ABD’nin NATO üzerinden, Karadeniz’de izlediği yayılma politikası Ukrayna’yı, NATO’ya dahil etme isteğinin sonucu olarak Rusya’nın, Ukranya’ya saldırısına başka bir yön kazandırdı. Rusya’nın, Ukranya’ya saldırı nedeni sadece bu olmasa da, bu belirti, Rus işgalciliğini körükleyen önemli bir neden olarak hem Putin’e hem de NATO’ya stratejik olanaklar sağlıyor.
Putin’in ideolojik ve politik diktatöryal zihniyeti, Ukrayna diye bir ülkenin varlığını kabullenememe mesajını dünya kamuoyuna yansıtıyor.
Putin’in Ukranya’yı ayrı bir ulus olarak kabullenemeyişi, dünya kamuoyuna emperyalist devletlerin özgürlük hakkındaki düşüncelerini irdeleten güncel bir konu.
Putin’in yaşayan bir halkın etnik kimliğine ve bağımsızlığına itirazı, Rus milliyetçiliğinin tekrar hortlayan faşizmini göstermektedir.
Son iki haftadır, bütün dünyanın gözlerinin bu savaşa odaklanması, Rusya-Ukranya savaşının sadece yerelde değil; klasik savaş duyarlılığının ötesinde olup, savaşın artık ne kadar tehlikeli boyutlara ulaştığını anlatmaktadır. Çünkü eskiden savaşların toplumsal etkisi, ağırlıklı olarak yerel düzeydeydi. Fakat emperyalist savaş stratejilerinin dünya halkları açısından kıyamet korkusu kadar hissedilir olması emperyalizmin, halkların bilincinde ne kadar derin bir yer edindiğini fark ettirmektedir.
Sermayenin küreselleşmesi, enerji kaynaklarının sınıfsal boyutunun büyümesi, savaşlara her halükarda evrensel bir nicelik ve nitelik kazandırmaktadır. Bununla bağlantılı olarak Rusya-Ukranya savaşı, Rusya’nın nükleer bir güç olduğunu ve Rusya’nın, Avrupa’ya doğalgaz tedariki konusunda eko-politik bir öneminin olduğunu hatırlatmaktadır. Bu hatırlatma aynı zamanda, kapitalist sistemin tüketim toplumu olmuş bizlerin, Rusya’nın bu acımasız saldırışına karşı neden çaresiz seyirci kaldığımızıda özetleyen bir gerçektir.
Ayrıca günümüz dünyasında yaşanılan savaşların sadece işgale uğrayan ülkenin dışındaki ülkeleride tehdit etmesi, kapitalist-emperyalist dünya düzeninin şekillendirmiş olduğu stratejik bir karardır. Rusya ve Ukrayna arasında süren görüşmeler her ne kadar devam etse de, Nato’nun ve Rusya’nın küresel hedeflerine ulaşması bakımından, bu görüşmelerden olumlu bir netice beklemek saflıktır.
Yeni dünya düzeninin çizilen haritasını incelediğimizde, umutvari olmak pek de inandırıcı olmuyor.
Ukrayna’daki savaşın ABD-NATO güçleri ile Rusya arasındaki emperyalist rekabet ve paylaşım savaşı olması, savaşı takip edenler açısından, bu savaşın sınıfsal bir savaş olduğu hakikatini gözler önüne sermektedir.
Bu yüzden, dünya halklarının sınıf bilinci doğrultusunda bu savaşı analiz etmeleri;
evrensel insanlığın kurtuluşu için, neler yapılması gerektiği hakkında doğru ve istikrarlı bir mücadele belirleyecektir.