açıklamalarında anlaşılmaktadır ben henüz bahsettiği kitabı alıp okumadım bu konuda yorum yapmayacağım ama Nedim Şenerin anlattığı gibi bir kitapsa da yalan yanlış doldurularak toplumu kin ve nefrete sürüklediği açıktır bu yapılanın haberden ziyade bir suç olduğu T.C.K nın 1. maddesi 1 ci bendinde açıkça belirtilmektedir, ki Kamu düzeni ve güvenliğini hukuk devletini ve kamu sağlığını bozma yönünde bir ihlaldir bu tür yazı ve haberlerin ülkeyi karıştırma ve kaosa sürükleme çabasıdır.
[Savcılık suç duyurusunu dikkate alarak yazarlar hakkında soruşturma başlattı.]
Şimdi burada söylenmesi gereken öyle çok şey var ki, açıkçası hangisinden başlamak gerek karar vermek zor. Yapılan suç duyurusu ile ilgili olarak kaleme alınan mektubu inceleyerek devam etmek daha sağlıklı olur kanaatindeyim. Öncelikle TCK 1. maddesi nedir buna bakalım:
MADDE 1. – “(1) Ceza Kanununun amacı; kişi hak ve özgürlüklerini, kamu düzen ve güvenliğini, hukuk devletini, kamu sağlığını ve çevreyi, toplum barışını korumak, suç işlenmesini önlemektir. Kanunda, bu amacın gerçekleştirilmesi için ceza sorumluluğunun temel esasları ile suçlar, ceza ve güvenlik tedbirlerinin türleri düzenlenmiştir.”
Aziz Tunç’un kitaplaştırdığı, Fırat Yayınları tarafından yayımlanan ‘Beni Sen öldür’ Maraş / 78 kitabı Türkiye tarihine, damgasını vuran, 1980 Faşist askeri darbesinin yapılmasının en önemli gerekçesi olarak kabul edilen bir katliamın, katledilenler üzerinde yarattığı travmaları, yaşadıkları acıları anlatmaktadır.
19-24 Aralık 1978 tarihinde Maraş’ta yaşanan ve 111 insanın öldürülmesine, birçok ailenin yok edilmesine, öldürdükleri insanların mal varlıklarının gasp edilmesine, katledilen insanların cenazelerinin kaybedilmesine, mezarlarının tahrip edilmesine neden olan ve orada ki insanların yok edilerek, asimilasyona uğratılarak, evlerinden, yurtlarından göç ettirilmek zorunda bırakılan bir katliamdır söz konusu olan. Bu planlı ve örgütlü olarak gerçekleştirilen katliamın, katliamcı unsurları olarak yöre halkı kullanılmıştır. Bunu yapabilmek için “komünistler camiiyi bastılar”, “solcular sinemayı bombaladılar” vb söylentisi toplum içerisinde yayılmış, bir ayrışma ve beraberinde halklar arasında bir yok, oluş yavaş yavaş hayata geçirilmiş oldu. O dönemin mağdurlarının, katliama maruz kalanların, ailesi, annesi, babası, kardeşi katliamda yok edilen, malları zorla ellerinden alınır.
İnsanların yaşadıklarının anlatıldığı bu kitapla 36 yıl sonra ilk kez, katledilen insanların kim olduğu, kaç kişi oldukları ortaya çıkmıştır. Bu gerçekleri tartışmak ve tartışılmasına neden olmak mı insanları bölmek, kamu düzenini bozmak.
Yıllardır yapılmak istendiği gibi yaşanan bu katliamın üstü örtülmeye çalışılmıştır. Ancak 1978 yılının soğuk bir aralık ayında insanlara yaşatılan bu katliamın, katliama maruz kalanların ne gönlünde, ne vicdanındaki yarası kapanmamış, kapanamamıştır. Buna rağmen, günümüze kadar bu insanlar bu katliamı ve hayatlarında açtığı yaraları konuşamamışlardır. Onlar, katliama maruz kalanlar bu konuyu konuşmak istemiyorlarsa, konuşamıyorlarsa, bu yaşadıkları ve içinde bulundukları travmatik durumu aşamamış olmalarından kaynaklıdır. Aziz Tunç’un bu insanların dertlerine ortak olmaya çalışması, onlarla konuşarak travmatik durumdan kurtulmalarına bir nebze de olsun yardımcı olmaya çalışması mıdır kamu düzenine zarar vermek?
