Halkların Demokratik Partisi (HDP), Meclis’te haftalık olağan grup toplantısını yaptı. Grup toplantısına Türk Tabipler Birliği Merkez Konsey üyeleri de katıldı. HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, grup toplantısında gündeme dair değerlendirmelerde bulundu.
Sancar, konuşmasına Halepçe ve Gazi katliamında yaşamını yitirenleri anarak, başladı.
Sancar’ın konuşmasının öne çıkan bölümleri şöyle:
“İktidar, geçmişteki bütün bu acıları yaratan politikaların daha da ilerletilmesini sağlayacak bir anlayışı yürütüyor. İşte bu anlayış, bu ülkeye felaketler yaşatıyor. Bu ülkeyi karanlığa ve uçuruma doğru götürüyor. Toplum bunun farkında. Haklarımız bunun farkında. O nedenle iktidarın da desteği her geçen gün biraz daha düşüyor. Desteğini kaybeden bütün iktidarların geçmişte yaptıkları gibi bu iktidar da şimdi kendisini ayakta tutacak ve devamını sağlayacak oyunlara girişiyor. Bu oyunların başında da geçmiş iktidarların yönetimlerin kullandığı yöntemleri devreye sokuyor. Bu yöntemler öncelikle seçim kanunlarıyla oynayarak oy kaybına rağmen milletvekili sayısını aynı tutmak ve bu şekilde çoğunluğu korumak geliyor.
Seçim kanun teklifi dün AKP-MHP iş birliğiyle Meclis’e sunuldu. Burada yapılan değişikliğin amacının bu iktidara; siyasi mühendislik ve hukuksal oyunlarla çoğunluğu kazandırma amacına dayanıyor. Kaybeden iktidarlar bu mühendislik çalışmalarından medet ummuşlardır geçmişte, bunun çok örneği var. Bakın barajı yüzde 7’ye düşürdüler güya. Oysa biz baraja karşı mücadeleyi kuruluşumuzdan beri, bu siyasi gelenekteki bütün partiler, bu mücadeleyi büyük bir kararlılıkla yürütmüşlerdir. Bizim önümüze çıkarılmıştı bu baraj, biz bu barajı çeşitli yöntemlerle en çok da ilkeli ve kararlı mücadelemizle yıktık. Barajı açmak için halkımızın güçlü desteğiyle, her dönemde mutlaka etkili yöntemler bulduk. Şimdi bu barajın ne kadar anlamsız olduğu bizim bu mücadelemiz sayesinde ortaya çıktı. Barajı aşmak için halkımızın güçlü desteğiyle, her dönemde mutlaka etkili yöntemler bulduk.
Barajı yüzde 7’ye indirmelerinde elbette bizim mücadelemizin payı var ama kendi hesaplarının da burada bir rolü var. İktidarın küçük ortağı eriyor. Yüzde 10 barajının altında kalacağı kesin gibi görünüyor. Şimdi onu kurtarmak için barajı indiriyorlar. Ama barajı indirirken ittifak sistemiyle oynuyorlar. İttifak sistemiyle oynamalarının nedeni de belli. Yine kendilerine oyları azalmasına rağmen avantaj sağlamak istiyorlar.
Tekrar hatırlatalım; bu oyunlara başvuran bütün iktidarlar eninde sonunda halkın güçlü iradesi karşısında kaybetmişlerdir. Bu yöntemlerle, seçim kanunlarında mühendislik oyunlarıyla, varlıklarını devam ettirebileceklerini sanan iktidarlar, geçmişe bir baksınlar. Bu iktidar da geçmişe bir baksın. MHP’ye yüzde 7 baraj indirimini hediye etmekle, il ilçe seçim kanunlarında kendi ağırlıklarını koruyacak yöntemleri kanunlar yoluyla uygulamaya sokmakla varlığınızı sürdüremezsiniz. Çünkü karşınızda barajları yıkmış büyük bir siyasal gelenek ve güçlü bir irade var. HDP var, HDP’nin birlikte hareket ettiği demokrasi güçleri, emekçilerin, ezilenlerin mücadelesi var. İstediğiniz kadar bu oyunlara başvurun, bunlardan medet umun, hiçbir sonuç alamayacaksınız. Bunlar nafile çabalardır. Kendilerini bu şekilde güvence altına almak herhangi bir şekilde tutmayacak bir hesaptır. Bu hesap bizim duvarımıza çarpacaktır. Bu hesap, HDP’nin demokrasi güçlerinin ortak mücadelesinden dönecektir. Bunu böyle bilsinler. Tekrar bunu düşünsünler.
