Maraş Elbistan’a bağlı Soğucak (Socax) köyünde yaşayan Durna ve Hüseyin Çakal, eski cemlere olan özlemlerini dile getiriyorlar. Nüfusun çoğunun yurtdışına göç ettiğini söyleyen Çakal çifti, “İnancımız güzeldi. Köylüler bir araya gelip ibadetlerini yapıyordu. Pirlerimiz Adıyaman’dan, Malatya’dan geliyordu. Bugün bunların hiçbiri kalmadı” diyerek geçmişe ve inançlarının geriye düşmesine derin bir ah çekiyorlar.
Durna ve Hüseyin Çakal iki can yoldaşı. İkisi de 70 yaşını devirmiş. Elbistan merkeze 22 km uzaklıkta bulunan Soğucak (Socax) köyünde yaşayan Çakal çifti, köylerinin göç vermesinden ve dedeleri olmadığından kaynaklı inançlarının geriye düşmesinden şikayetçi.
Adıyaman ve Malatya’dan gelen pirlerinin yürüttüğü cemi o günkü heyecan ile anlatan Durna ve Hüseyin Çakal, köyde gençlerin kalmaması ile birlikte zayıflayan toplumsal bağlardan kaynaklı artık cem yürütemediklerini dile getiriyor.
Durna Çakal köyünde ‘Durna Nene’ diye biliniyor. Durna Çakal, köyde gücünün yettiği kadar bostan işleri ile uğraşıyor. Önceden hayvancılık yaptıklarını söyleyen Çakal, şimdi ise kimse olmadığı için hayvancılık yapamadıklarını, güçlerinin yetmediğini de eklemeden edemiyor.
Hüseyin Çakal’ın ise Kürtçe ve Türkçe seslendirdiği şiirler bir hayli ilgi çekiyor.
“GENÇLER YURTDIŞINA GİDİYOR, KÖYLERİMİZ BİTİYOR”
Köylerinde geçmişte yapılan hayvancılığın şimdilerde ise köyde gençlerin kalmamasından kaynaklı yapılmadığını söyleyen Hüseyin Çakal, “Önceden hayvanlarımız vardı, yaylalara gidiyorduk. Geçimimizi bununla sağlıyorduk. Şimdi ise gençler kalmadı, büyük çoğunluğu yurtdışına gitti. Köyde yaşlılar kalmış durumda. Eskiden gönül hatırı vardı; insanlar birbirine yardım ediyordu, gelip gidiyorlardı. Şimdi bunlar bitmiş durumda. Gençler işleri, gelirleri olmadığı için yurtdışına gitmeye devam ediyor. Gençler olmazsa köylerimiz de bitiyor” diye konuştu.
“İNANCIMIZ GÜZEL CEMLERİMİZ KALABALIKTI, ŞİMDİ HİÇBİRİ KALMADI”
Hüseyin Çakal, pirlerinin Adıyaman ve Malatya’dan geldiğini hatırlatarak eski cemlerin çok kalabalık geçtiğini sözlerine ekledi. Çakal, inançlarının giderek zayıfladığından yakınarak, “İnancımız güzeldi. Köylüler bir araya gelip ibadetlerini yapıyordu. Pirlerimiz Adıyaman’dan, Malatya’dan geliyordu. Cemlerimizi, kurbanlarımızı yapıyorduk. Cemler kalabalık geçiyordu. İnsanlar birbirine çok bağlıydı. Herkes lokmasını getirir, pirin duası paylaşılırdı. Herkes musahip tutuyordu, hepsi kardeş sayılıyordu. Bugün bunların hiçbiri kalmadı. Birbirimizi unuttuk, gençler birbirini tanımıyor. İnancımız giderek kayboluyor. Evlerimiz yıkılmış, kilit vurulmuş” dedi.
“ESKİ ZAMANLAR, CEMLER ÇOK DAHA İYİYDİ; HERKES BİR YERE SAVRULDU”
Durna Çakal ise karşıda görünen Nurhak Dağları’na derin derin bakıp bu dağlarda yaylacılık yaptığını bir an anımsayarak, ömrünün büyük kısmının bu işlerle geçtiğini dile getiriyor. Küçüklüğünden beri cemlere girdiği anılarının kendisi için en değerli anılar olduğunu ifade eden Durna Çakal, şimdi ise herkesin bir yere savrulduğunu elinden gelmeyen bir çaresizlikle şöyle anlatıyor:
“Bu dağlarda çok dolaştık, yaylacılık yaptık. Çobanlık da yaptık, koyun da sağdık. Önümüzdeki arsada eskiden dedemizin evi vardı. Ben küçükken burada cem bağlanıyordu. Kurbanlar kesilirdi, lokmalar paylaştırıldı. Biz bunları gördük. Şimdi ise bunlar yok, gençler de bilmiyor. Eski zamanlarımız daha iyiydi. Herkes gurbette, şimdi ise hasretlik var. Herkes bir yere savrulmuş.”
Ersin ÖZGÜL -Mehmet KOCAMER / MARAŞ