Devlet Sarayda Öğrenci Sokakta…

Gündelik hayatın kapanma öncesi koşullara uyumlu hale getirilmeye başlamasıyla, evlerdeyken daha az görünür olan derin yoksulluğu daha çok görebilir, daha net hissedebilir hale geliyoruz. Şüphesiz bunda insanca bir yaşam için ihtiyacımız olan barınma, beslenme, ısınma, eğitim, ulaşım gibi temel mal ve hizmetlere durmadan eklenen zamların, enflasyonun, alım gücündeki düşüşün ve tabi bunların üretimindeki nitelik kaybının da etkisi büyük. Nitekim bunlar AKP’nin pandemi dönemi karnesini oluşturan ve kamuculuk tartışmasının da eksenini oluşturan unsurlar aynı zamanda.

Fakat toplumun artık evden çıkıp yan yana gelmeye başlamasıyla, tüm bunlar yokmuş gibi davranma hali de bozulacak görünüyor çünkü durum artık -mış gibi yaparak idare edilemiyor. Yurt ve kira giderlerini karşılayamayan öğrencilerin “Barınmayanlar” adıyla bir protesto başlatarak sokakta yatmaya başlayıp “Yurtta, apartta, evde; kiraları düşür, öğrenciyi destekle” demeleri de, Dersim Belediyesi’nin öğrenciler için “gerekirse otel kiralayacağız” çıkışı da öğrenciler için gündelik hayatın idare edilemezliğinin birer yansıması.

Hükümetin, toplumun en yoksul kesimlerinin, düzenli geliri olmayanların, öğrencilerin temel gereksinimlere erişimini imkânsızlaştırırken holdinglerin vergi borcunu silmesine karşı biriken bir öfke başka örneklerde de kolayca gözlemlenebilir. Toplumun geniş kesimleri için finansal güvensizlik ve yoksunlukla geçen iki yıl, pandemi sonrası beklentileri ve bu konuda hükümete olan haklı güvensizliği de artırıyor. AKP ise adeta bu güvensizliği körüklemek istercesine, toplumun sorunlarına asla çözüm olmayacak çalışmalar yapmayı sürdürüyor.

Geçtiğimiz hafta çok da konuşulmayan bir haber olarak ortaya çıkan AKP milletvekillerinin kira artışlarına yönelik olarak getirdikleri öneri buna çok iyi bir örnek oluşturuyor. Öneri ile kira artışlarının şirketleri devreye sokarak çözmeye çalışılacağı ifade ediliyor. Kira artışlarına teknik olarak müdahale etmenin mümkün olmadığı iddiasına dayanan bu öneri ile deniliyor ki, şirketler, kiraya vermeleri şartıyla ev veya işyeri üretmeleri karşılığında kira gelirlerinden alınan vergiler gibi KDV’lerden muaf tutulma türünden istisnaları uygulanacak. Böylece bu şirketler düşük maliyetle inşaat yapabilecek ve de kira artışı engellenecekmiş? Dahası TOKİ’nin ve gayrimenkul üreten belediye şirketlerinin de bu sisteme entegre olması gündemde imiş.

Buna ancak gayrimenkul şirketleri inanır dersek yerinde olur sanırım. Temelde kiraya bir şey yapamayız bari bildiğimizi okuyalım şirketlere vergi indirimi yapalım diyen bu öneri, AKP ile halkın arasındaki açı farkının ne kadar derin olduğunu da gösteriyor. Hükümet herkesin bir gün ev sahibi olabileceği hayalinden güç alan ve böylece barınmayı imkansızlaştıracak bir rant yaratan mevcut konut politikalarıyla; yalnızca ev sahiplerine veya gayrimenkul şirketlerine fayda sağlayan politikalarla sorunlara anlamlı çözümler getirilemeyeceğini görmek istemiyor.

Hâlbuki 20 yıllık konut politikalarının ortaya çıkardığı krizleri tahlil edip bunlardan ders çıkaran kamucu önlemler geliştirmek de bir o kadar acil bir gereklilik. Cihan Uzunçarşılı Baysal’ın Kadikoyakademi.org’da yayımlanan söyleşisi de böylesi bir politikanın nasıl olabileceğine ışık tutuyor. Şöyle diyor Baysal: “Kamuya düşen rol, devlet arazilerini özelleştirerek çeşitli gayrimenkul yatırım ortaklıkları vasıtasıyla sermayeye devreden, iddiasının tam aksine yoksuldan yoksundan alıp zengine veren TOKİ’nin yeniden yapılandırılarak ucuz kiralık sosyal konut seçeneğini de içerecek şekilde konut hakkı kriterlerine uygun ve ilgili nüfusların da sürece katılımıyla sadece sosyal konut üretmesidir”.

Topluma hizmet eden bir konut sistemi için konut politikalarını, şirketlerin ve beton ekonomisinin değil bugünün gerçekliğinde temellendirmek gerekiyor. Yoksulların harcamalarının yüzde 31,2’sine eşdeğer oranlarda kiralara karşı kontroller, denetimler, sınırlamalar, aflar, iptaller, destekler ve benzeri düzenlemeleri AKP’li vekillerin yaptığı gibi reddetmek değil, tam olarak reddedilmesine karşı bu talepleri “teknik olarak mümkün” kılmanın yollarını aramak, mücadelesini vermek gerekiyor. Bugünün gerçekliğinde bu yalnızca bir konut ve barınma hakkı mücadelesini de aşıyor; gündelik hayat tahayyülümüzün aynası haline geliyor.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Yazarın diğer makaleleri