SAĞLIKÇILARIN GREVİ
Dün 14 Mart Tıp Bayramı’ydı. Tıp Bayramını bütün sağlık emekçileri ile birlikte kutladık. Yaşadıkları sorunlara dikkat çekmek için bugün de süren bir grev-görev eylemleri var. Eylemlerini buradan selamlıyorum. Birlikte olduğumuzu yine ilan ediyorum. Aramızda konuklarımız var. Onlara da hoş geldiniz diyorum. Onur verdiniz bize. Onların mücadelesi bizim mücadelemizdir. Günden güne bozulan sağlık sisteminin yükünü sağlık emekçilerinin omuzlarına yıkıyorlar. Kendi sorumluluklarının gizleme için sağlık emekçilerini hedef gösteriyorlar. Bugüne kadar yaptıkları zulümler yetmedi, şimdi de ülkeden kovmaya yelteniyorlar. Kim kimi nereden kovuyor ey iktidar sahipleri. Bugün de iktidarın küçük ortağı tehditlerine devam etmiş. Oysa halk biliyor, kendi sağlığının nereden ve nasıl sağlanabileceğini gerçekleşebileceğini görüyor. Kendisi için var gücüyle sağlık emekçilerinin öneminin farkındadır bu halk. Hekimler hiçbir yere gitmiyor. Bu halkın mücadele eden emekçileri, ezilenleri hiçbir yere gitmiyor. Kim gidecek? Bu iktidar gidecek. Bu halka zulmü, yoksulluğu, açlığı reva gören bu iktidar gidecek. Hiçbir yere gitmiyoruz. Buradayız ve sizleri tarihin çöplüğüne bu ortak mücadele azmiyle mutlaka göndereceğiz. Bunu da böyle bilin.
Zaten TTB de açıklama yaptı. ‘Hiçbir yere çekip gitmiyoruz’ diyorlar. Çünkü bu ülke bizim, biz bu halkın içinden çıktık ve bu halkın hizmetinde olmaya devam edeceğiz ama haklarımızı da sonuna kadar arama mücadelesini sürdüreceğiz. Kararlılıkla sürdüreceğiz. Asla taviz vermeyeceğiz. ‘Boyun eğmeyeceğiz’ diyor hekimler ve sağlık çalışanları. Nitekim bu mücadelede de sonuç almaya başlıyoruz. Evet, dün AKP Genel Başkanı bazı açıklamalarda bulundu. Bu sözlerini geri alma, tevil etme amaçlı ifadeler kullandı. Oysa biz biliyoruz ki daha önce söylediği sözler dil sürçmesi değil tam da gönlünden geçenin ifadesidir. O nedenle bugün yaptığı tevilin hiçbir karşılığı ve anlamı yoktur. Vaatlerde de bulunmuş. Üç beş tane düzenleme sözü vermiş ama bunların hiçbiri hekimlerin haklı taleplerini, sağlık emekçilerinin haklı isteklerini karşılamaya yetmiyor. Yanından bile geçemiyor. Evet haklar lütufla gelmez, haklar mücadeleyle alınır. TTB, kamuoyuna ve siyasi aktörlere 10 maddelik bir liste sundu. Bunların takipçisiyiz. Bunların biz de sahibiyiz.
KUMPAS DAVASI
Bu iktidar kaybettikçe saldırılarını arttırıyor ve saldırılarının da hedefinde özel olarak partimiz var. HDP var. İşte Kobanê Kumpas Davası, işte kapatma davası, işte diğer alanlarda her gün yenilenen yargısal, polisiye operasyonlar. Kuşatmaya çalışıyorlar, bizi etkisiz kılacaklarını sanıyorlar ama yanılıyorlar. Yanıldıklarını da tarih gösteriyor. Mücadelemiz bugün gösteriyor ve kararlılığımız ileride de nasıl haklı olduğumuzu ortaya çıkaracak. Bunun nasıl güçlü ve haklı mücadele olduğunu hep birlikte bu iktidar sahiplerine ve bütün dostlara göstereceğiz. Kobanê Kumpas Davası, gözlerden ırak bir şekilde yürütülmek isteniyor. Orada bu iktidarı yargılayan arkadaşlarımız kararlıkla inançla sözlerini söylemeye devam ediyorlar. Evet, buradaki anlayışı biliyoruz. Yargı bu iktidarın toplumsal ve siyasal muhalefeti dizayn etme sopası haline gelmiştir. İşte Kobanê Kumpas Davasında da aynı anlayış hüküm sürüyor. Ama arkadaşlarımız savunmalarında konuşmalarında her gün bu anlayışı mahkum ediyorlar.
