Geçtiğimiz yıllarda Maraş Katliamı anmaları öncesinde katliamı ele alan “Maraş Katliamına getiren süreç“ yazı dizisini yayınlamıştım. Maraş Katliamının 42. Yıl anmaları gerçekleştirilirken bu kez yazacağım yazı da başka bir noktaya dikkat çekmek istiyorum.
Maraş tüm tarihlerde önemli bir yere sahip olmayı bugüne kadar sürdürmüştür.
Maraş coğrafyası son derece verimli topraklara sahip olan bir yerleşim yeridir. Hititler döneminden bu yana önemli ve stratejik bir yaşam merkezi olmuştur. Maraş coğrafyası su ihtiyaçlarını karşılayacak zenginliğe su havzalarına sahiptir.
Maraş birçok konuda daha önemli bir yapıya sahiptir. Maraş’ta dört mevsimini tam anlamıyla yaşamak mümkün ve bu coğrafyanın kısmen de olsa iklimle korunduğunu söyleyebiliriz.
Diğer bir husus ise topraklarında her türlü meyvenin sebzenin ve tarımın yetişticiliğin yapılabilecek olması ve yanı sıra hayvancılığa son derece elverişli bir coğrafyaya sahip olan Maraş, insan yaşamının sürdürülmesi için en temel ihtiyaçları da karşılayacak topraklara sahip olması nedeniyle başkaları tarafından hep bir cazibe merkezi olarak görülmüştür. Hititlerde tutunda günümüze kadar birçok imparatorluk tarafından ele geçirilip uzun yıllar kendi saltanatlar gelip geçmiş. Gelenler tabi ki saltanatlarını sağlamlaştırmak için Maraş’a birçok zarar vermiş ve insanlar yerinden göçmüştür.
Maraş ve çevre coğrafyası bilindiği üzere birçok kültürel ve etnik yapının var olduğu alanlardır. Bu coğrafyaya gelen her devlet ya da beylik beraberin halkları da getirmiş. Maraş’ın etnik çeşitliğini artırmıştır.
Maraş’ın tarihini ele aldığımızda homojen bir yapıya sahip olmadığını görüyoruz. Osmanlı son yıllarına kadar birçok halkın burada yaşadığını söyleyebiliri Fakat Osmanlı’nın son dönemlerinde İttihat ve Terakki’nin sahne çıkması ile birlikte Türk İslam sentezinin devreye konulduğu bir süreç başlatılmıştır. Bu süreçten sonra Maraş’ta farklı kültürlerden arındırmak istenmiştir.
Bugün baktığımızda Maraş coğrafyasında Ermenilere, Yahudilere ya da Çingenelere rastlamak mümkün değil. Ekonomik ya da siyasi baskılar sonucu Maraş’ı terkedip farklı bölgelere göç etmişlerdir. Maraş coğrafyasında yaşadıklarına dair herhangi ize rastlamanın mümkün olmadığını söyleyebiliriz. Artık o zengin birbirinden güzel kültürler yok.
Cumhuriyet dönemine geldiğimizde ise sadece Maraş’ta değil Türkiye genelinde bir inkar politikası devreye konularak Kürtlerin varlığı adete ortadan kaldırılmak isteniyordu.
Bir taraftan Kızılbaş felsefesi ya da Alevi inancı sistematik bir şekilde yok sayıldı. Dolayısıyla da o gün başlayan asimilasyon politikaları bugün halen sürmektedir. Cumhuriyet tarihinde birçok katliam yaşandı. Bunlardan biri de 1978 Maraş Katliamıdır. Öyle bir katliam yaşandı ki tarih ve insanların belleklerinden silinmeyecek yöntemler kullanılarak insanlar katledildi ve o anlayış sonraki süreçte de insan öldürmeye devam etti. Çorum, Sivas ve Roboski’de çocuklar lime lime edildi. Demek ki yapılan katliam Maraş’la sınırlı değil her dönem farklı yerlerde yapıldı. Bu katliamlar sonucu birçok insan doğup büyüdüğü toprakları terk edip, dünyanın dört bir yerine savruldu. Hani derler ya hayatımızı yazsak roman olurdu. Evet, Maraşlıların hayatı roman oldu. Birçoğumuzun hatırladığı Umuda Yolculuk filmi Maraşlı Kürt Kızılbaş bir ailenin başından geçen bir olaydı. Bu olay coğrafyadaki insanların ne denli acılarda yaşadığını ortaya koyma açısından son derece önemlidir.
