Dersim’de bir halk geleneği: Xece Ana Gujiye’yi anlattı

Xece Ana Dersim’de unutulmakla yüz yüze kalmış olan Gujiye’yi PİRHA’ya anlattı. Kışın en soğuk zamanlarında dayanışmanın kadınlar eliyle nasıl yürütüldüğünü aktaran Xece Ana, hovtemala kadar yaşlı kadının ev ev dolaştığını ve bereketi arttırdığını dile getirdi.

Köyden kente göç, insanın insanla, doğa ve doğadaki canlılarla ilişkisini de zayıflattı. Zayıflayan bu ilişki ağı beraberinde geleneksel ve inançsal bazı değerleri de ortadan kaldırdı.

Gujıye de bunlardan biri. Özellikle Dersim coğrafyasında yüzyıllar boyu sürdürülen Gujıye zorunlu göçlerin artmasıyla yapılamaz duruma geldi.

Gaxan sonrası Xızır ile paralel bir şekilde kutlanan ve kadınların merkezinde olduğu Gujiye’yi, evine misafir olduğumuz Xece Ana’dan (Hatice Dikme) dinledik. Köy ve köydeki inançsal ve geleneksel ritüelleri anlatan Xece Ana’nın gözleri ışıldıyor ve yüzüne özlemle karışık bir gülümseme yerleşiyor.

Köylerde şubat ayının zorlu geçtiğini aktaran Xece Ana, başlıyor Gujıye geleneğini anlatmaya.

Yaşlı kadının (Pire) elinde bastonuyla ev ev dolaştığını söyleyen Xece Ana, “Her evin bir günü vardı ve o evin sahibi bu ritüeli yerine getirirdi. Kapı komşusu da o eve gelip ne hazırlanmışsa yerlerdi. Günü gelen evin sırasında hava çok fırtınalıysa komşular sen yaşlıyı sinirlendirmişsin o yüzden gök gürültüsü var deniliyordu” dedi.

“YAŞLI KADIN BASTONUNU ALIRDI VE İLK EVE DOĞRU YOL ALIRDI”

Xece Ana, yaşlı kadının (Pire) köyün ilk baştaki evine gittiğine işaret ederek, şunları aktardı:

“Yaşlı kadın bastonunu alırdı ve ilk eve doğru yol alırdı. Ev sahibi sobasını yakardı, masanın üstüne bardağını, yere de minderini indirirdi. Sonra dışarı çıkıp ‘fukara yaşlı gel otur’ derdi. Sonra havalar ısınmaya(güneş çıkmaya) başlayınca zırfet yaparlardı. Bu sefer başka bir eve giderdi sonra diğer evin sahipleri de dışarı çıkar bastonunu alıp  ‘yaşlı yaşlı gel, içeride soba yanıyor’ derlerdi. Sobanın kenarına minder koyarlardı, yöresel yemekler yapılırdı. Sırayla diğer evlere giderlerdi. Sıra sonuncu eve geldiğinde ve eğer fırtına kopmuşsa sen pireyi (yaşlıyı) sinirlendirmişsin o yüzden bugün fırtına var. Böyle bütün evleri şubat ayı bitene kadar gezerlerdi.”

“GUJİYE BİTTİĞİNDE BÜYÜK VE KÜÇÜK HOWTEMAL BAŞLAR”

Gujiye bittiğinde mart ayının başladığını dile getiren Xece Ana, o günleri şöyle anlattı:

“Bu ayda da büyük ve küçük howtemal başlıyor. Yağmur yağdığında hayvan derisinden yapılan yayığın ağzına huni koyardık ve dışarı bırakırdık ki bereket içeriye girsin. İlk gök gürlediği zaman evin büyüğü evde ağır olan bir şeyi alıp kaldırırdı ki evin rızkı, bereketi o kadar ağır ve çok olsun. Daha sonra herkes dışarı çıkıp yağmurda doğaya şükretmek için dua edilir ve yağmur suyunu yüzüne sürerlerdi o dönemler öyleydi. Derelerden su getirirdik çocuklara banyo yaptırırdık, hedik yapardık suyu ahırlara serperdik bereketli olsunlar diye. Böyle böyle kış mevsimini bitirirdik.”

“O ZAMANLAR BAMBAŞKAYDI VE ÇOK GÜZELDİ”

Howtemal süreçlerinde gök gürlediği zaman ip bağlandığına dikkat çeken Xece Ana, “Bunun sebebi de kötülüklerin (yılanların, kurtların, ayıların saldırılarına karşı) ağzının bağlanması anlamında ipe düğüm atılıp derin bir yerde taşın altına gömerlerdi. Gömdükten sonrada bütün kötülükler bizden uzak dursun denilirdi. Küçük ve büyük howtemalde niyazlarımızı dağıtırdık, oruçlarımızı tutardık. O zamanlar bambaşkaydı ve çok güzeldi” diyerek köy ve köyün tüm zorluklarına karşın yaşadıklarının özlemini ifade etti.

Kaynak:

Diren KESER-Nuray ATMACA/PİRHA

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

EN SON EKLENENLER