Çöp gibi bir iddianame ile bizleri suçlamaya çalışıyorlar. Kapatmak için uğraşıyorlar ama başaramayacaklar. Çünkü hep söyledik, HDP bir bina değildir. HDP savunmasını her alanda yapacaktır.
Biz asıl savunmamızı halkımızla birlikte yapıyoruz. Halklarımızla, demokrasi güçleriyle birlikte yapıyoruz. Eğer bunun örneklerini görmek istiyorlarsa 8 Mart’a baksınlar, 8 Mart’ta nasıl bir iradenin ve kararlılığın ortaya çıktığını görsünler. Yine eğer bununla yetinmek istemiyorlarsa geçen seneki Newroz’u hatırlasınlar ve önümüzdeki hafta kutlayacağımız Newroz’u dikkatle takip etsinler. HDP’yi biz o meydanlarda savunacağız. Savunmamızı da mücadelemizin geleceğini ve yönetmelerini de o meydanlarda halklarımızla birlikte milyonlarla birlikte coşkuyla kararlılıkla yapacağız. Bunu şimdiden herkesin bilmesi gerekiyor.
Kirli kumpaslara devam edebilirsiniz, oyunlar sergileyebilirsiniz, seçim kanunlarıyla oynamaya devam edebilirsiniz ama bir şeyi başaramazsınız. Bu kararlı duruşu bu azimli mücadeleyi durduramayacaksınız. Duvarları yıktık dedim, baraj duvarlarını yıktık seçimlerde önümüze konan engelleri yıktık, kumpas davalarını boşa çıkartıyoruz. Bu iktidarı bu güçle, bu kararlılık ve inançla, bu mücadeleyle mutlaka göndereceğiz. Onları göndereceğiz. Onları besleyen zihniyeti de mutlaka değiştireceğiz. Newroz bunun en büyük göstergesi olacaktır.
HASTA TUTSAKLAR
İktidar zulme doymuyor. Hep söylüyorum, bir iktidarın özünü anlamak istiyorsanız; cezaevlerindeki uygulamalarına bakın. Cezaevlerinde hangi zulüm uygulanıyorsa ülke de de sistem o zulmün temelinde yatan anlayışına dayanıyor. O nedenle cezaevlerinden gözümüzü bir an bile ayırmayalım. Oradaki uygulamaları bir an bile unutmayalım, aklımızdan çıkarmayalım. Aysel Tuğluk arkadaşımıza teşhis kondu. Cezaevinde kalamayacağı net bir şekilde ortaya çıktı ama onu cezaevinde tutmaya çalışıyorlar. Aysel Tuğluk, bizim siyasi irademizdir, onurumuzdur, kadın mücadelesinin de en kararlı sembollerinden biridir. Ona reva görülen bu zulüm; onun bu kimliğinden dolayıdır. Biz bu hikayeleri, içeride siyasi rehine olarak tutulan arkadaşlarımızın hayatlarında ve onlara karşı yürütülen politikalarda görüyoruz. Bir kez daha diyoruz ki; Aysel hafızamızdır. Onun hafızası bizim hafızamızdır. Onun mücadelesi bizim onurumuzdur. Onun gibi içeride tutulan hasta tutuklular, mahkumlar ve siyasi rehineler siyasi onurumuzdur. Bizim mutlaka en kısa zamanda özgürlükte buluşma sözü verdiğimiz yol arkadaşlarımızdır.
Kasım ayından bu yana cezaevlerinde 8 hasta hükümlü ve tutsak hayatını kaybetti. Bunların çoğu tek başına yaşamlarını sürdürebilecek durumda değillerdi. Bu uygulamalar fili idam cezasına dönüşmüştür. Bunu defalarca söyledim. Anayasadan ve yasalardan idam cezasını çıkarttılar ama cezaevinde kalamayacak durumda bulunan hasta tutuklu ve hükümlüler orada tutmakla filine idam cezasını sürdürüyorlar. Buna karşı durmak zorundayız. Bu zulüm bu iktidarın bu ülkeye reva gördüğü rejimin de özetidir. Bakın bir örnek, Kayseri Bünyan Cezaevinde tutuklu bulunan Muhlise Karagüzel. HDP Muş İl Eş Başkanımızdır. Bundan 20 gün önce rahatsızlanarak revire kaldırıldı. Revirden Bünyan Hastanesine sevki yapıldı. Hastane Karagüzel’i Kayseri Devlet Hastanesine sevk etti. Kayseri Devlet Hastanesine sevk edilmesine rağmen cezaevine gönderilerek, 20 gün bekletildi. Maalesef kalp krizi geçirdi, stent takıldı. Ameliyatlı haline, bırakın kaçmayı kendini ifade edecek durumda olmamasına rağmen yatağında kelepçeli bir halde tutuldu. Üstüne üstlük henüz iyileşmemesine rağmen apar topar cezaevinde gönderildi. Bu zulümdür.
