Dersim Araştırmalar Merkezi (DAM) Yönetim Kurulu Üyesi Hüseyin Ayrılmaz, Seyit Rıza üzerinden Dersim Katliamı direnişini karalayan yazarları eleştirerek “Dersim tarihinin bir kesim tarafından yeniden kurgulandığını ve bu kurgunun özellikle sosyal medya üzerinden hayata geçirilmek istendiği görülüyor” dedi.
Dersim Araştırmalar Merkezi (DAM) Yönetim Kurulu Üyesi Hüseyin Ayrılmaz, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşım ile Seyit Rıza üzerinden Dersim Katliamı’nda yaşanan direnişi karalayan yazarlara tepki gösterdi.
“Devlet aklını dahi zorlayan temelsiz ve yalan bilgilerin gerçekmiş gibi aktarıldığını” belirten Ayrılmaz, Seyit Rıza’yı, itibarsızlaştırmak isteyen Kemalist yazarların kinini anladığını söyledi.
“HEM DERSİM’İ SAVUNUR GÖRÜNÜYOR, HEM DE AŞAĞILIYOR”
Dersim Katliamı’na ilişkin yanlış bilgilerin aktarıldığını ifade eden Ayrılmaz şunları dile getirdi:
“Günler önce Ümit Zileli, bir AKP üyesine Cumhuriyet ve Hatay sorunu üzerine verdiği cevabi yazısında, Seyit Rıza için: ‘O alçağı nasıl ezdik’ cümlesi ile kinini kusmuştu. Ümit Zileli eski bir Perinçekçi ve hala o otlakta otlanıyor.
Yine eski bir Kaypakkayacı olan Haydar Beltan ise Seyit Rıza için, ‘1916 yılından 1936 yılına kadar istisnasız her yıl devletle görüştü, kendisi gidemeyince çocuklarını gönderdi ve bir direnişi de yoktur’ demiş. Beltan, bu iddiasından yola çıkarak kendince Seyit Rıza’nın yaşamından bir işbirlikçilik çıkarma çabasında. ‘Kırmanciyê diyerek biz bir abartı yaratmışız, iç boğuşmalara direniş demişiz” demiş.
Dersim Belediyesi’nin 12.8.2021 tarihinde organize ettiği Veyvé Kıtavu (Kitapların Düğünü) adlı kitap tanıtma etkinliğinde konuşan Haydar Beltan’ı videodan dinledim. Aslında Haydar Beltan yeni bir şey söylemiyor, dahası duyduklarını gerçekmiş gibi aktarıyor. Esasen bilinen iddialarını biraz daha yüksek sesle dile getirmiş ve durumu fırsata çevirmiş. Çünkü kitap tanıtma etkinliğinden ziyade 1937-38 üzerinden tamamen yoruma dayalı konuşma yapmış.
Gördüğüm şu ki, hem Dersim’i savunur görünüyor, hem de aşağılıyor. Belli şahsiyetleri hedef alan anlatımlarını oldukça manidar buldum. Zira onurlu duruşlarıyla anılan birçok insanın ölümüne gölge düşürme çabası kabul edilir gibi değil. Öyle ki devlet aklını dahi zorlayan temelsiz ve yalan bilgiyi gerçekmiş gibi aktarmış. Özetle yabancısı olmadığımız bir tekrarın tezahürünü yeniden duymuş olduk. Zira biliyoruz ki bu konuda Beltan yalnız değildir. Dersim tarihinin bir kesim tarafından yeniden kurgulandığını ve bu kurgunun özellikle sosyal medya üzerinden hayata geçirilmek istendiği görülüyor. Açıktan ve utangaç bir şekilde Kemalizm savunuculuğu yapan bu paydaşlara ne yazık ki Beltan da çelişkilerle dolu cümleleri ile utangaç bir şekilde katılıyor.”
“BELTAN İFADELERİNİ TEMELLENDİRMELİDİR”
Haydar Beltan’a iddialarıyla ilgili soru soran Ayrılmaz, sözlerine şu şekilde devam etti:
“Haydar Beltan’a birkaç soru sormak niyetindeyim. Ama dürüstçe cevap vermesini, ‘Seyit Rıza devletle sürekli görüştü’ ifadesini temellendirmesini, bu görüşmelerin tarihini vererek, nerede ve kimlerle yapıldığına dair ayrıntılı bilgiyi kamuoyu ile paylaşmasını bekliyorum. İddia ettiği görüşmeler Beltan’a göre hangi amaçla yapılmıştır, bunu açıklamasını istiyorum.
‘Çocuklarını devletle görüşmelere gönderdi’ iddiasını yer mekân belirterek açıklamasını istiyorum. Konuşması boyunca sıkça belgelerden söz eden Beltan, neden bu belgeleri dinleyicileriyle paylaşmadı?
‘Demenanlar içte birbirini öldürdü’ ifadesini kaç tanığa teyit ettirmiştir.
Seyit Rıza’nın oğlu Bava, bir kez Hozat’a görüşmeye kendi ısrarı ile gider, dönüş yolunda bir ihanet çetesi tarafından öldürülür. Büyük oğlu Şix Hesen, Elazığ cezaevinde tutuklu iken Abdullah Alpdoğan kendisiyle görüşür. Beltan’ın elinde başka bilgi varsa referansları ile bilmek isterim.
Bu cevapları istememin nedeni 84 yıldır Dersim’i ‘eşkiya ve çapulcular yurdu’ olarak tanımlayıp aşağılayan devletin iddiası Beltan’a yetmemiş olacak ki Brütüs vari son darbeye soyunmuş görünmesindendir. Seyit Rıza’ya sayısız sıfat yükleyerek onu halkı nezdinde itibarsızlaştırmak isteyen Kemalist yazarların kinini anlıyorum, Dersim’in toprağında büyümüş olanları anlamıyorum.
Ayrıca bu bir bilinçaltı aşiretçilik değilse hayatlarını Dersim davasına adamış bu şahsiyetlere hakaret bir aydın dili olabilir mi? Bu Topraklar baba ve oğulu birbirine kelepçeleyerek darağacına gönderildiğine tanıklık etti. Soykırıma uğramış bir halkın çocuklarına karşı cümle kurmak bir saygıyı ve bir terbiyeyi gerektirmez mi?
Onlar doğruları ve yanlışları ile sürecin aktörleri ve temsilcileriydiler. Beltan, onların süreci doğru yönetemediklerini savunabilir, ama farklı görüşün dili bu mu olmalıydı?
Aradan 84 yıl geçti ve hala onları konuşuyoruz. Oysa Dersim hala kolonileştirme ve büyük bir asimilasyonla karşı karşıyadır. Sayın Beltan, halkına bu mezalim karşısında nasıl bir mücadele ve hak arama yöntemini öneriyorsun? Buna dair hiç mi bir sözün yoktu? İki kelamı ve öngörülerini neden esirgedin dinleyicilerinden.
Seyit Rıza’nın cümlesi aklımızda olsun: ‘Ayıptır, zulümdür, cinayettir.’
Hey wax hey, Hefê Kırmanciyê…”
(HABER MERKEZİ)