2 Temmuz 1993’te Pir Sultan Abdal Şenlikleri için Sivas’ta bulunan çoğunluğu Alevi ve sol görüşlü 51 kişilik grubun içerisinde bulunan Aziz Nesin, Metin Altıok, Hasret Gültekin, Asım Bezirci ve Nesimi Çimen gibi 33 aydın, yazar ve sanatçı Madımak otelinde yakılarak katledildi. Yaşanan katliamın üzerinden 28 yıl geçmesine rağmen Madımak Katliamı unutulmadığı gibi failler de yargı karşısında aklanmaya çalışıldı.
Katliamın yıldönümünde ajansımıza konuşan HDP Milletvekili Kemal Bülbül, katliamcı zihniyetin iktidarda olduğunu vurguladı. Gelinen noktada bütün Türkiye’nin Madımak’a dönüştüğünü belirten Bülbül, “1993’te Madımak sadece bir oteldi, 33 insan yakıldı ancak şu anda bütün Türkiye Madımak olmuştur ve milyonlarca insan yakılmak isteniyor. Çünkü Madımak’ı yakan zihniyet şu anda iktidardadır ve zaten Madımak davası hakkında zamanaşımı kararı verildiğinde, ‘Türkiye’ye hayırlı uğurlu olsun’ diyen, Madımak katillerini affeden de bunlardır” dedi.
‘MUHALEFETİN TAMAMI TEHLİKEDE’
Katliamın üzerinden yıllar geçmesine rağmen Alevilerin hâlâ aynı tehditlerle karşı karşıya olduğuna işaret eden Bülbül, bu geleneksel siyaset aklının her zaman zulada tuttukları bir inkar ve imha politikası olduğunu vurguladı. Sedat Peker’in söylemlerine atıfta bulunan Bülbül, ancak bu kez sağ gösterip sol vurduklarını ve ‘Aleviler hedefte’ denilerek, HDP İzmir İl Örgütü’nün basılarak Deniz Poyraz’ın katledildiğini hatırlattı. Bülbül, “Orada konuşan bir çete değil devlettir. Sedat Peker devletin kendisidir. Böyle olunca da Aleviler her zaman hedeftir ve potansiyel katliamla karşı karşıyadır. Bu anlamda bu bir provokasyon değil, devletin geleneksel politikasıdır. Esas buna karşı bir tutum geliştirmek lazım” diye konuştu.
Cumhur ittifakının ve NATO’nun gladio artıklarının her sözünün dolaylı ya da direkt tehdit içerdiğini belirten Bülbül, Alevilerin iletilen mesajları çetelere verilmiş bir talimat olarak okuduklarını söyledi. Bu zihniyete karşı ortak mücadele yürütmek gerektiğinin de farkında olduklarını ifade etti. Sadece Alevi toplumu değil, muhalefetin tamamının ciddi bir katliam tehlikesiyle karşı karşıya olduğuna dikkat çeken Bülbül, şöyle konuştu: “Hani deniliyor ya iç savaş olacak; iç savaş olması için tarafların silahlı olması gerekiyor, oysa biz silahlı değiliz. Alevi toplumu, Kürt halkı, ezilenler, kadınlar, emekçiler, doğa savunucuları bunlar silahlı değil. Kim silahlı? AKP’nin trolleri, AKP’nin beslemeleri, çeteleri silahlı. Her gün tehdit yapanlar, evlerimizi işaret edenler, muhalif olan komşularına ‘Tespit ettik. Gün geldiğinde gerekeni yapacağız’ diye tehdit savuranlar, ‘Bir şey olursa sizin anne, babanıza, eşinize neler olur onu hesap ediyor musunuz?’ diyen ırkçı çetelerdir katliam yapacak olan. Dolayısıyla bu bir iç savaş değil katliam olur. Bu bir felaket tellallığı değildir, gerçeğin açık bir biçimde ifade edilmesidir. O halde buna karşı mücadeleyi yükseltmek ve yüksek sesle haykırmak, aynı zamanda bu katliamlara karşı önlem almak gerekir.”
‘KOÇGİRİ KATLİAMININ DA 100’ÜNCÜ YILDÖNÜMÜ’
Aynı zamanda Koçgiri Katliamı’nın da 100’üncü yıldönümü olduğunu hatırlatan Bülbül, Hasret Gültekin’in mezarı, Alişer’in köyü ve Haydar Bey’in konağının bulunduğu Koçgiri’nin işsizlik, yoksulluk ve tehditler nedeniyle insansızlaştırılmış durumunda olduğuna işaret etti. Madımak’ın Koçgiri katliamının devamı olduğunu belirten Bülbül, Madımak’ın Koçgiri katliamında tamamlanmamış devlet zihniyetinin tamamlanmış uygulaması olduğunu ifade ederek, bunun böyle ele alınması gerektiğini vurguladı.