‘BİZ SAVAŞA HER YERDE KARŞI ÇIKIYORUZ’
Ukrayna’da devam eden savaş, bizlere yıkıcılığı ve acıları nasıl büyüttüğünü bir kez daha ortaya koymuş, barış hedefinin ne kadar önemli olduğunu da göstermiştir. 20 gün içinde yaşanan yıkımlar ve acılar, savaşların ortak özelliğidir. O nedenle bizler derhal, gecikmeden her türlü savaş politikasına militarist anlayışa işgal operasyonlarına karşı büyük barış hareketini kuralım. Hep bir birlikte bu ülkede büyük barış için harekete geçelim. Hemen şimdi harekete geçelim. Çünkü HDP olarak bizler ülkede ve devletler arasındaki sorunların ve uyuşmazlıkların çatışma ve savaş gibi yöntemlerle değil, müzakere ile diyalog ve diplomasi ile çözülebileceğine inanıyoruz. Savaşa nerede olursa olsun karşı çıkıyoruz. Savaş nerede yürütülürse yürütülsün orada barış mücadelesinin içinde yer alıyoruz.
Bunu sadece Türkiye için değil başta Ortadoğu ve Avrupa olmak üzere önemli bir hedef olarak görüyoruz. Büyük barış hareketine, insanlığın ortak değeri temelinde kurulacak büyük bir barış hareketine ihtiyaç var. Bizler barışı amasız fakatsız savunuyoruz. Savaşa, işgale amasız ve fakatsız karşı çıkıyoruz. Sadece bir ülkede ve bölgede değil nerede olursa olsun aynı tutumu sergiliyoruz. Çünkü savaşa karşı çıkmak ve barışı savunmak bizim için bir üst değer, temel ilkedir. Sadece bir yerde savaşa karşı çıkmak başka yerlerde savaşa arka çıkmak ikiyüzlülüktür, iktidarın medyasını ve yandaşlarının yaptığı gibi. Türkiye topraklarında savaş politikalarına ses çıkarmayanlar şimdi barış kelimesini ağızlarından düşürmüyorlar. Onlar barış diyorlar diye biz bu hedeften vazgeçecek değiliz. Onlar bu kavramları kirletmeye çalışıyorlar diye biz bu ilkelere sarılmaktan vazgeçecek değiliz. Tam tersine onların bu iki yüzlüğünü her fırsatta dile getirmeye devam edeceğiz.
‘EFRÎN’DE İŞGALE DESTEK ÇIKMAK…’
Ukrayna’da işgale ve savaşa karşı çıkıp, Efrîn’de işgale destek çıkmak, Libya’da ve başka coğrafyalarda savaş politikalarına destek olmak, burada savaşa dayalı rant ve talan politikalarını savunmak ikiyüzlülüktür. Eğer gerçekten barıştan yana isek, bu ülkede Kürt sorunu başta olmak üzere bütün sorunların diyalog ve müzakere ile çözülmesini savunmak zorundayız. Burada bu iktidarın yürüttüğü, güvenlikçi ve militarist savaş politikalarına karşı çıkmak zorundayız. Suriye’de yürüttüğü savaşa karşı çıkmak zorundayız, başka bölgelerde savaş oyunlarının ana aktörü olma politikalarına karşı çıkmak zorundayız. Şimdi bir barış güvercini rolü oynamaya çalışan iktidar, bunları gizleyebileceğini sanıyor. Öyle olmuyor, olmayacak. Belki bugün bu krizden ve savaştan fırsatçılıkla yararlanmak için çeşitli ip cambazlıkları yapıyor olabilirler ama bu iktidarın barış gibi bir niyetinin olmadığını, insanlığın hizmetine sunulacak herhangi bir politikasının olmadığını herkesin görmesi gerekiyor. Ukrayna’da arabuluculuk veya çözüm aktörü olmaya soyunan iktidar önce bu ülkede savaş politikalarından vazgeçsin. Önce Ortadoğu’da işgal ve savaş uygulamalarından vazgeçsin. Bizler de hepsine birlikte karşı çıkalım.
