AABF’nin, Erdoğan hakkındaki suç duyurusuna takipsizlik verilirse AİHM’ye kadar gideriz

Avukat Şenal Sarıhan, Almanya Alevi Birlikleri Federasyonu adına Cumhurbaşkanı Erdoğan hakkında bulundukları suç duyurusunun gerekçelerini PİRHA’ya anlattı. Sarıhan, “Sayın cumhurbaşkanı, Alevi topluluğunu birbirine karşı düşürmeye, toplumu kendi içinde ayrıştırmaya çalışan bir dil kullandı. Takipsizlik kararı verilirse Anayasa Mahkemesi oradan da Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne giden yolu mutlaka deneyeceğiz” dedi. 

Almanya Alevi Birlikleri Federasyonu, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 5 Kasım 2021’de Siirt’te, Alevi toplumuna yönelik sözleri nedeniyle suç duyurusunda bulundu. Almanya Alevi Birlikleri Federasyonu’nun Alman hükümetinden yüklüce para aldığı ve bu parayı ‘Alisiz Aleviliğin inşası’ için kullandığını iddia eden Recep Tayyip Erdoğan hakkında açılan suç duyurusu dilekçesinde ‘halkı din ve mezhep farkı gözeterek aşağılama, iftira, görevi kötüye kullanma ve ayrımcılık’ ifadeleri yer alıyor.

“CUMHURBAŞKANI, ALEVİLERE KARŞI AYRIMCI BİR DİL KULLANIYOR”

Söz konusu dilekçeyi hazırlayan iki avukattan biri olan Şenal Sarıhan, hukuki mücadelenin gerekçesini anlattı. Sarıhan, Türkiye toplumu içerisinde Alevilerin ayrıştırılmış durumda olduğuna vurgu yaparak Alevi inancına karşı bir tür “hazımsızlığın” olduğunu belirtti.

Av. Şenal Sarıhan, Alevi toplumunun çok büyük acılar çektiğine işaret ederek şu açıklamayı yaptı:

“Alevi toplumunun çok fazla yaşam yitirdiklerini ve kendilerine yönelik tahlillerin, onların canlarına yönelik kıyımlara konu olunduğunu biliyoruz. 20 yıllık iktidarı içinde sayın cumhurbaşkanı da sıkça her fırsatta Sünni ideolojiyi toplum yaşamına yerleştirmeye çalışıyor. Alevi topluluğuna karşı da hep ayrımcı bir dil kullanıyor. Siirt’teki bir konuşmasında Alevi bir yurttaşın, kendisine yönelttiği sorular üzerine vermiş olduğu yanıtta açıkça Almanya Alevi Birlikleri Federasyonu’na yönelik AABF’nin, Alman hükümetinden yüklüce para aldığı ve bu parayı ‘Alisiz Aleviliğin inşası’ için kullanmak üzere değerlendirdiği gibi bir imada bulundu. Bu imanın arkasından adeta Avrupa’daki Aleviler ya da Almanya Alevi Birlikleri Federasyonu, sanki Türkiye aleyhine bir çalışma yapıyormuş gibi bir izlenim yaratmaya çalıştılar.

Bu konuşmanın içerisinde Ayrıca Alevi topluluğunu da birbirine karşı düşürmeye çalışan, topluluğu kendi içinde ayrıştırmaya çalışan bir dil kullandılar. Bunu da dava dilekçemizde ayrıntılı olarak belirttik. Bu tür sözlü saldırılar karşısında doğal olarak saldırıya uğrayanın, hakarete uğrayanın hak aramak gibi bir sorumluluğu var. Bu hak arama kararlılığı içerisinde olan AABF, bize başvurdu. Bu davayı yürütmekte olan iki avukatız; biri benim, diğeri de Oya Aydın Göktaş. 1 Nisan itibarıyla dava dilekçemizi sunduk. Gelecek yanıtın olumlu olmasını temenni ediyoruz.”

“BU DİL, SİSTEMSEL BİR HALE GELEN AŞAĞILAMA DİLİDİR”

Av. Şenal Sarıhan, Cumhurbaşkanı’nın, sıfatı sebebiyle yurttaşlara karşı yansız kalması gerektiğinin altını çizerek “Fakat Türkiye’de fiili bir durum var; partili bir Cumhurbaşkanı var. Ama bu Cumhurbaşkanının partili olması yine de yurttaşlara karşı sorumluluklarını da ikili bir uygulama içinde olmasını gerektirmez” dedi.

Avukat Şenal Sarıhan, “İnanç özgürlüğü” kavramına işaret ederek konuşmasını şu sözlerle sürdürdü:

“İnanç özgürlüğü hem Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nde hem Anayasamızda güvence altına alınmış haklardır. Bu hakların ihlali söz konusu. Üstelik ‘Ben Ali gibi yaşıyorum’ diyerek de Alevi topluluğunun çok değer biçtiği Ali’ye karşı bir aşağılayıcı dil kullanan bir tutum içinde olduğunu da görüyoruz. Başka bir gerçeklikte şu ki 1900’lü yılların hemen her aşamasında Alevi topluluğu ikincilleştirildi, saldırıya uğradı. Maraş’ı, Sivas’ı, Çorum’u unutmayalım ama daha gerilere doğru da fiili saldırılar oldu. İnsanlar bu ayrıştırma sebebiyle yaşamlarıyla bu inançlarının karşılığını ödemiş oldular. Kamuda görev yapan her insan gibi Sayın cumhurbaşkanının da bu konudaki dilini olumlamak mümkün değil.
Alevi topluluğu hak arama bilinci yüksek olan bir topluluk o sebeple bütün katliamların karşısında ısrarla katliamcıların yargılanması konusunda emek verdiler ve örgütlendiler. Bu da bir hak arama yolu. Burada bir nefret suçu işlendiği, bir ayrıştırma olduğu, dini duyguların aşağılanması söz konusu.
Örneğin anımsatmak isterim; Cumhuriyet Halk Partisi lideri Alevi bir yurttaştır. Seçim meydanlarında onun Aleviliği meselesi adeta bir aşağılama, ayrıştırma meselesi olarak da sunuldu. Buna karşı açılmış davalar yok ancak bu dil sistemsel bir hale gelen aşağılama dilidir. Bunun ortadan kaldırılması için elbette hukuk mücadelesi verilecektir.”

“TAKİPSİZLİK KARARTI VERİLİRSE AİHM’YE KADAR GİDECEĞİZ”

AABF adına bu başvuruyu yaptıklarını belirten Av. Şenal Sarıhan, Başkan Hüseyin Mat’ın kendi adına ve aynı zamanda federasyonun yönetim kurulu adına almış olduğu kararla dava dilekçemizi sunduk. Bir olasılık dava açılabilir. Bir diğer olasılık ise Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne bir önerge olarak gönderilir.
Yurtdışında yoğun bir Alevi topluluğu var. Onların yurt dışında olma sebebi Türkiye’de hedef gösterilmelerinden kaynaklanıyor. Yani büyük bir çoğunluğu ekonomik sebeplerle gitmiş değil. Buradaki baskı ortamından ötürü ‘kaçmış’ durumdalar. Ama orada örgütlendiler ve haklarını aramaya devam ediyorlar. Davada olumsuz bir sonuç alırsak hukuk yolları tükenmiyor. O yolları da deneyeceğiz. Eğer takipsizlik kararı verilirse önce Anayasa Mahkemesi oradan da Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne giden yolu mutlaka deneyeceğiz.”

Eren GÜVEN-Melis CİDDİOĞLU/ANKARA

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

EN SON EKLENENLER