Dede Hüseyin Öz, Muharrem ayının anlam ve önemini PİRHA’ya anlattı. “Kerbela’dan ders çıkarmalıyız” diyen Dede Öz, “Muharrem orucu bizim için oruç tutmanın da ötesinde bir yastır. Bu ayda hiçbir canlıya kıyılmaz. Ağaç dahi kesilmez” dedi. Öz, Kerbela’nın insanlığın ortak vicdanı olduğuna işaret etti.
Hıdır Abdal Ocağı’na bağlı Dede Hüseyin Öz, Muharrem ayının tarihçesini anlattı. “Muharrem orucu bizim için oruç tutmanın ötesinde bir yastır” diyen Hüseyin Öz, bu ay içerisinde bütün dünyevi zevklerden uzak durulduğunu söyledi.
Ankara’da Hüseyin Gazi Dergahı Dedesi olan Hüseyin Öz, “Alevi toplumu olarak, bir insan, yakınını kaybettiğinde ne yaparsa biz de Muharrem ayında aynı şeyi yaparız” diyerek yeme-içme durumunun kısıtlandığını, hatta traş dahi olunmadığını söyledi. Muharrem ayının, oruç tutmanın ötesinde bir tür “yas hali” olduğunu vurgulayan Hüseyin Öz şu bilgileri paylaştı:
“Muharrem ayını anlamak için tarihsel arka planını konuşmak lazım. Muaviye öldükten sonra oğlu Yezit, halife oluyor. Yani iktidara Yezit geçiyor. Sonrasında İslam’ın ileri gelenlerinden kendine biat istiyor. O dönemin en önemli şahsiyetlerinden biri de Hazreti Muhammed’in torunu olmasından kaynaklı Hazreti Hüseyin’dir. Yezit, İslam’ın diğer ileri gelenlerinin kimini rüşvet vererek, kimini korkutarak kendi yanına çekiyor. Ama Hz. Muhammed’in torunundan biat almadığı sürece Yezid’in öyle sağlam bir iktidar yürütme şansı yoktur. Bu nedenle birkaç defa Hüseyin’i, kendisine biat etmesini açıklaması için davet ediyorlar. Yezit, en son Medine Valisine talimat vererek ‘Hüseyin’i çağıracaksın ve bana biat ettiğini açıklayacak’ diyor. Bunun için Medine Valisi, Hüseyin’i Valilik Sarayı’na çağırıyor.
Hüseyin, asla ve kata Yezit gibi bir şahsiyete biat etmeyeceğini açıklayıp saraydan çıkıp gidiyor. Oradaki diğer yetkililer, Yezit’ in valisine ‘Elindeki şansı kaçırdın. Hüseyin buradayken ona gereken cezayı verecektin’ diyorlar. Sarayın valisi, bu arada askerlere talimat vererek Hüseyin’in etrafını çevirtiyor. Israrlarını devam ettirerek ‘Ya biat edeceksin ya da buralarda durmayacaksın’ deniliyor.”
“HAZRETİ HÜSEYİN’İN DURUŞU BÜTÜN İNSANLIĞIN VİCDANIDIR”
Dede Hüseyin Öz, Yezit iktidarının baskıları sonucunda Hz. Hüseyin’in, Medine’den çıkış planı yaptığını anlattı. Öz, o dönemki Küfe halkının sık sık Hz. Hüseyin’e mektup yazarak davet ettikleri bilgisini de paylaşarak sözlerine şöyle devam etti:
“Küfeliler, Hz Hüseyin’e ‘Buraya gelip yerleş. Bizler emrine bir de ordu kuracağız. Bizim halifemiz sen ol’ gibi ifadeler kullanıyor. Hüseyin de iki oğlu ile birlikte amcasının oğlunu, ‘Bunlar beni davet ediyorlar ama doğru mu?’ diyerek Küfe’ye gönderiyor. 3 kişi önceden gidiyorlar ve bakıyorlar ki gerçekten Küfe halkı Hüseyin’i seviyor. Ve ardından Medine’ye haber göndererek ‘Evet burada şartlar uygun. Gelebilirsin’ deniliyor. Hz Hüseyin bunun üzerine ailesi ile birlikte yola çıkıyor.
Bazı kaynaklarda ’72 bin kişi ile gitti 72 kişi kaldı’ derler. Düşünün ki Hz Hüseyin gibi bir şahsiyet bir ilden başka bir memlekete göçüyor. O ‘72 bin’ diye söylenen rakam Hüseyin’i yolcu etmek üzere 1 günlük mesafede yola çıkan ve uğurladıktan sonra geriye dönen halktır. 72 kişi ise Hüseyin’in ailesidir. Ve bunlar küfe yakınlarındaki Kerbela denen yere geldiklerinde Yezid’in ordusu etraflarını çeviriyor. Bir kez daha ‘Ya biat edeceksin ya da öleceksin’ deniliyor. Hüseyin de o esnada askerlere çeşitli ikna edici nutuklar çekiyor. Yezid’in ordusundaki en önemli komutanlarından ‘Hür’ denen kişi, o esnada Hüseyin’in safına geçiyor.
Bizler Alevi edebiyatında ona ‘Hür şehit’ deriz. Yezid’in askerlerine karşı meydana çıkıp savaşan ve ilk şehit olanlardan birisidir.
