Cemevlerine gelen yüksek elektrik faturalarına tepki gösteren Alevi Dernekleri Federasyonu’na (ADFE) bağlı kurumlar ve cemevleri, faturaları ödememe kararı alırken; İstanbul Adliyesi’nde dava açtı. Basın açıklamasını okuyan Sanatçı Tolga Sağ, “Bizler, halkımızla paylaştığımız milyar TL’lik elektrik, doğalgaz ya da su faturalarını ödemeyeceğiz. Bu bir haktır ve verdiğimiz özgürlük mücadelesinin bir sembolüdür” dedi.
Alevi Dernekleri Federasyonu’na (ADFE) bağlı kurumlar, cemevlerine gelen yüksek elektrik faturalarını ödememe kararı aldı ve İstanbul Adalet Sarayı önünde basın açıklaması yaparak, dava açtı.
İstanbul’da bulunan ve ADFE’ye bağlı Garip Dede Dergahı Vakfı, Erikli Baba Eğitim ve Kültür Vakfı, Hacı Bektaş-ı Veli Kültür Tanıtma Vakfı, Arnavutköy Hacı Bektaş-ı Veli Kültürünü Yaşatma ve Tanıtma Derneği, İkitelli Cemevi Kültür Eğitim ve Dayanışma Derneği, Esenler Cemevi Derneği, Habipler Cemevi Hacı Bektaş-ı Veli Kültür ve Sosyal Yardımlaşma Derneği, Başakşehir Hacı Bektaş-ı Veli Cemevi, Şahkulu Cemevi-Şahkulu Sultan Külliyesi Mehmet Ali Hilmi Dedebaba Araştırma Eğitim ve Kültür Vakfı ile Yunus Emre Samandıra Cemevi Kültür ve Sosyal Yardım Derneği, İstanbul Asliye Hukuk Mahkemesi’ne başvurdu.
Başvuru öncesi açıklama yapan ADFE Genel Başkanı Celal Fırat, gelen elektrik faturalarının Türkiye meselesi haline geldiğine ve her evde ‘yangın’ olduğuna dikkat çekerek, “Cemevlerine gelen faturalar canımızı yakmaya başladı. Biz bu ülkede eşit yurttaşlık istiyoruz. Türkiye Cumhuriyeti Devleti bizi ikinci sınıf vatandaş görmekten vazgeçmelidir. Devlet cemevlerinin yasal statüsünü kabul etmelidir. Hiçbir cemevimiz faturalarını ödemeyecektir. Devlet sorumluluğundan kaçmamalıdır. Cemevlerini ‘ticarethane’ gören zihniyeti kınıyorum” dedi.
Avukat Nuran Arslaner de, AİHM’in verdiği kararlara işaret ederek, mahkemelerin kararları uygulatması için dava sürecini sürdüreceklerini ifade etti.
“ALEVİLER ZİMMETLİ VATANDAŞINIZ DEĞİLDİR”
Avukat Nuran Arslan Arslaner’in ardından Garip Dede Cemevi Yönetiminde olan Sanatçı Tolga Sağ basın metnini okudu.
Sağ, bireysel özgürlüğün, vatandaşlığa dair olan haklar ve özgürlüklerden yararlanmanın zeminini oluşturan özyönetimi ifade ettiğini belirterek, “Diğer bir tanımla; vatandaşlığın yasal, siyasal kimlik boyutlarının beslediği farklı ya da örtüşen aidiyet hislerini ve pratik bakımdan bireylerin devlet tarafından gördüğü saygıyı ifade eder. Demokrasi ise; toplumun tüm kesimlerinin, toplumsal refahını artırmak veya hak talep etmek için bireylerin sivil topluma katılma becerisi üzerine kuludur, bireylerin sivil ya da siyasi faaliyetler katılımı ise eşit vatandaşlığın temel ilkesidir” dedi.
