Seyit Rıza ve arkadaşlarının katledilişinin 84’üncü yıldönümünde düzenlenen panelde konuşan tarihçi Mehmet Bayrak, “Dersim Cumhuriyet tarihin en büyük soykırımıdır” dedi.
Dersim’de direnişi öncülerinden Seyit Rıza ve arkadaşlarının katledilmesinin 84’üncü yılında Ankara’da anma etkinliği düzenlendi. Tüm Belediye ve Yerel Yönetim Hizmetleri Emekçiler Sendikası (Tüm Bel-Sen) binasında siyasi partiler, Alevi kurumları ve demokratik kitle örgütleri tarafından yapılan anma etkinliğinde, katledilenler için çerağ uyandırma yapıldı. Ardından katledilen Seyit Rıza ve arkadaşları için saygı duruşu yapıldı.
Etkinliği düzenleyen Ankara Dersimliler Derneği, Ankara Vartolular Derneği, Demokratik Alevi Dernekleri (DAD), Anafatma Cemevi, Devrimci Parti, Halkların Demokratik Partisi (HDP) Ankara İl Örgütü, İnsan Hakları Derneği (İHD) Ankara Şubesi, Karakoçan ve Yöresi Derneği, Kürdistan Komünist Partisi (KKP), Partizan, Sosyalist Yeniden Kuruluş Partisi (SYKP) Ankara İl Örgütü, Yeşil ve Sol Parti Ankara ve 78’liler Girişimi Ankara Şubesi adına ortak basın metin okundu.
‘DERSİM HALKI DİRENİYOR’
Dersimliler Derneği Başkanı Yaşar Klavuz, Seyit Rıza’nın “Ben sizin yalan hilelerinizle baş edemedim bu size dert olsun, ben de sizin önünüzde diz çökmedim buda size dert olsun!” sözleriyle konuşmasına başladı. Klavuz, Dersim halkının direnmeye ve asimilasyon politikalarına karşı durmaya çalıştığını sözlerine ekledi. Bugün Dersim’in ormanlarının yakıldığı, barajlar, HES’ler ve madencilikle doğasının yok edildiğini dile getiren Klavuz, “Türkiyeli devrimcilere, sosyalistlere ve Kürtlere karsı yapılan soykırımlar ile tüm muhaliflere diz çöktürmeye çalışıyorlar ama geçmişte yaptıkları politikaları bu toplum nasıl boşa çıkartı ise yine boşa çıkaracaklardır. 2009 yılında verilen sözler, yapılan özürlerin günümüzde hiçbir anlamı olmadığını biliyoruz. Samimi olmayan bir özrü, Dersimliler de dostları da kabul etmemiştir. 84’üncü yılında geçmişte yaptığımız açıklamalar ile yaptığımız talepler hala geçerlidir” dedi.
DERSİM ARŞİVLERİ AÇILSIN
Klavuz, taleplerini şöyle sıraladı: “Seyit Rıza ve arkadaşlarının mezar yerleri açıklanmalı, Hakikatleri İnceleme ve Araştırma Komisyonu kurulmalı, Dersim katliamı tüm yönleri ile birlikte açığa çıkarılmalı, baraj, HES projeleri ve madencilik faaliyetlerine son verilmeli. Köylerimizin Kürtçe isimleri geri verilmeli, kayıp çocuklarımızın, evlatlık verilenlerin ve sürgünlerin akıbetleri açıklanmalı, devlet arşivleri süzgeçten geçirilmeden olduğu gibi tüm çıplaklığı ile açılmalıdır.”
Açıklamanın ardından “84. Yılında Kefensiz Yatan Canlarımızı Anıyoruz” başlıklı panel düzenlendi. Panelde Dersimliler Derneği üyesi Hatice Çevik, Dersim’de katledilen çocuklar, kadınların yaşadıklarına değindi. Tarihçi yazar Mehmet Bayrak da katliamın tarihine ve o dönemdeki arşivlere dair sunum gerçekleştirdi.
MAĞARALARDA KEMİKLER ÇIKIYOR
İlk sözü alan Hatice Çevik, Dersim coğrafyasında kültürün, inancın yok edildiği topyekun bir katliam yaşandığını ifade etti. Dersim coğrafyasında hala katliam yerlerinden kemikler çıktığını ifade eden Çevik, “Birçok canımızın yerini bilmiyoruz. En son yapılan araştırmalar yüzün üzerinde katliam bölgesi olduğu ve buralarda çocukların kadınların daha çok katledildiği tespit ediliyor. 37-38’de mağaraya sığınan kadın ve çocuklardan bahsediyoruz. İnsanlar o dönemde dere kenarlarında toplu şekilde katlediliyor. Kalanlar ise kara vagonlarla bilmedikleri inançların, kültürlerin bulunduğu alanlara gönderiliyorlar” dedi.
Sürgüne maruz kalan Dersimlilerin hep öteki olduğunu, bugünde hala öteki muamelesi gördüğünü dile getiren Çevik, “O zaman ki öteki olmak daha vahimdi. Mağaralara bakıldığında kadınlar ve çocuklara dair hakikatler var. Kadınlar, çocuk ağlamasını askerler duymasın diye göğsüne bastırırken, öldürdüğünü biliyoruz. Yaşam devam ediyor gibi gelse de yaşam çok sağlıklı bir şekilde devam etmiyor” şeklinde konuştu.