Şimdi bir barış güvercini rolü oynamaya çalışan iktidar, bunları gizleyebileceğini sanıyor. Öyle olmuyor, olmayacak. Belki bugün bu krizden ve savaştan fırsatçılıkla yararlanmak için çeşitli ip cambazlıkları yapıyor olabilirler ama bu iktidarın barış gibi bir niyetinin olmadığını, insanlığın hizmetine sunulacak herhangi bir politikasının olmadığını herkesin görmesi gerekiyor. Ukrayna’da arabuluculuk veya çözüm aktörü olmaya soyunan iktidar önce bu ülkede savaş politikalarından vazgeçsin. Önce Ortadoğu’da işgal ve savaş uygulamalarından vazgeçsin. Bizler de hepsine birlikte karşı çıkalım. İşte o zaman ancak barış talebinde samimi oluruz. Şüphesiz her türlü askeri saldırganlığa ve işgale karşı çıkacağız. Bir tarafın işgalini meşrulaştırmak için kullandığı argümanlara verecek bir desteğimiz olmaz, olmamalıdır.
Türkiye’nin büyük bir barışa, barış hareketine ihtiyacı var. Bütün gerilim hatlarını demokratik, çoğulcu bir düzende eşit, yurttaşlık temelinde ortak yaşam içinde tutacak asıl politika budur. Büyük barış hareketidir. Bu büyük barış hareketinin unsurlarını, içeriğini geçen konuşmamda söyledim. Elbette halklara arası eşitlik elbette eşit yurttaşlık elbette katılımcı yerel demokrasiye dayanan demokratik bir düzen ama aynı zamanda doğayla, toprakla barış içeriyor büyük barış. Bu büyük barış hedefini iyi anlamak gerekiyor. Türkiye’de bu çıkmazdan bu karanlıktan kurtulmanın yolu buradan geçiyor.
NEWROZ
Newroz geliyor. Newroz hat. Geçtiğimiz hafta İstanbul’da ve Diyarbakır’da dostlarımızla ve yoldaşlarımızla 2022 Newroz programının startını verdik. Kürt halkı başta olmak üzere tüm Ortadoğu halklarının en kadim bayramı olan direniş ve dayanışma günü Newroz’u şimdiden kutluyoruz. Barışa özgürlüğe demokrasiye, adalete ve eşitliğe vesile olmasını diliyoruz. Her yıl olduğu gibi bu yıl da Newroz’u tarihsel özüne uygun bir biçimde halklarımızın ve tüm emekçilerin demokrasi güçlerinin büyük katılımı ve coşkusuyla barış idealine yürüyüş olarak kutlayacağız. Büyük barış yürüyüşünün büyük demokrasi hedefinin güçlü bir ortak eşit yaşamın bir dönemeci olarak kutlayacağız. 2022 final yılı olacaksa bu finalin önemli dönemeçlerden biri 2022 Newroz’udur. 2022 Newroz’unda bu finalde kimlerin kazanacağını göstermek durumundayız. O nedenle heyecanla kararlılıkla, coşkuyla meydanları dolduracağız.
Hepimiz ortak hedeflerimize büyük barışa, güçlü demokrasiye, eşit yurttaşlığa yürüme kararlılığımızı Newroz meydanlarında birlikte sergileyeceğiz. Her dilden, her renkten ses ve sözümüzü haykıracağız. Yan yana duracağız, Newroz ateşini en güçlü şekilde harlayacağız, çünkü bu ateş önümüzdeki yılların aydınlığını müjdeleyecektir. Her türlü adaletsizliğe karşı ayrımsız her türlü haksızlığa karşı en geniş birlikteliği ve kararlılığı Newroz meydanlarında sergileyelim. Hazırlıklar devam ediyor. İllerde, ilçelerde Türkiye’nin dört bir yanında çalışmalar sürdürülüyor. Bunları Newroz meydanlarına akıtacağız. Öyle güçlü akıtacağız ki dostta düşman da gelmekte olanın ne olacağını çok iyi görecektir. Newroz direniştir, umuttur, cesarettir, haykırıştır, dayanışmadır birlik iradesinde bütünleşmedir. Mücadelede ortak olmaktır, yan yana omuz omuza durmaktır. Bir kez daha tüm halklarımızın Newroz’unu kutluyorum. Heyecanla meydanlarda birlikte duracağımız saatleri bekliyorum. Newroz piroz be. Dem dema serkeftine yê (şimdi kazanma zamanı).”