Pazar, Kasım 9, 2025

İNSAN HAKLARI DERNEĞİ (İHD) İZMİR ŞUBESİ TOLGA BAYKAL CEYLAN KAYBOLMASINA İLİŞKİN BASIN AÇIKLMASI

BASINA ve KAMUOYUNA 14.08.2021

”Ülkemizde yaşanan anti-demokratik dönemler, geride faili
meçhul cinayetler, gözaltında kayıplar gibi çok büyük acılar ve yıkımlar bıraktı.
İşkence mağdurları ve faili meçhul cinayetlere kurban gidenler ile gözaltına alındıktan sonra bir daha kendilerinden haber alınamayan insanların yakınları acı içinde adalet arıyorlar.
İnsanlar, en azından kayıplarının ölü ya da diri nerede olduklarını bilmek istiyorlar.
Faili meçhul cinayetler sonucu yakınlarını kaybedenler, olayların etkin bir şekilde soruşturulduğunu ve devletin bütün kurumlarının işbirliği içinde,
gereken her şeyi yaptığını görmek istiyorlar. Ancak ne yazık ki, yaşatılan umutsuzluk sonucunda
karanlık dönemlerin geride bıraktığı en ciddi yıkımlardan biri de adalete olan güvende kırılma oldu.
Bu insanlık dışı olayların aydınlatılmayacağı , faillerin
asla bulunamayacağı ve olayların sürekli örtbas edileceği gibi bir algı oluştu.
Bu algı ortadan kaldırılmadığı sürece cinayetlerin, işkencelerin, kayıp olaylarının
bir daha yaşanmayacağı iklimini kılmak mümkün değildir. Türkiye, bu karanlık dönemleri geride bıraktığını: insan haklarına dayanan, hukukun üstünlüğünün her şeyden önce geldiği şeffaf bir yönetime kavuştuğunu ancak
bu faili meçhul cinayetleri ve kayıp olaylarını aydınlatarak gösterebilir.”

TBMM insan Haklarını İnceleme Komisyonu’nun ; Tolga Baykal CEYLAN’ın kaybedilmesi ile ilgili hazırladığı raporun ön sözü ile açıklamamıza başladık.
Bugün 10 Ağustos 2004 tarihinde gözaltına alındıktan sonra kaybedilen Tolga Baykal Ceylan için toplandık. Sizlere bir kayıp hikayesi değil ne yazık ki yine bir gerçeği anlatacağız.

24 yaşındaki İstanbul Teknik Üniversitesi Matematik Mühendisliği öğrencisi Tolga Baykal Ceylan, İstanbul’da annesi ile birlikte yaşıyordu. Sol düşünceliydi. 1999’da Hiristiyanlığı seçmişti.
07 Ağustos 2004 tarihinde tatil amacıyla Kırklareli’nin İğneada İlçesine gitti. Aynı gün telefonla annesini arayarak İğneada’ya ulaştığını söyledi. 10 Ağustos 2004 tarihinden sonra annesi ile haberleşmesi kesildi. Tolga’dan bir daha haber alınamadı.
Anne Kadriye Ceylan; Devletin bütün yetkili kurumlarına başvurdu ve oğlunu aradı.
Başvurduğu her yerde görevlilerin ilgisizliği ile karşılaştı. 2004 yılında Demirköy Savcılığı’nın başlattığı soruşturma dosyası 2006 yılında ‘kovuşturmaya yer olmadığı’ kararı verilerek kapatıldı
Anne Kadriye Ceylan’ın başvurusu üzerine İnsan Hakları Derneği de girişimlerde bulundu, dosyayı canlandırdı ayrıca konuyu TBMM’ne taşıdı. 09 Şubat 2011 tarihinde Tolga Baykal Ceylan’ın akıbetini araştırmak için Türkiye Büyük Millet Meclisi İnsan Hakları Komisyonu bünyesinde bir alt komisyon kuruldu.
Komisyon 4 aylık çalışması sırasında bir çok kişiyi dinledi sorular sordu ve bu konuda kapsamlı bir rapor hazırladı Bu raporun önsözünü sizlerle açıklamanın başında paylaştık aynen de katılıyoruz. Sonuç bölümünde de , “Komisyonumuz bu aşamada, elindeki verilerin değerlendirilmesi sonucunda,
normal asayiş olayı olarak değerlendirilmesi gereken bir kayıp olayı ile karşı karşıya olduğumuz sonucuna ulaşmıştır” denildi.
Komisyon kayıp olayı sırasında o bölgede görevli olan; subay ve astsubayların da bilgisine başvurdu onları dinledi sorular sordu ama bilgine başvurmadığı bir astsubay vardı. Kimdi bu astsubay biliyor musunuz?

Karanlık bir dönemin Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt tarafından, “Tanırım iyi çocuktur” diye kollanan Astsubay Ali Kaya.. Erol Avcı isimli itirafçı dilekçesinde ve mahkemede verdiği ifadesinde şunları anlattı ve başka söze de gerek kalmadı.

‘Gazetede çıkan resimlerinden tanıdığım Tolga Baykal Ceylan’a, 2004 yılında Miroğlu lakaplı emniyet müdürü Yusuf Yüksel tarafından kendisine verilen bir paketi Astsubay Ali Kaya teslim etmek üzere gittiği İkitelli’de ki bir çiftlik evinde rastladım. Söz konusu adreste Ceylan; çırılçıplak ve kanlar içindeydi. Astsubay Ali Kaya, Osman Yıldırım ve Hrand Dink cinayeti zanlılarından Osman Hayal tarafından işkence yapılıyordu”. Şahit var, itiraf var ,karanlık ilişkiler var ama devlet her zamanki gibi inkar ediyor.

Kısacası; görmeyen gözlere, duymayan kulaklara bir kere daha sesleniyoruz.
”Gözaltında kaybettiğiniz bu insanların kemiklerini istiyoruz, bir mezarları olsun istiyoruz. Kayıplarımızı kaybedenlerin yargılanmasını istiyoruz.

KAYIPLAR BULUNSUN FAİLLER YARGILANSIN

İNSAN HAKLARI DERNEĞİ İZMİR ŞUBESİ

 

 

Elif Keleşo / İzmir

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz