Avukat Seyit Sönmez’in, Maraş Katliamı dosyalarının ‘devlet sırrı’ denilerek gösterilmemesine yaptığı itiraz kabul edildi. Sönmez, katliamın bir ‘sağ-sol çatışması’ndan ibaret olmadığını söyledi.
12 Eylül Darbesi’ne giden süreçte en büyük katliamlardan biri 19 Aralık 1978’de Maraş’ta yapıldı. Yedi gün boyunca süren saldırılarda şehrin Alevi mahallerinde kadınların, çocukların ve ailelerin yok edildiği bir katliam yaşandı. Resmi rakamlar 111 kişinin öldürüldüğünü söylese de tanıklıklar bu sayının çok üzerinde insanın katledildiğini gösteriyordu.
Maraş Katliamı ile ilgili olarak Adana Sıkıyönetim Mahkemesi’nde 804 sanığa dava açıldı. Ancak saldıranlar ile kendini savunanların birlikte yargılandığı uzun süren bir dava oldu. Fakat bu davanın en büyük özelliği dosyalar üzerindeki gizlilik kararıydı.
Dava tutanakları yıllarca avukatlara, dosyayı incelemek isteyenlere kapatıldı. Gerekçe olarak “devlet sırrı” gösterildi. Avukat Seyit Sönmez 2012 yılından itibaren bu dosyalara ulaşmak için çeşitli davalar açtı. Yaptığı her girişim “devlet sırrı” gerekçesiyle reddedildi. Sadece 2013 yılında yüzlerce klasörden oluşan bu dosyanın birkaç evrakına bakmasına izin verildi.
Girişimlerinden vazgeçmeyen Sönmez’in Ankara 12. İdare Mahkemesi’ne yaptığı itiraz 24 Şubat 2022 tarihinde kabul edildi. Karar kendisine yeni ulaşan Sönmez ile bu kararın neden önemli olduğunu konuştuk.
Siz bu davayı yıllardır takip ediyorsunuz. Yıllar önce Kara Kuvvetleri Karargâhı’nda kopya almanıza izin verilmeden sadece gösterilmiş. Şimdi bu kararla tamamen dosya açıldı mı?
Okumak değil de aslında şöyle, ben incelemek için başvuru yapmıştım, Genelkurmay’a gittim. Maraş Dosyası, Ankara’da Kara Kuvvetleri Komutanlığı’nın arşivinde bulunuyor.
2013’te değil mi?
2013 evet. Gittiğimde küçük bir odada birkaç rütbeli asker vardı. Sadece bir-iki tane evrak getirdiler. Öyle diyeyim. 3-5 evrak getirdiler ‘Bunları inceleyin falan’ böyle bir şey dediler. Öyle bir rahat ortam yoktu 3-5 evrak getirdiler oydu yani inceleme.
Bu klasörler neden Kara Kuvvetleri’nde bulunuyor. 225 klasör deniyor, Sıkıyönetim Mahkemeleri Kara Kuvvetleri çatısında olduğundan dolayı mı?
Tabii. Maraş davası 1980 yılında Adana Sıkıyönetim Mahkemeleri’nde görüldü. O yüzden Kara Kuvvetleri Komutanlığı’na bağlı olduğu için onların arşivinde.
‘DOSYAYI VERMEMELERİ SAÇMA, ABSÜRT’
Peki neler var bu arşivde? Mahkeme tutanakları, ifadeler mi? Yoksa başka belgeler de var mı?
Tabii ki, bir dava dosyasını düşünün; devasa bir dosya, keşifler yapılmış, onlar kayıt altına alınmış, ses kayıtları, binlerce tanık dinlenmiş, 45 yıl boyunca keşif yapılmış bir sürü sesli görüntülü materyal var, fotoğraflar çekilmiş… Şunu söyleyeyim, bu dosyayı vermemeleri bir kere gerçekten saçma, absürt. Yani içerisinde devlet sırrı var mı yok mu bunu bilemiyoruz. Bence yok, olamaz çünkü bu bir dava dosyası.
Yani 1978’deki katliamdan sonra açılan davadaki bütün belgeler.
Yapılan yargılamanın dosyası evrakları.