Şimdi bu girizgahtan sonra, gelelim TCK’nın 1. maddesi ile bu kitabı kaleme alan Aziz Tunç arasındaki bağlantıya. bir devlet düşünün ki, 150.000 nüfusu olan bir şehrin yaklaşık olarak 5’te 1’ini katliamcı yapıyor, onları birer Canavar’a dönüştürüyor ve Maraş Katliamı hayata geçiyor. Katliam sonrasında yaşananlar, egemen güçler tarafından bu katliamın unutturulması için, sıradan bir olay havasına büründürülmeye çalışılıyor ve ardından göstermelik bir mahkeme süreci yaşanıyor katliamcılar için. Aradan 33 yıl geçiyor ve sayın Aziz Tunç bölgenin bir insanı ve katliamı yaşamış biri olmasından kaynaklı ve insan haklarını tüm hayatı boyunca savunan biri olarak Türkiye tarihinin kara bir lekesi olarak yerini almış ve unutturulmaya çalışılan bu katliamı araştırmaya başlıyor. Maraş Katliamı’nın bilinmezlikler ile dolu, yalan yanlış aktarımlarla, olması gerektiği gibi kamuoyunda tartışılmadığının ayırdına varınca, bunları kamuoyu ile paylaşmasının gerekliliğine karar veriyor. Ve yapılan bu araştırmalar neticesinde MARAŞ KIYIMI TARİHSEL ARAKA PLANI VE ANATOMİSİ isimli ilk kitabını yayımlıyor. Ardından katliamda öldürülenlerin kim olduğu sorusu günışığına çıkıyor ve onları arayış ve onların acılarına ortak olma düşüncesi ile katliama maruz kalan ailelerle yapılan görüşmeler sonucu BENİ SEN ÖLDÜR MARAŞ/ 78 isimli ikinci kitabı şekillenmeye başlıyor, kitap Fırat Yayınevi tarafından yayımlanıyor, şimdi bu noktada şu soruyu sormak kaçınılmaz olmuştur.
TCK’nın 1. maddesinde “Kişi hak ve özgürlüklerini, kamu düzen ve güvenliğini, hukuk devletini, kamu sağlığını ve çevreyi, toplum barışını korumak, suç işlenmesini önlemektir.” deniyor.
Peki o halde katliamı yapanlar mı “Kişi hak ve özgürlüklerini, kamu düzen ve güvenliğini, hukuk devletini, kamu sağlığını ve çevreyi, toplum barışını korumak, suç işlenmesini önlemek” için çalışmışlardır yoksa bunu kamuoyuna taşıyarak gerçeklerin tartışılmasını ve doğruların hak ettikleri yeri ortaya koymak mı kamu düzeni bozmaktır. Gerçekler ortadayken, pişkin pişkin çıkıp “kapanmış, küllenmiş bir yarayı kanatarak bu halkı bölmek ve ayrıştırmaya neden olmak” demek kadar absürt bir durum olamaz.
Yapılan suç duyurusu ile ilgili olarak gönderilen metinde şöyle denmektedir:
“Bu tür haberlerin topluma yapılmış olan ayrıştırıcı özellikler taşıyan belli bir zümreyi barbarlık yapmış gibi göstermeye çalışmak sizli bizli durumları ortaya koymaktır.”
