PSAKD Ataşehir Şubesi’nin düzenlediği “Hak Mücadelemizde Eşit Yurttaşlık Talebimizi Yükseltelim” etkinliğinde konuşan PSAKD Genel Başkanı Gani Kaplan, cemevlerinin yapım süreçlerinde yerel ve merkezi iktidarlardan alınan desteklere ilişkin, “Kendimiz yaparız. Alevilerin en az bin yıllık tarihini iki torba çimento, bir ton demire heba etmeyin. Gitmeyin ayaklarına. Gitmeyin ki bizi de zor durumda bırakmayın” diye konuştu.
Pir Sultan Abdal Kültür Derneği (PSAKD) Ataşehir Şubesi ve Cemevi’nin, “Hak Mücadelemizde Eşit Yurttaşlık Talebimizi Yükseltelim” başlığıyla iki gün sürecek olan etkinlikleri başladı. Hacı Bektaş Veli’ye atfedilen programda; “Eşit yurttaşlık talebi tartışılsın ve yeniden örgütlensin; Diyanet İşleri Başkanlığı lağvedilsin; zorunlu din dersleri kaldırılsın; herkese inancına göre eğitim hakkı tanınsın” gibi talepler bir kez daha dillendiriliyor.
İlk gün PSAKD Genel Başkanı Gani Kaplan, Avrupa Alevi Birlikler Federasyonu (AABK) Eşit Başkanı Hüseyin Mat, Yazar Necdet Saraç ile PSAKD Ataşehir Şubesi Başkanı Gülsev Kaya konuşma yaptı.
“BİZLER ALEVİLERİZ, HAK MÜCADELESİ YÜRÜTENLERİZ”
“Yüzümüzü kadınlara ve çocuklara dönmeliyiz” diyen Kaya, Aleviler olarak hak mücadelesi yürüttüklerini söyledi. Örgütlenme ve mücadele sözcüklerinden kaygı duyanların olduğunu belirten Kaya, şunları söyledi:
“Buluşmamızın temel konu başlığı, hak mücadelesinde eşit yurttaşlık talebimiz. Bizler Aleviyiz, hak mücadelesi yürütenleriz. Öyle bir ülkede yaşıyoruz ki mücadele, örgütlenme dediğimizde kulaklara kaygı veriyor. Artık derneklere üye olurken kaygı duyuyoruz. Yaşamı bize dar eden anlayışlara karşı bizler gücümüzü birlikteliğimiz ve örgütlülüğümüzden almalıyız.
Aleviler tarihin her döneminde katledilmeye, inancı, dili, kültürü yasaklanmaya devam etti. Ama Aleviler olarak bugün hala varız diyoruz. Meşru mücadelemizin sonucunda bugün cemevleri var. Onlar statü verir, vermez ama bugün biz cemevlerinde etkinlikler yapıyorsak, Hakk’a yürüyen canların hizmetini görüyorsak, bir bütün olarak buluşuyorsak, her bir cana sorumluluk düşüyor.”
“DAHA ÖRGÜTLÜ SİYASET YAPMAKTAN VAZGEÇMEYECEĞİZ”
Kaya, Isparta Cemevi açılışında yaşananlara da değinirken, “Isparta’da Gani başkana siyaset yapıyorsun denildi. Evet siyaset yapacağız. Daha güçlü seslerle siyaset yapacağız. Çünkü siyaset yaşamdır. Her şeyi belirleyen siyasettir. Daha örgütlü siyaset yapmaktan vazgeçmeyeceğiz. Siyaset yalnızca birilerinin tekelinde değildir. Diyanet İşleri Başkanlığı kaldırılsın diyoruz. İnanç ve ifade özgürlüğü anayasada var fakat hapishaneler bu hakkı kullananlarla dolu. Biz vazgeçmeden sözümüzü söylemeye, siyaset yapmaya devam edeceğiz. Dün zorunlu din dersleri kaldırılsın diyorduk ama bugün görüyoruz ki bütün dersler zorunlu din dersi, din kültürü haline geldi. Bunun için bir şeyler yapmak gerekiyor” ifadelerini kullandı.
