Ülkemizde yaşanan anti-demokratik dönemler, geride faili meçhul cinayetler, gözaltında kayıplar gibi çok büyük acılar ve yıkımlar bıraktı. İşkence mağdurları ve faili meçhul cinayetlere kurban gidenler ile gözaltına alındıktan sonra bir daha kendilerinden haber alınamayan insanların yakınları acı içinde adalet aradılar aramaya devam da ediyorlar. İnsanlar, en azından kayıplarının ölü ya da diri nerede olduklarını bilmek istiyorlar. 27 yıl önce ; “sağ aldınız sağ istiyoruz” dedik. Cevap olarak; Hasan Ocak, Rıdvan Karakoç, Ferhat Tepe, Ayşenur Şimşek’ te olduğu gibi işkence edilmiş bedenlerini isimsiz mezarlarda bulduk ya da Kenan Bilgin, Cemil Kırbayır, Savaş Buldan ve yüzlerce diğer kaybımız gibi sır oldular. Yıllar sonra; polisin, jandarmanın, JİTEM’in, kontrgerillanın, MİT’in, Hizbul-Kontra’nın işledikleri suçlar kamuoyuna yansımaya başladı. O zaman “failler belli, katiller nerede ?” diye sorduk ama gerçekler kimi zaman emniyet dosyalarında saklandı, kimi zaman savcılık dosyalarında. AİHM birçok başvuruda Türkiye’yi mahkûm etti. Buna rağmen savcılıklar hala bu suçlara ilişkin etkin soruşturma başlatmıyor ve failler yargılanmıyor. Yargılansa bile cezasızlık zırhı ile korunuyorlar. Faili meçhul cinayetler sonucu yakınlarını kaybedenler, olayların etkin bir şekilde soruşturulduğunu ve devletin bütün kurumlarının işbirliği içinde, gereken her şeyi yaptığını görmek istiyorlar. Ancak ne yazık ki, yaşatılan umutsuzluk sonucunda karanlık dönemlerin geride bıraktığı en ciddi yıkımlardan biri de adalete olan güvende kırılma oldu. Bu insanlık dışı olayların aydınlatılmayacağı, faillerin asla bulunamayacağı ve olayların sürekli örtbas edileceği gibi bir algı oluştu. Bu algı ortadan kaldırılmadığı sürece cinayetlerin, işkencelerin, kayıp olaylarının bir daha yaşanmayacağı iklimini kılmak mümkün değildir. Türkiye, bu karanlık dönemleri geride bıraktığını: insan haklarına dayanan, hukukun üstünlüğünün her şeyden önce geldiği şeffaf bir yönetime kavuştuğunu ancak bu faili meçhul cinayetleri ve kayıp olaylarını aydınlatarak gösterebilir. Gözaltında kaybetme bazı devletler tarafından uygulanan en ağır ihlal yöntemlerinden birisidir. İnsan Hakları Derneği verilerine göre ülkemizde gözaltında kaybedilen 900’den fazla CAN vardır. Kimliği, kökeni, düşüncesi ne olursa olsun insan hakları savunucuları ayrımsız olarak tüm kayıpları aramaya, bulunmaları için çağrı yapmaya ve kaybedenlerin yargılanmasını istemeye devam edecektir. Bu süre içinde sorumlular yaşamlarını yitirseler bile TARİHE BİR NOT düşülecektir. Bu uzun soluklu bir mücadeledir. İnsan Hakları Savunucuları olan bizler asla ve asla bu mücadeleden vazgeçmeyeceğiz. Kısaca özetlersek ; KAYIPLAR ÜLKENİN VİCDANIDIR.VİCDANIMIZA SAHİP ÇIKALIM.
Kayıplar Ülkenin Vicdanıdır…
713