‘BUNLARDAN ADİL YARGILAMA BEKLEMEK SAFLIK OLUR’
Anayasa Mahkemesi’ne Sivas katliamı davasına ilişkin 2014 yılında yapılan bireysel başvurunun görüşülmesinin ertelenmesini de değerlendiren Bülbül, bu karara şaşırmadığını ifade etti. “Bugün yargı diye bir şey yok, bugün yandaşlar var” diyen Bülbül, şunları kaydetti: “Bunlar tabii ki Sivas katliamı konusunda yandaşlık yapacaklar. Sivas katliamı katillerinin avukatlığını yapan Hayati Yazıcı daha sonra AKP’de vekil, bakan, belediye başkanlığı görevlerine getirilmiştir. Aynı şekilde Refah Partisi’nde olan Şevket Kazan da bir örnektir. Şimdi bunlar nasıl Madımak katliamının katillerini avukatlığını yapıp da, bakanlıkla ödüllendirilmişse elbette ki bu zihniyet Sivas katliamı için zamanaşımı kararı da verecek, ipe un da serecek, taraf da olacak. Ben size zaten bu konuda üç delil gösteriyorum. Birincisi, Sivas katliamı davasında zamanaşımı kararı verildiğinde, ‘Bu karar Türkiye’ye hayırlı, uğurlu olsun’ diyen Recep Tayyip Erdoğan; ikincisi, Sivas katliamı katillerini affeden Recep Tayyip Erdoğan; üçüncüsü, Sivas katliamı faillerinin avukatlığını yapanlara bakanlık ve milletvekilliği veren yine Recep Tayyip Erdoğan. Burada açıkça bir taraflılık söz konusu. Bu taraflılık içerisinde bizim bunlardan adil yargılama, korunan katilleri bulma, zamanaşımı kararını önleme ya da insanlığa karşı işlenen suçlarda zamanaşımı olmaz gibi bir hakikati kabul etme iradesini beklememiz saflık olur. Bu nedenle yapmamız gereken, bu mücadeleyi her boyutuyla yükseltmektir.”
‘MARAŞ VE SİVAS KATLİAMLARINDA BENZER DEVLET OYUNU’
Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Genel Başkanlığı ve Alevi Bektaşi Federasyonu Genel Sekreterliği görevlerinde bulunduğu dönemde, 2 Temmuz gününün 8 Mart, 1 Mayıs ve Newroz gibi uluslararası bir gün olarak ilan edilmesi konusunda önerisini çokça dile getirdiğini anlatan Bülbül, önümüzdeki günlerde de bu konuyu bir önerge ile meclise taşıyacağını söyledi. 2 Temmuz 1993’te Sivas Madımak Oteli’nde 8 saat süren ve canlı yayında verilen bir katliam yaşandığını hatırlatan Bülbül, jandarması, polisi, valisi, emniyet müdürü ile bu katliama zemin hazırlandığını vurguladı. Maraş ile Madımak katliamlarındaki devlet oyununda benzerlik olduğuna dikkat çeken Bülbül, “Maraş katliamında, katliamı yönetecek ve yönlendirecek provokatörler Milli Piyango satıcısı adı altında Maraş’taki otellere yerleştiriliyor. Sivas katliamında da katliamı yönlendirecek kişiler, güya düzenlenecek hicret koşusuna katılacak sporcular gibi otellere yerleştiriliyor. Yine yerel gazetelerde kışkırtıcı yayınlar ve özellikle Aziz Nesin’i ve katılımcıları hedef gösteren yazılar yayınlanıyor. Bugün de aynısı oluyor dikkat ederseniz. Bugün Yeni Şafak, Akit gazeteleri, yandaş medya ve televizyonlar hepsi bizi hedef gösteriyor. Deniz Poyraz’ın katledilmesi ile ilgili Devlet Bahçeli söylemlerini biliyorsunuz. Bahçeli, Deniz Poyraz arkadaşımızın milis olduğunu ve dolayısıyla katledilmeyi hak ettiğini ima edecek kadar ırkçı, faşist bir boyuta ulaşmış, devletin yasaları çerçevesinde de siyaset yapma becerisini yitirmiş birisidir. Böylesi bir cahillikle karşı karşıyayız. Biz saflık yapamayız” diye konuştu.
‘DENİZ POYRAZ’IN KATİLİ MADIMAK’IN KATİLLERİYLE AYNI’
Son olarak, Sivas katliamında yaşamını yitirenleri anmanın önemine vurgu yapan Bülbül, Madımak’ta katledilen canların Madımak’ta anılması gerektiğini, tüm yerellerde anma düzenlenip, akşam evde mum yakılması gerektiğini söyledi. “Artık muhalefetin birliğini, bizi nefessiz bırakmaya çalışan, parti binalarımıza girip bizi katleden zihniyete karşı ortak tavır almak zorundayız” diyen Bülbül, “Nasıl ki Madımak katliamı insanlığa karşı işlenmiş bir suç ise, Deniz Poyraz’ın katledilmesi de insanlığa karşı işlenmiş bir suçtur. Deniz Poyraz’ın katili ile Madımak katilleri aynı kişilerdir. Bugün IŞİD canileri Türkiye’de hücreler şeklinde konuşlandırılıyor. Suruç ve Ankara Gar katliamlarında IŞİD canilerine zemini de AKP sağladı. Ve bu yargıdan da bizim bir beklentimiz yok. Bizim tek söylediğimiz şey; bu hükümet tasını, tarağını toplayıp gitmelidir ve gitmeyi hızlandırmanın yollarından biri de Madımak’ta yitirilen canlara sahip çıkmaktır, ortak iradeyi ve mücadeleyi sağlamaktır” dedi.