“ANAYASAL HAKLARIMIZ SORUNU ÇÖZMÜYOR”
Türkiye’de bir sistem sorunu olduğunu savunan Kaya, son olarak şöyle konuştu:
“Bir bütün olarak Alevilerin sorunu salt kişilerden ibaret değildir. Bir sistem sorunudur. Anayasal anlamda haklarımız olsa da görüyoruz ki, bu sorunlarımızı çözmüyor. Alevilerin de, Kürtlerin de, bir bütün ötekilerin tamamının sorunu bir sistem sorunudur. Bu sistem ile yüzleşmek, resmi ideoloji bize hangi yaptırımları uyguluyor, biraz buradan bakmak gerekiyor. Bunun üzerinden eşit yurttaşlık talebini yükseltmek gerekiyor.”
“FETÖ TEHKİKESİNİ 1999 YILINDA GÖRDÜK”
PSAKD Genel Başkanı Gani Kaplan ise kurumlarına ilişkin konuşurken, “PSAKD’nin arşivini taradık. Baktığımız zaman PSAKD’nin Alevi örgütlenmesinin beyni olduğunu gördük. Günümüzün iktidarı FETÖ tehlikesini daha yeni görürken, biz 1999 yılında görmüşüz. Zamanın başbakanı ve genel merkezlerinin önüne FETÖ kitaplarını siyah kaplayarak bırakmışız. Bu örgüt geriye dönüp baktığımızda çok şey yapmış. Şubeyi ilk kurduğumda insanlar benden kaçıyorlardı. Selam vermekten, Aleviyim demekten korkuyorlardı. Alevi örgütleri bir anlamda Alevilerin kimliğini açıklamada çok büyük bir iş yapmıştır” dedi.
“ALEVİLERİN TARİHİNİ İKİ TORBA ÇİMENTOYA HEBA ETMEYİN”
Cemevlerini, Alevilerin şehirlerdeki kalesi olarak gördüğünü kaydeden Kaplan, cemevlerinin yapım süreçlerinde yerel veya merkezi iktidardan alınan desteklere de değindi. Kaplan, “Kendimiz yaparız. Alevilerin en az bin yıllık tarihini iki torba çimento, bir ton demire heba etmeyin. Gitmeyin ayaklarına. Gitmeyin ki bizi de zor durumda bırakmayın” diye konuştu.
“VALİ VE BELEDİYE BAŞKANINA O SÖZLERİNİ YEDİRECEĞİZ”
“Bu ülkede laiklikten bahsedilecekse mutlaka Diyanet İşleri Başkanlığı’nın kaldırılması gerekiyor” diyen Kaplan, Hacıbektaş’ta ve Isparta’da yaptığı konuşmayı hatırlatarak, şunları söyledi:
“Alevi köylerine zorla cami yapmakta bir zulümdür. Cumhuriyetten bu yana Alevi köylerine zorla yapılan camileri ya başka mekanlara çevirin ya da yıkın. Biz istemiyoruz. Genelkurmay Başkanı bir ara neredeyse yemek tarifi verecek duruma gelmişti. Şimdi bunun yerini Diyanet aldı. Diyanet her alana girdi. Devletin valisi ve belediye başkanının yaptıklarından hiçbir şekilde gocunmayız. Onlar bizim apoletlerimizdir. Demek ki biz doğru şey söylüyoruz. Doğru talepte bulunuyoruz.
Ancak bizim içimizden bize karşı bir tavır sergilenirse o bizi vurur. Ama biz şube çalışmalarına başladık. Görülmemiş bir Alevi mitingiyle Isparta’da öyle bir açılış yapacağız ki; o valiye de, belediye başkanına da o sözlerini yedireceğiz. Vali bey “Biz burayı kapatırız” demiş. Keşke kapatsa.”