‘BU YÜZYILDAKİ EN BÜYÜK VAHŞETLERDEN BİRİ OLDUĞUNU AÇIK AÇIK GÖRECEĞİZ’
Yani Sıkıyönetim Mahkemeleri 12 Eylül sonrası mahkemelerinde yargılananlar vesaire her şey burada var mı?
Aynen bir dava dosyası, her şey var. Bakın Maraş Katliamı yakın bir tarih sayılır. Çok uzak bir tarih değil. Maraş’la ilgili çok görsel malzeme yok elimizde. Ama bu dosyada çok görsel malzeme var. Tabii görsel malzeme olduğu zaman da dijital bir dünyadayız zaten onun paylaşılması mümkün olacak. Bunların belgelenmesi ile birlikte geçmişte kalan bir olay değil de o dokümanlarla birlikte aslında biz o vahşetin gerçekten de bu yüzyıldaki en büyük vahşetlerden biri olduğunu açık açık göreceğiz.
Bunu istememelerinin bir diğer sebebi ise devletin, paramiliter grupların, CIA ajanı Aleksander Pack gibi adamların karıştığı bir olay olduğunun ortaya çıkacak olması. Bu Amerikan ajanının Çorum’a, Maraş’a geldiğini biliyoruz.
Fakat en önemlisi Maraş’ta bir kentte, toplamda 30-40 bin kişinin katıldığı bir katliam var. Şu anda birlikte yaşayan insanların geçmişte katıldığı bir katliam. Açıkça ismini koyalım, sağcı Sünni inançtaki insanların, Kürt, Alevi ve solculara karşı yapmış olduğu bir katliam var. İşte bununla yüzleşmek çok büyük bir iş. Şu an bunu yapabilecek ne bir iktidar ne buna uygun bir toplum ne bir medya ne de bir yargı var. Dolayısıyla asıl endişelerden birisi de bence bu.
Siz toplumsal bir hesaplaşmadan kaçınıldığını söylüyorsunuz…
Aslında devlet şunu yapmak istiyor. Bu sadece AKP’nin yaklaşımı değil. Öteden beri, “sağcı ve solcu militanların kışkırtması sonucu olay gerçekleşti, dış güçlerin de oyunu oldu, yazık, masum insanlar öldü, alet oldu.” Bu yaklaşım var. Öyle değil, orada komşusunu öldüren, azımsanmayacak bir kitle var. Bunların tekrardan konuşulmasını istemedikleri için bununla yüzleşmek ve hesaplaşmak istenmediği için devlet sırrı meselesini ortaya koydular. Bu karar şu anlamda önemli, bu ülkenin derin güçleri, iktidarı, şimdiye kadarki iktidarları “devlet sırrı” derken, mahkeme de diyor ki, “bu devlet sırrı da tamamı devlet sırrı olamaz.” Devlet sırrı varsa da “ayıkla kalanını ver” diye bir karar var. Bir yanıyla bizim için sakıncalı da bir karar. Yani şimdi idare, bu dosyanın 200 klasörü devlet sırrı, 20 klasörü değil de diyebilir. Buna karşı ben de hemen başvuru yaptım. Kararı alır almaz başvuru yaptım. Dedim ki, “yani şimdiye kadar bu dosya ile ilgili bir devlet sırrı kararı yoktu. Sadece devlet sırrı gerekçesi vardı. Dosyanın kapsamında hangilerinin devlet sırrı olduğu kararı yok. Bu saatten sonra 29 Mart’tan sonra böyle bir karar veremezsiniz, verecekseniz de bu devlet sırrı ya da gizli belge kararını hangi bakan verecek, hangi kurum verecek, hangi amir verecek bunun paylaşılması gerekir ki, onu da ayrıca yargıya taşıyalım.” Yani devlet sırrı mı değil mi, bununla ilgili zaten kanunda açık şeyler de yok. Yani bu kararı kim verecek, öyle şeyler de yok. Bundan sonraki süreçlerde böyle bir karar olursa biz de değerlendireceğiz ve göreceğiz.
Bu karardan sonra siz nasıl bir yol izleyeceksiniz?