Mecliste demokrasi gereği bir ‘Anayasa Uzlaşma Komisyonu’ kurulup, siyasi partilerden eşit sayıda temsilcinin “Yeni Anayasa” yapım çalışmaları için yıllarca çalıştığını hatırlatan Sağ, “Bizleri temsil eden bu siyasi partilerin uzlaşma komisyonuna sunduğu anayasa taslaklarında vatandaşın siyasi kimliği, hukuki statüsü, hak sahipliği, inancı, sosyal ve kültürel kimliği katılımcılık boyutuyla ele alınmıştır. Alevilerin haklarını da kapsayan bu çalışmaların Anayasa komisyonu tarafından tekrar değerlendirilmesini eşit yurttaşlık bağlamında cemevlerimizin ibadethane sayılmasını talep ediyoruz” diye konuştu.
“ALEVİLER AZINLIK DEĞİLDİR!”
Sağ, açıklamanın devamında şunları aktardı:
“Bu anlayış Selçuklu- Osmanlı ve de ne yazık ki günümüz Cumhuriyetinde Sünni İslam anlayışındaki “zimmetli vatandaş” anlayışının bir tezahürüdür. Bu anlayış Alevilerin inançlarından vazgeçerek Sünni İslam’ın gölgesinde cemaat, tebaa ya da grup olarak kalmasını ve vatandaşlık aidiyetlerinin de Sünni kimliğe hizmet derecesinde olmasını isteyen bir anlayıştır. İşte bu yapay faşist idealde Sünni çoğunluğa hizmet eden ‘Himaye bir toplum’ vardır. Alevileri ideolojik, siyasi, idari, ekonomik tüm alanlarda yok sayıp varlıklarını Sünniliğe hizmetle ilişkilendirmek, fetihçi halifelerin adalet düşüncesidir. Bu ‘Nas, sünnet ya da töre’ gereğidir; yani “Sünniliği yay ve genişlet ideolojisidir.”
Alevilerden vergi adı altında “karşılıksız para” alan devletin bu parayı gelir dağılımını kontrol etmek amacıyla aldığını beyan etttiğini ancak harcamaları ve finansı taraflı yaparak, vergilerin Sünni vatandaşların dini gereksinimleri için rahatça ve helalmiş gibi kullanıldığını vurgulayan Sağ, “Alevi toplumunun siyasallaşmasının dinamiklerinde, kimlik ve tanınma taleplerinin merkezinde cemevlerinin inançsal haklarının mücadelesi vardır. Geldiğimiz süreçte de devlet; cemevlerimizi yok sayarak, kendisine ideolojik açıdan bağımlı bir toplum yaratma özlemi içindedir. Bu nedenle Alevilerin ibadet merkezlerini ticarethane olarak görüyor ve onları mali sıkıntılarla yıldırmaya çalışıyor. Ancak denetim ve özgüven kazanan Alevi örgütleri, devletten mali kolaylık yerine Alevi toplumunun haklarını istiyor; yani eşit vatandaşlık mücadelesi veriyor ve bundan asla vazgeçmeyeceklerdir. Cemevlerimize dayatılan milyarlık elektrik, doğalgaz ve su faturaları bizleri yıldırmayacaktır” ifadelerine yer verdi.
“MİLYAR TL’LİK ELEKTRİK, DOĞALGAZ VE SU FATURALARINI ÖDEMEYECEĞİZ”
“Bizler yüzyıllardır ibadetimizin cem olduğunu, bunun yerinin de cemevi olduğunu, orucumuzun Hızır ve Muharrem orucu olduğunu, kendi inançsal ilkelerimizin Sünnilik veya Şiilikle hiçbir bağının olmadığını vurguluyoruz” diyen Sağ, “Devlet bir inancın safiyetine, gerçekliğine ve sahihliğine dokunamaz, onu tarif edemez, o inancın mensuplarını çeşitli maddi ve manevi baskılarla tehdit edemez çünkü aynı havayı, suyu ve aynı toprağı kardeşçe paylaşan bir toplumu tehdit etmek, aslında özünü tehdit etmek demektir. Bizler, halkımızla paylaştığımız milyar TL’lik elektrik, doğalgaz ya da su faturalarını ödemeyeceğiz. Bu bir haktır ve verdiğimiz özgürlük mücadelesinin bir sembolüdür diyor, saygılarımızı sunuyoruz” ifadelerini kullandı.
Kaynak: PİRHA