“KAHROLSUN FAŞİZM DEDİK AMA KAHROLAN FAŞİST GÖRMEDİK”
Kaplan, ayrıca Alevi örgütlerinin sokak mücadelesinden uzak kaldığını vurgularken, “Alevi örgütlenmesi eşit haklar mücadelesi konusunda sokaktan elini ayağı çekmiş gibi görünüyor. Fakat biz mücadele biçimimizi değiştirmek zorundayız. “Kahrolsun faşizm” dedik. Kahrolan faşist görmedik. Demek ki biz başka bir mücadele hattı geliştirmek zorundayız” diye belirtti.
“UMUDUMUZ DEVRİMCİLERDE, SOSYALİSTLERDE”
Zorunlu din derslerinin kaldırılması konusunda oportünist davrandıklarının altını çizen Kaplan, şunları söyledi:
“İnsanları sokaklarda topladık, miting yaptık ama çocuklarımızı kuzu kuzu din derslerine gönderdik. Bir hafta göndermesek çocukları müfredat değişir. Ama hepimiz çocuklarımızı oraya gönderdik. Pirimiz nasıl “Şah” diyerek dar ağacına gittiyse; bizler de “Şah” diyerek sözümüzü söyleriz. Hiçbir zamanda geri adım atmayız. Örgütümüzün tarihi bize bunu emrediyor. Cemevlerimiz yasal statüde değil. Statü verecek iktidar bunca zaman gelmedi. Bundan sonra da gelmez. Umudumuz devrimcilerde, sosyalistlerde. Devrim yaparlarsa bu ülkede belki o zaman. Umudumuz onlarda.”
“BAŞARIMIZIN SIRRI ALEVİLERİ BİR ÇATI ALTINDA BİRLEŞTİRMEK OLDU”
AABK Eşit Başkanı Hüseyin Mat ise, Alevilerin Almanya’da elde ettiği haklara dair açıklamalarda bulunarak, “Alevi örgütlenmesi çoğulcudur. Başarımızın sırrı Alevileri bir çatı altında birleştirmek oldu. Gördük ki Aleviler örgütlenmediği sürece başta devlet olmak üzere en yakınınızdaki devrimci hareket bile sizi muhatap almıyor. Almanya Devleti neden taleplerimizi yerine getirdi? Anayasal haklarımızı bize verdiler. Bir lütuf değildi. Alman Devleti bize iyilik yapmadı. Anayasasını uyguladı. Biz örgütlenmemiş, taleplerimizi dile getirmemiş olsaydık; devlet bu hakkı bize vermezdi. Önce kendi hakkımızı kendimize teslim etmemiz gerek” diye aktardı.
“ALEVİLERİN TALEPLERİ PAZARLIK KONUSU OLAMAZ”
Türkiye’de Alevilerin vergi ödediğini, askerlik yaptığını ama hala devletin Alevilik inancını kabul etmediğini vurgulayan Mat, “Cemevlerini ibadethane olarak tanımıyor. Devlet yıllarca inkar etti. Burada bir belediye bize yardım edebilir. Öyle bir psikolojiye bürünüyoruz ki, tamamen teslim oluyoruz. Hiç düşünmüyoruz; bu belediye başkanı benim oylarımla seçildi, bana hizmet vermek zorunda diyemiyoruz. Bu lütuf değil. Alevilerin talepleri asla pazarlık konusu olamaz. Buna itiraz etmek gerekiyor” ifadelerine yer verdi.
“ALEVİLERİN ÖRGÜTLENMESİ, HAKLARINI KAZANMASI YÜREKLERİNE TAŞ GİBİ OTURUYOR”
“Almanya’da elde ettiğimiz haklara ilk itiraz eden Türkiye’nin Berlin Büyükelçisi oldu” diyen Mat, şunları dile getirdi:
“AKP ve MHP elde ettiğimiz haklar için “Bunlar Türkiye’yi bölmek için Alman istihbaratının yaptığı işler” olarak değerlendirme yaptı. Bu devletin tekçi, ırkçı, faşist anlayışını her yerde anlatıyoruz. Kimseden korkmuyoruz.