Oysa olan, belli bir zümreyi barbarlık yapmış gibi göstermeye çalışmak değildir, o bahsi geçen belli olan zümre, barbarlığı son demine kadar kullanmış, doğmamış bebekleri anne karnında kurşunlamış, 15 yaşındaki çocuğu işkence ile öldürerek kazanda kaynatmış, 90 yaşındaki nenenin gözlerini tornavida ile oymuş, birçok evi yakmak suretiyle aileleri yok etmiş olan katliamcılardır. Birileri de bunu kamuoyuna duyurduğunda rahatsız olacaksın. “Bunu belirli bir zümre yapmamıştır” diyecek ve bununla vicdanını rahatlatacak, bulunduğun zümrenin içinde kendine bir statü edinecek ve itibar kazanma derdine düşeceksin. BENİ SEN ÖLDÜR kitabı Maraş’ta insanlara yapılan bu insanlık dışı katliamda öldürülenlerin yaşamlarındaki son bir haftalık zamanı kaleme alıyor. Kitabın yazarı sayın Aziz Tunç‘a ve kitabın arka kapak yazısını kaleme alan sayın Nedim Şener‘e karşı suç duyurunda bulunan zihniyetle 1978 yılında Maraş’ta, 1993’te Sivas’ta, 1995’te Gazi’de, Malatya’da, Dersim’de halklara karşı gerçekleştirilen katliamların hepsinde, Ermeni Soykırımında, Alevi Katliamlarında, Süryani Katliamında, Rumlara karşı gerçekleştirilen yok etme hareketinde, Gürcülere ve son olarak Kürtlere karşı yapılmak istenen ve yapılan katliamlardaki, katliamı gerçekleştiren zihniyet aynıdır. Bu zihniyet yok olmadıkça, bu zihniyeti hapsetmedikçe, katliamlarla hesaplaşmak bir ayağı eksik sandalye gibi kalacaktır.
Şimdi gelelim olayın son noktasına. Maraş Kıyımı ve Beni Sen Öldür Maraş 78 kitaplarının yazarı Aziz Tunç ve ikinci kitabı olan ‘Beni sen öldür’ Maraş 78’in arka kapak yazısını yazan gazeteci Nedim Şener hakkında suç duyurusunda bulunan kişi kimdir?
Malatya Cezaevi’nde hükümlü Ramazan Tutal “milliyetçi” olduğunu söylemekte ve vatanını milletini her şeyin üstünde gördüğünden “milliyetçileri” zan altında bıraktığını düşündüğü Beni Sen Öldür kitabı ve Nedim Şener’in yazısı ile ilgili suç duyurusunda bulunmuştur.
Bu sözde milliyetçi cezaevine, silah kaçakçısı, yaralama, tehdit, hırsızlık ve insanlığa karşı işlenmiş suçlardan hüküm giymiştir.
Şimdi burada bu kişiye şunu sormak gerekir: Sen bu kadar milliyetçisin de, bu kadar ideoloji sahibisin de bu yargılandığın suçlar nedir? Hırsızlığı milletin için mi yaptın, silah kaçakçılığını halkını korumak için mi gerçekleştirdin? Bu kadar dürüstsün de, bunlar nedir Allah aşkına?
Suç duyurusu ile ilgili olarak yazılan metnin 2. sayfasında bu kişi Maraş olaylarının sorumlusunu “ortaya koymakla” kalmıyor, aynı zihniyetin devamını Nedim Şener ve Aziz Tunç’un sürdürdüğünden, bu zihniyetin toplumların arasına nifak tohumları ektiğinden dem vuruyor. Katliamı yapanları da batılı emperyalist güçler diye ortaya koymaktadır. Şimdi ben de buradan kendisine şunu soruyorum:
Onun söylediğini yani bu olayın sorumlusunun batılı emperyalistler olduğunu “kabul edelim” de, katliamı gerçekleştirenler kimlerdi? Bu batılı emperyalistler yurtdışından 30 bin kişiyi Maraş’a getirmediğine göre, bu katliamı gerçekleştiren kişiler o yörenin içinde yaşayan, öldürdükleri insanlarla ticaret yapan, alacağı olan, borcu olan, bayramlaşmaya giden, düğünlere birlikte katılan insanlardı. Bu katliamın organizatörlüğünü yapanların kim olduğu, bu katliamcı organizatörlerin devletle ilişkileri Aziz Tunç sayesinde kamuoyuna mal edilmişken, hala birilerinin kalkıp bir zümreyi zan altında bıraktığı ve toplumu bölmeye çalıştığı gibi saçma bir iddia ile Nedim Şener ve Aziz Tunç hakkında suç duyusunda bulunmasının akılla izah edilecek bir yanı yoktur.
11 Ocak 2015 tarihinde sendika.org sitesinde yayınlanmıştır.