Aysel Tuğluk’u serbest bırakın

Aysel Tuğluk, bu memleketin en kibar, en iyi niyetli ve gayretli siyasetçilerinden biriydi. On yıllar süren bir çatışmanın, haksızlıkların içinde büyümüş bir kadındı, istikameti hep barıştı. Ağabeyi Aytekin, 1977’de Elazığ Cezaevi’nde işkencede öldürüldüğünde, Aysel Tuğluk 11 yaşını henüz doldurmamıştı.  Babasını da küçük yaşta kaybettiğinden, geriye bir annesi Hatun Hanım, bir de diğer ağabeyi Alaattin kalmıştı. Aysel Tuğluk, büyüdüğü coğrafyada yaşananların kalp sızısıyla, insanların haklarını savunabilmek için avukat olmaya karar verdi. Sonra siyasete atıldı ve Türkiye’nin bir partisinin ve siyasi tarihimizin de ilk kadın eş başkanı oldu. Demokratik Toplum Partisi’nin Ahmet Türk ile birlikte kurucu eş başkanlarından biriydi. Şimdi 2016 Aralık ayından beri Kandıra Cezaevi’nde tutuklu, milletvekilliği sırasında Demokratik Toplum Kongresi (DTK) eş başkanı olarak yaptığı konuşmalar nedeniyle 10 yıl hapis cezası almıştı. Bu süre içinde, cezaevindeyken, en sevdiği, biriciği, annesi Hatun Hanım’ı kaybetti. Büyük acısı, annesinin cenazesine ve hatırasına yapılan saldırılar ve hakaretlerle katmerlendi. O gün Aysel Tuğluk’un hayatında bir kırılma noktasıydı. Hayatı karardı, parıltısını kaybetti, zihni de bu karanlıkta gün geçtikçe bulanıklaşmaya başladı. Aysel Tuğluk’a demans teşhisi koyuldu. Gün geçtikçe hafızası ve bilişsel kabiliyeti körelmeye başladı. Ama yargı Aysel Tuğluk’u serbest bırakmadı, hâlâ da bırakmıyor.

Tuğluk’un 25 yıllık arkadaşı, arkadaştan öte belki kardeşi gibi olan meslektaşı ve avukatı Reyhan Yalçındağ ile konuştum. Yalçındağ, “Aysel, annesinin cenazesinin linç edilmek istendiği gün öylesine sarsıldı ki, gözümüzün önünde sanki elimizden kaydı, gitti” dedi. “Cemevinde yanındaydım. Annesini cezaevindeyken kaybettiğinden dolayı zaten çok üzgündü. Üzerine bu linç girişimi geldi. Cenaze günü ben de oradaydım. Söyleyeyim, o gün birinin ölmemesi mucizeydi. Şöyle bir kalabalık düşünün: Bildiğiniz ortalama ırkçılar, HDP İzmir İl Başkanlığı’nda öldürülen Deniz Poyraz’ın katili gibileri ya da geçen gün metroda bir kadına bıçakla saldırmaya çalışan adam gibileri. Bunlardan oluşan bir grubun Aysel’in annesinin naaşına ve bize saldırmaya çalıştığını düşünün. Annesini defnedildikten sonra mezardan çıkartmak da istemişlerdi. Biz de buna izin vermeyelim diye Hatun Hanım’ın naaşını Dersim’e geri gönderdik. Bu olaydan sonra, Aysel’in adeta elimizden kaydığını gördük. Sonrasında da yas süreci hiç bitmedi. Gün geçtikçe ağırlaştı.”

Koğuş arkadaşları ve avukatları Aysel Tuğluk’ta zamanla ciddi unutkanlıklar görmeye başladılar. Nisan 2021’de İzmit SEKA Üniversitesi’nden bir nörolog Alzheimer teşhisi koydu. Aysel Tuğluk daha 55 yaşındaydı! Sonra Kocaeli Tıp Fakültesi’nde, Adli Tıp’ta aylarca muayene oldu. Adli Tıp Kurulu’nun 9 hekimi de demans teşhisi koyup “Cezaevinde kalamaz” raporu verdi. Ama tahliyesi için illa İstanbul’daki Adli Tıp Kurumu Başkanlığı’nın raporu gerekiyordu. Reyhan Yalçındağ, İstanbul Adli Tıp Kurumu Başkanlığı’nın, Kocaeli Üniversitesi’nde aylar süren muayene sonucunda çıkan raporuna karşılık, sadece 5 dakikada “Demans değil” raporu verdiğini anlattı. Raporda “… dikkati, hesaplaması, muhakemesi, soyutlaması gibi bilişsel işlevleri kendini kötü gösterme çabası nedeniyle sağlıklı değerlendirilemedi” yazıyordu! Aysel Tuğluk, Adalet Bakanlığı Adli Tıp Kurumu Başkanlığı’na göre, bazı soruları da kasten yanlış cevaplamaya çalışmıştı. Sonuç: Aysel Tuğluk’un “Hayatını yalnız idame ettirebileceğine” karar verildi! Avukatı ve arkadaşı Yalçındağ, Türkiye İnsan Hakları Vakfı’na (TİHV) başvurdu. Vakıf’tan nöroloji, psikiyatri ve adli tıp uzmanı üç hekimin raporunda, Adli Tıp Kurumu Başkanlığı’nın raporuna itimat edilmemesi ve Aysel Tuğluk’un bir an önce yetkin ve bağımsız bir sağlık kuruluşuna sevk edilmesi istendi. Aysel Tuğluk, Kobani dosyası olarak bilinen davaya bakan Ankara 22. Ağır Ceza Mahkemesi tekrar rapor isteyince, ancak geçen hafta İzmit SEKA Hastanesi’ne sevk edildi.

Şimdi yapılması gerekenler açık: Rapor nasıl çıkacak bilinmez, ama iki hastanenin daha önce verdiği demans raporları ışığında bile İnfaz Savcılığı Aysel Tuğluk’u serbest bırakabilir, bırakmalıdır. Aysel Tuğluk’un her halükârda bağımsızlığından ve yetkinliğinden şüphe duyulmayacak bir sağlık kuruluşunda muayene edilmesi sağlanmalıdır. Anayasa Mahkemesi de Mart 2020’den bu yana önünde olan dosyayı bir an önce karara bağlamalıdır.

“Aysel hiçbir zaman vurdumduymaz olamazdı. Çok duygusaldı. Kendini her konuda, her sorunun çözümünden sorumlu hissederdi. Olaylardan derinden etkilenirdi. Çok hassas bir kalbe sahip olduğundan da bunlar başına geldi” diyor arkadaşı Reyhan Yalçındağ.

Aysel Tuğluk iyi bir insan. Aysel Tuğluk büyük haksızlıklar yaşamış bir insan. Aysel Tuğluk bu haksızlıkların sonunda hızla ilerleyen bir hastalığın pençesine düşmüş bir insan. Artık yalnız kalamayacak durumda. Bir an önce ağabeyi Alaattin ve yeğenine kavuşması, yaralarının ailesi ve yakınları tarafından sarılması gerekiyor.

Bu işkencenin bir an önce bitmesi gerek. Aysel Tuğluk, Mehmet Emin Özkan gibi hasta tutsaklara siyasi saikle rapor veren hekimlere de ettikleri Hipokrat Yemini’ni hatırlatmak gerek.

Banu Güven

© Deutsche Welle Türkçe

EN SON EKLENENLER