Hala Dersim’in kayıp kızlarının akıbetlerinin bilinmediğini sözlerine ekleyen Çevik, “Tecavüze mi uğradılar, katledildiler mi meçhul. Arşivler hala kapalı. Her yıl arşivlerin açılmasını istiyoruz. Evlatlık verilen kız çocukları hayal meyal geçmişlerini hatırlıyorlar. Bu gerçeklerle yüzleşilmesi gerekir” ifadelerini kullandı.
‘DEVLET GİZLİ PLANDA İTİRAFÇIDIR’
Panelin ikinci kısmında ise tarihçi yazar Mehmet Bayrak, Dersim’in ezilen Kürt kimliği ve Alevi inancına sahip bir coğrafya olduğunu söyledi. Bayrak, Dersim’e Tunceli isminin verilmesinin de bir hakaret olduğunu belirtti. Mustafa Kemal’in o dönemde Kürtlere verdiği sözlerin inkarının girişimlerinin 1920’li yıllarda başladığını ifade eden Bayrak, şöyle devam etti: “Mustafa Kemal 1919’da Amerikan asıllı ajan Fransız gazeteciyle yaptığı gizli görüşmeler 1920, 1921 yıllarında görüştü. Kemalist kadroların yüzde 95’i eski İttihatçı kadrolardır. Yakın dönem tarihimizi iyi incelememiz gerekiyor. Devlet açık planda ret ve inkârcı gizli planda itiraf ve kabulcüdür. En azından son 120 yıllık Türkiye tarihi etno-dinsel temizlik, tek tipleştirme ve Türk-İslamlaştırma tarihidir. Abdülhamit Dönemi’nde Êzidî köylere zorla camii yaptırması gibi bugün de Êzidî bölgelerine zorla cami yaptırılıyor. O Abdülhamit, bu AKP. Zihniyette değişiklik yok. 1915 Ermeni Soykırımı, Süryani, Ezidî Kürt soykırımı, gizli anlaşmalardan sonra Rumların da ipleri çekildi. Kürtler kalmıştı.”
LOZAN’IN BEDELİ KÜRTLERE ÖDETİLDİ
Lozan’ın bedelinin Kürtlere ödetildiğini aktaran Bayrak, Lozan ile birlikte Kürt coğrafyasının 4’e bölündüğünü hatırlattı. “1921 Anayasa’sına özerklik ve eşitlik maddeleri konuldu” diyen Bayrak, 1922 yılında Meclis’te gizli görüşmelerde “özerklik” kanunun geçirildiğini vurguladı. AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nu sıkıştırmak için gösterdiği “Dersim Belgesi”ni hatırlatan Bayrak, sözlerini şöyle sürdürdü: “O belgede 13 bin 500 kişinin katledildiği yazıyordu. Kılıçdaroğlu da ‘Madem öyle açın Dersim arşivini’ dedi. Meclis’te Dersim’in araştırılması için bir çalışma grubu oluşturuldu. Arşiv oluşturulması için komisyon kuruldu. Sordum o zaman 40 bin belge toplandığını söylendi. Ben gittiğimde komisyona Genel Kurmay, MİT, Dışişleri belgeleri göndermiş mi diye sordum. Ancak gönderilmediğini gördüm. Ancak bunlar belgeleri gönderirse, Dersim arşivi olur. Bana o zaman elimde olmayan iki fotoğraf gösterdiler. Bunlardan birinde Dersimliler bir tarlada toplanmış, kurşuna dizilmek üzere bekletiliyor, diğerin de de açık arazide Dersimliler toplanmış, trenlerle sürgüne gönderilmek üzere. Bu iki fotoğraf için bizden dilekçe aldılar. Hala incelemek için bekliyorum.”
Kürtlere yönelik politikalara “7 uğursuz T” kavramını kullandığını aktaran Bayrak, şunları söyledi: “Bunlar tedip, tenkil, taqtil, tehcir, temsil, temdin, tasfiye gerçekleştirilmişti. Tedip, askeri harekatla hizaya getirmedir. Tehcir, sürgün, temsil, asimilasyon demektir. Temdin, medenileştirme. Devletin resmi mezhebi Hanefiliktir. 1925’de Diyanet İşleri kurulduğunda Mustafa Kemal, Kur’an tefsiri yapılacak, Aleviliğe yer verilmeyeceği gibi Şafiilik de yer almayacak diyor. 1925 katledilen insanların sayısı 15 bin 500’tür. Türkiye nüfusu o zaman 12 milyondur. Türk Devleti o zaman 16 filoluk zehirli gazla müdahale ediyor. Ağrı-Zilan’da sayı bilinmiyor. Dersim tamamen planlıdır. 1935’te Tunceli diye bir il oluşturuldu. Dersim coğrafyası büyük bir eyalettir. Parçalama ve yönetme politikası kapsamında küçük bir il oluşturuldu. Oraya Korgeneral rütbesinde bir Vali’nin atanmasını İsmetpaşa istiyor. 1936’da Celal Bayar’da aynı şeyleri onaylıyor. 1936’da aşiretlerin silahları toplandı. Silahları toplayan Umumi müfettişlikler (sömürge) valilikleridir. Devlet kimde ne kadar silah olduğunu biliyor. Çünkü Osmanlı döneminde Ruslara karşı devlet veriliyor. 3 kolordu ve iki süvari tümeniyle giriliyor. 1938’de Harbut merkezinde tam teçhizatlı kolluk kuvvetleri yürüyüş yapıyor. 40 bin kişidir. Tüm batılı devletlerin büyükelçileri, Hava, Kara ateşeleri loca da izliyor. Ders alınması gereken önemli hususlardır. Dersim soykırımdır. Cumhuriyet tarihin en büyük soykırımıdır.”
Panel çerağ sırlama ve deyişlerle sona erdi.