Bu karar çıkmış bir karar, yürütmeye durdurma verilmediği sürece idare bunu bir ay içerisinde yerine getirmek zorunda. Ben hemen başvuru yaptım. İdareye, “Fotokopiyi verin. Görsel-işitsel belgeleri tarafıma verilmesi için ne gerekiyorsa o işlemleri yapın. Dijital ortamda var mı, varsa kaç megabayt, video mu getireyim CD mi getireyim” anlamında bir başvuru yaptım. Onun sonucunu bekliyorum. İdare bunu yerine getirmek zorunda, bekliyorum. Ben çok daha önce de bu belgelerin verilmesi için dava açmıştım. O dava da reddedilmişti. AİHM’e kadar gönderildi, o da reddedilmişti.
AİHM nasıl reddetti?
AİHM de incelemiyor, o da üstünkörü. Bir gerekçe yazmaz zaten. E şimdi kabul oldu. Şimdi kabul edilmesi de keyfiliğini gösteriyor. Fakat hukuksal mücadelenin bırakılmaması sürdürülmesi gerektiği yönünde olumlu bir karar oldu.
‘TOPLUMSAL TRAVMALARLA MÜCADELE ANLAMINDA ÇOK ÖNEMLİ’
Peki bu davanın ayrıntılı incelenmesi sonucunda Maraş Katliamı’na ilişkin bildiklerimizde önemli değişiklikler olur mu? Mesela resmi olarak 111 kişinin öldürüldüğü söylenir. Ama gerçek sayının bunun çok üzerinde olduğuna ilişkin tanıklıklar vardı.
Tabii ki, bakın oradaki evraklar sosyologlara, psikologlara, avukatlara sunulacak. Orada en önemlisi bu toplumsal travma dediğimiz şey. Devlet böyle durumlarda bırakın yüzleşmeyi falan hiçbir şey yapmadığı gibi bu kararlar ile acı da veriyordu. Bu travmaları daha da derinleştiriyordu. O anlamda dosyanın ortaya çıkması, yaşananların filminin yapılması, tekrardan belki çıkacak yeni belgeler ile suç duyurularının yapılması, bunlar bu toplumsal travmalarla mücadele anlamında çok önemli. Hiçbir şey çıkmasa bile buna hizmet edecek bir meseledir.
Peki Maraş Davası’nın açılması bir ilk midir? Yani Çorum’da da katliamlar oldu. Onlarda bu kararlar var mıydı?
Bu yanıyla bir ilktir. Maraş toplu bir davaydı. Çorum olaylarında tek tek insanlara dava açıldı. Dolayısıyla tek bir dava yoktu. Burada önemli olan tek bir dosyanın devletin gizli belgesi gerekçesiyle incelenmeye kapatılmasıydı. Bu yanıyla çok absürt bir durum dünyada bunun örneği yoktur.
‘BİNLERCE DOKÜMAN VAR’
Görüntüler de vardır öyle değil mi? Fotoğraflar, video çekimleri vardır?
Onu söylüyorum işte. 3-5 video, tanıklarla konuşularak yapılan belgeseller var. Başka bir şey yok. 78’de televizyon var, radyo var. Olay günü ZDF Alman gazetesi, onlar gelmişler onların yayınları var, TRT orada, onlarca gazete var. Dolayısıyla görsel doküman dosyada var. Emniyet raporları, MİT raporları, kanıtlar var. Binlerce doküman var. Dosya fihristinde görsellerin olduğunu görmüştüm. Burada toplu bir yargılama var. Binden fazla kişi hakkında dava açılıyor. Hem Alevileri yargılıyorlar. Çünkü olayları bir sağ-sol çatışması olarak yansıtıyorlar. Belki dosyanın tamamını, tanıkları da görünce bunun bir sağ-sol çatışması olmadığını başlı başına çok başka bir katliam olduğunu çok net şekilde göreceğiz.
Davaya katliama direnenleri, kurbanları da sanık olarak alıyorlar öyle mi?
Tabii tabii o karışık işte. Zaten direnenleri de dosyaya koyuyorlar ki sağ-sol çatışması olmuş olsun. Benim vekalet aldığım zaten sanıklardan birisi. Bunlar gün yüzüne çıkacaktır belgeleri, tanıklıkları, görüntüleri ile. Olayların sağ-sol çatışması olmadığını, bir halkın katledildiğini görüntüleri ve belgeleri ile göreceğiz. Ben öyle umuyorum en azından.
KAYNAK / DUVAR GAZETESİ