Elbette ki bu insanların büyük bölümü tarlasını, takımını, evini ve yurdunu bırakıp gitti. Ardından da o doğup büyüdüğümüz evlerimiz ve köylerimiz viraneye döndü. Hatta birçoğunun kendi yakınlarının mezarlarını yerini bile bilmemekte. Fakat nereye giderseniz gidin ne kadar uzaklaşırsa uzaklaşın insanın aklı doğup büyüdüğü yerlerde kalıyor. Birçok şeyi unutabilirsiniz fakat geçmişinizi ve büyüdüğünüz yeri unutamıyorsun. İşte bu nedenle birçok insanımız o doğup büyüdüğü topraklarda yaşamı yeniden inşa etmeye karar almaya başladı.
Çünkü bu topraklardan zorla atılanlar – hangi halktan olursa olsun- köklerini bıraktıkları yerlerde hala izleri var. Birçok hikaye duymuşuzdur, dünyanın bilumum yerlerinde yaşayan Ermenilerin yani Maraşlı Ermenilerin topraklarına duydukları özlemi Maraşlı birini gördüklerinde verdikleri tepkilerle açığa çıktığına dair. Onlar toprakların ismini duyunca buralara duydukları özlemi memleketlisininden oraların kokusunu alıyor. Kim bilir ne hikayeler var ulaşamadığımız.
Tabi ki Maraş Katliamı ardından da bu topraklardan göçertilen insanlar dünyanın dört bir yanında aynı özlemi duyuyor. Bundan dolayı yeniden inşa gündeme geliyor.
Çünkü biz köklerimiz de kendi özümüzle buluşmak istiyoruz. Yaklaşık 1,5 yıl önce yaşamı yeniden inşa ederim çağrısında bulunduğumuz süreden bu yana coğrafyada on binlerle ifade edilecek ağacın dikilmesi ve yüzlerle ifade edilecek evlerin inşa edilmesi her geçen gün yine birilerinin katılması ve bu anlamda çalışma yürütmesi bizleri daha da umutlandırdı İnsanlar topraklarına tohum ekiyor, evlerini inşa ediyor ve ekonomik yatırımlarını yeniden topraklarına yapıyordu. Dolayısıyla da Maraş katliamını adında böyle projenin olması bir gerekliliktir Bizler bunu hayata geçire bilirisek Belki de Maraş tarihinde bir ilk yaşanacak. Göçenler Ata yurduna dönerek yaşamı yeni de inşa etmiş olacaklar Çünkü daha önce buradan zorla gönderilenler hiç dönmek için örgütlü bir çalışmanın içinde yer almamıştı. Sanırım bu da bir ilk olacak. Tabi ki bunu yapmanın en önemli yolu birlikte hareket etmek ve düşünce birliğimizle topraklarımızı, zorla koparıldığımız mekanları yeniden canlandırmanın yollarını bulabiliriz. Bu girişim bizim için vazgeçilmezdir. Avrupa’da ve dünyanın bir çok bölgesinde asimilasyon tabi tutulan gençlerimizi aynı zaman da bizlere kültürümüze dönmemize neden olacak bu yeniden inşa girişimi elzem ve acildir. Katliamlarla ve inkarla yüzleşmeyen devleti, bir yüzleşme sürecine getirecek girişimde tam olarak budur.
İnsan her şeyi unutabilir ama çocukluğunu hiçbir zaman unutamaz! Bizim de çocukluğumuz bu topraklarda kalmıştı. Biz çocukluğumuzla konuşmak istiyoruz.
Burada bu vesileyle bir kez daha çağrıda bulunmak istiyorum.
Değerli dostlar her ağaç kendi köklerin üzerinde büyümelidir, herkes köklerine geri dönmelidir. Bu bizim yüzleşmemiz için gerekli olandır.
Anmaların yıl dönümünde bir kez daha Maraş Katliamı ve arkasındaki güçleri lanetliyor. Kaybettiklerimizi saygıyla anıyoruz.
Saygılarımla