O gün orada Hazreti Hüseyin’in eşi, çocukları kardeşleri ve bütün yakınları vardı. Karşılarında ise tam teçhizatlı bir ordu… O gün tek tek çıkarak savaştılar ve ilk şehit olan ‘Hür’ isimli komutan oldu. Ondan sonra kalanları susuz bırakmak için Fırat Nehri’nin önünü de tutuyorlar. Bu durum 10 gün devam ediyor. Bütün yakınlarını tek tek şehit veren Hz Hüseyin, en son 10. günün akşamı eşi Şehriban’a ‘Seni atıma bindireceğim ve bu at seni doğruca babanın ülkesine götürecek’ diyor. Çünkü Hüseyin’in şehit olacağı kesin.
Burada önemli olan, bizim açımızdan ders çıkarılması gereken durum şu; düşünün ki gözünüz önünde bütün yakınlarınızı kaybediyorsunuz. Buna rağmen boyun eğmeyip direniyorsun. Öldürüleceğini bilerek meydan okumaya devam ediyorsun. Bu bakımdan Hazreti Hüseyin’in bu duruşu yalnız Alevi toplumu açısından değil bütün insanlığın vicdanıdır. Bu durum bütün vicdanları sızlatmıştır.
Muharrem ayının 10. günü artık Hüseyin meydana çıkıyor. Ve şehit ediliyor. Hunharca başını kesiyorlar ve atlarla şehit olanların gövdelerini defalarca çiğniyorlar. Kadınları da esir alarak Şam’a Yezid’in huzuruna götürüyorlar.”
ALEVİ TOPLUMUNUN YAS AYI: MUHARREM
Dede Hüseyin Öz, Kerbela Katliamının ilk kez Alevi edebiyatı içerisinde Fuzuli’nin ‘Saadete ermişlerin bahçesi’ adlı kitabında anlatıldığını belirtti. Dede Hüseyin Öz, “Geçmişte kış aylarında bizlere bu kitaplar okunurdu” diyerek şöyle devam etti:
“Bizler küçükken Hazreti Ali’nin cenkleri okunurdu. Cemlerde de Kerbela vakası hep anlatılırdı. İşte Hazreti Hüseyin’in hunharca katledilmesinden ötürü Alevi toplumu yas tutar. Peki bu yas nasıl tutulur? Yemeğinden içmenden kısarsın. Birtakım gündelik eylemlerden kendini arındırırsın.”
“MUHARREM AYINDA AĞAÇ DAHİ KESİLMEZ”
Dede Hüseyin Öz’ün dikkat çektiği bir diğer konu ise Muharrem ayında tutulan orucun geçmişte Yahudiler tarafından da tutulduğu bilgisi oldu. “Bu oruç İslamiyet öncesinde de vardı. Hz. Muhammed de Hz. Ali de tutmuştu” diyen Öz, şunları söyledi:
“Hz. Hüseyin’in katledilmesi Muharrem orucuna denk geldiği için Alevi geleneğine yerleşmiştir. Ve Alevi toplumu, yıllar geçtikçe bu oruca değişik yöntemler katmıştır. Örneğin 12 imam adına 12 gün oruç tutulur. Hatta bazıları 15 gün tutar. Bunun nedeni ise Hz. Hüseyin’in amca oğlu ile 2 evladının Küfe’ye haberci olarak gitmesi ve Yezid’in valisinin onların Küfe’de bulunduğunu haber alarak bunları da katletmesinden ötürü üç gün de onlar için oruç tutarlar.
Hüseyin Öz, Muharrem ayında hiçbir canlıya kıyılamayacağını belirterek sözlerine şöyle devam etti:
“Muharrem ayında ağaç dahi kesilmez. Bıçak kullanılmaz. Et yenmez. Yani bıçak ile yapılan hiçbir yemek yenmez. En önemlisi de Hz Hüseyin’in susuz bırakılması sebebiyle özellikle su hiç içilmez. Fakat suyu bulandırma diye bir durum vardır. Örneğin köylerde suyun içerisine toprak atıp o şekilde içtiklerini hatırlarım.
İslam geleneğinde olduğu gibi ezan ile oruca başlayıp akşam ezanı ile oruç açma diye bir gelenek yoktur. Bizde güneş doğmadan oruca başlanır. Güneş battığında da oruç açılır.
Herkes bulunduğu coğrafyaya göre oruç zamanını ayarlıyor. Ayrıca yeme içme anlamında da Alevi toplumu arasında birtakım farklılıklar olabiliyor. İklimsel koşullar, orucun nasıl tutulduğunu tabii ki etkileyebilir.”
“MUHARREM AYI BOYUNCA CEM YAPILMAZ”
Muharrem ayı boyunca cem yapılmadığının da altını çizen Hüseyin Öz, 10. günle birlikte aşure yapmaya başlandığını da belirtti. Kimi bölgelerde ise aşurenin 12. günde yapılmaya başlandığını söyleyen Öz, kurban kesiminin de yine bu ay içerisinde yaygın bir gelenek olduğunu not düştü.
“KERBELA İNSANLIĞIN ORTAK VİCDANIDIR”
Hüseyin Öz, Muharrem ayı sebebiyle Alevi toplumuna bir de çağrı yaparak, “Topluma vereceğimiz en büyük mesaj Kerbela’dan ders çıkarmalıyız. Yalnızca Aleviler açısından değil bütün insanlığın ortak vicdanıdır Kerbela. Biz, yüzyıllardan beri Alevi olmamızdan kaynaklı bir yığın katliamlara uğramışız. Bu katliamlar Maraş, Sivas, Çorum Katliamları ile tazeliğini koruyor. Birlik ve beraberliğimizi bozmak isteyen güçlere karşı bütünlüğümüzü bozmadan kendimizi muhafaza etmeliyiz. Bu gelenek devam etmeli. Kerbelalar olduğu sürece daha çok Hüseyinler olacak. Biz de onları yaşatmaya devam edeceğiz.”
Eren GÜVEN/ANKARA
SONY DSC