Almanya’daki hak eşitliği anlaşmasını yalnız Aleviler değil, İslam kurumları da imzaladı. Biz haklarımızı elde ettiğimizde devletin ajanı oluyoruz. Ama İslami kurumlar elde ettiğinde Ankara’dan alkışlar kopuyor. İşte iki yüzlülük bu. Sindiremiyorlar. Alevilerin örgütlenmesi, tanınır olması, haklarını elde etmeleri yüreklerine taş gibi oturuyor. Bizleri korkutmaya çalışıyorlar ama aslında kendileri korkuyor. Biz Türkiye’nin yönünün Ortadoğu’ya, şeriata, gericiliğe değil; medeniyete, demokrasiye, özgürlüğe, çoğulculuğa dönmesi için mücadele ediyoruz.”
“HİÇBİR DİNDEN ASLA DEMOKRASİ ÇIKMAZ”
Yazar Necdet Saraç, İslam coğrafyasındaki duruma ilişkin değerlendirmelerde bulunarak, şunları söyledi:
“Aleviler olarak sürekli ağlayan, şikayet eden bir toplumdan başka bir yere doğru evirilmemiz lazım. Bunun için de yüzleşmemiz gerek. Bazı gerçekleri değiştiremiyorsun. Avrupa 600 yıl önce din-devlet işini çözmüş. 2021 yılında hala dinin önemli, inancın belirleyici olduğunu, inancı iktidara taşımayı tartışıyorsun. Bunu terse çevirmemiz gerekiyor. Hiçbir dinden, hele ki iktidar dininden asla demokrasi çıkmaz.
EDEBİYATI, SANATI, BİLİMİ REDDEDEN ANLAYIŞLA HESAPLAŞMAK GEREKİYOR
Niye çıkmaz? Çünkü iktidar olan bütün inançlar bir süre sonra gericileşir. O yüzden Türkiye ve İslam coğrafyası ilerlemiyor. 600 yıllık tarihte İslam coğrafyasından evrensel ölçülerde çıkan hiç kimse yok. Edebiyatta, sanatta, bilimde, felsefede, güzel sanatlarda hiç kimse çıkmaz. Zaten bunları reddeden bir anlayıştan geliyorsun. Bu zihniyetle hesaplaşmamız gerekiyor.
1000 yıldır bu topraklarda Ömer Hayyam’dan Hallacı Mansur’a, Mansur’dan Şeyh Bedreddin’e, Bedreddin’den Hacı Bektaş’a, Pir Sultan’a kadar bir fikri mücadele var. Bizim bu fikri mücadeleyi öne çıkarmamız gerekiyor. Fikri olarak üstün olan biziz.”
“TÜRKİYE’DE DEMOKRASİ SORUNU VAR”
İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin (İBB) düzenlediği Serçeşme Hünkar Hacı Bektaş Veli Festivaline de değinen Saraç, “Siz, biz olmasaydık bu yapılmazdı. Bu gücü ifade ediyor. Isparta’yı gündem yapamadık. Gündem olmalı. Her yerde Isparta’yı tartıştıramazsan; yalnızca şikayet eden pozisyona düşersin. Türkiye’nin demokratikleşmesini öne çıkarmamız gerekiyor. Bu ülke demokratik olsaydı Alevi sorunu, Kürt sorunu konuşulmazdı. Türkiye’de bir demokrasi sorunu var. Bir sistem, zihniyet sorunu var. Bunu değiştirmemiz gerekiyor” ifadelerini kullandı.
İlk gün etkinlikleri müzik dinletilerinin ardından sona erdi.
Barış KOP / İSTANBUL