1938 birilerinin ısrarla mihenk taşı olarak kabul ettiği tarihtir. Peki gerçek bu mudur? Gerçekten 38 soykırımı bu tarihte olup bitmiş midir? Neden sistem ve sistemin baston değnekleri, 38 soykırımında debelenip duruyor ve olayı da gerçekliğinden koparıyor? İnsanlar, hataları ile yüzleşmedikleri sürece aynı hatayı tekrarlar, farklı kılıklara girse de hata aynı hatadır!
Mezopotamya coğrafyasındaki insanlar, duygusaldır, tez canlıdır, çabuk gaza gelir, agresiftir. Etrafınıza bakın, çok sevdiği için öldüren insanlarla karşılaşırsınız ve de öfkelenince! Kontrolsüzdür çoğu davranışlar, duygular ve toplum yani sürü psikolojisi belirler davranışları ve sonuçları. Uygarlıktan, medeniyetten kopuk, nezir yazıyla son yüzyılda tanışan bir yapı. Üç Allahlı bir coğrafya. Halkın Allah’ı, din adamlarının Allah’ı ve Devletin Allah’ı arasına sıkışan bir yapı. Tarihler boyu, Alevilere karşı ön yargı, karalama, iftira, fetva, devlet kararları vs vs katliam ve soykırımlara zemin hazırlamıştır. Fakat devlet dediğimiz bu aygıtları seçen ve oraya getiren de halktır. Yani halk, politikadan memnundur, politikacılar ise daha memnundur. Çünkü bu dünyayı istedikleri gibi yağmalarken, fakir halka yedi Alevi öldürme karşılığında sonsuz cennet vaat etmiştir, böylelikle halk bu rüşveti severek kabullenmiştir. Politikacı-devlet-din adamları ve halk kirli bir ortaklık içindedir.
Tabi bu dünyada da alevinin malı ve ırzı kendisine helal kılınmıştır, bu da ayrı bir rüşvet. Bu kıyımların nedeni ise, Alevilerin özellikleridir. Birincisi, biat etme kültürlerinin olmayışı, yani zamanı gelince Tanrıları, peygamberleri, kutsal kitapları, kutsal insanları eleştirme bilinçleridir. Diğer özellikleri ise, yüzlerini bilime ve aydınlığa çevirmeleri, Rıza’lık şehri denilen bir komün yaşamı hedef belirlemeleri, akıllarını inanca ipotek etmemeleridir. Şimdi, Tanrıya dahi biat etmeyen, peygamberi elinin tersiyle iten, kırklar cemine dahi almayan, Allah’ın rüşvetlerini dahi (cennet-huri-şarap) elinin tersi ile iten bir toplum, politikacılara nasıl köle olur ya da biat eder! Bu aynı zamanda diğer halklara da kötü örnektir! Halklar içinde kötüdür, çünkü onların yapılarını ya da akıllarını inanca ipotek edişlerini anımsatır sürekli!
1938 Soykırımı, çok ağır olmuştur! Uluslar arası tanımlamalara göre de tartışmasız soykırımdır. Ama yine de nasıl olduysa bu halk geri döndü, büyük kayıplara rağmen, kendi külünü üfleyerek içindeki kıvılcımı canlandırdı, yaşama döndü. Fakat devlet denilen aygıt da boş durmadı. Kaos çıkar-korkut ve kafayı karıştır, yeniden şekillendir modelini devreye soktu. Sonuç, kansız, darbesiz, parasız, askersiz bu halkın çocuğunun eliyle bu halkı katlet! Evet, son zamanlarda olanlar bunlar….
Cahil, okumayan, körü körüne liderlere, siyasetçilere, dinlere biat eden, ayrıca özgürlük ve küstahlığı birbirine karıştıran bir yapı… Bir sanat’çı, bağlama çalan biri, telli kutsal kitap (Hakikat sözü) için; bu insanları coşturmak için bir çalgı aletidir diyorsa, soykırım devam ediyor demektir! Bir semah öğretmeni, semah için bir dans-folklor, zikir şeklidir diyorsa, soykırım devam ediyordur…. Birileri çıkıp, liyaka’tı olmayan bir insan için, cenazede semah dönülmesini bizim örf adetimiz diyorsa, soykırım gerçekleşmiştir. Zone ma zone xızırıyo (Dilimiz Xızır’ın dilidir) tanımlamasına sırt dönülüp, falanca dilin; altı-üstü-kıyısı-kıçı durumuna geliyorsa, soykırım devam ediyordur. Dikkat edin, yaşlılar derdi ki; Zone ma zone Xızıriyo! Bizim dilimiz Xızır’ın dilidir… daha ne desinler, bilemiyorum.
Aklı önceleyen bu felsefede, AKIL inanç uğruna ipotek altına alınıyorsa, soykırım devam ediyordur… Dedelik, Pirlik, Mürşitlik, Musahiplik, ikrar gibi kavramlar, derisi yüzülmüş, içine saman basılmış, hareket, emek ve üretim ile bağı koparılmış hale getiriliyorsa, soykırım devam ediyordur…. Dersim merkezde dahi insanlar kendi dilini konuşmuyorsa, soykırım hedefine ulaşmış demektir…. Aleviliği öğrenmek için, imam hatip mezunları (ki bunların bilime, felsefeye, gelişmeye katkılarını herkes bilir) rehber kabul ediliyorsa, soykırım hedefine ulaşmış demektir… Sünni inanç içinde yer edinmiş, bu konuda isim yapmış kişiler Aleviliği, Ortodoks inancın sivri yerlerini törpüleyerek; “işte siz İslamiyet’in aslısınız!” ya da Bir ırkın kuyruğu yapmak için; “Siz Zerdüşt’sünüz!” safsatalarını kurumlar, bu tür insanlarla birlikte haykırıyorsa, soykırım devam ediyordur… Gençlere, bilime, eğitime, sanata, felsefeye, okumaya bu halk sırtını döndüyse, soykırım gerçekleşmiş demektir…. Bir Dede çıkıp, “Sünni İslam’a göre hareket edersek, Müslümanlar da bizi tanır ve KABUL EDER-Sever” diyorsa, hedefine ulaşmış demektir. Kızılbaş-alevi bir genç ben Zerdüştüm diyorsa, soykırım bitmiş demektir. Kadının biri çıkıp, Bava Muzır’a yalancı, Bava Duzgi’ye hırsız diyorsa ve toplum susuyorsa, üstüne üstlük bu kişiye halkın parası ödeniyorsa, soykırım hedefine ulaşmış demektir.
Kadın erkek farklılığını kırklar ceminde, can ile mühürleyen inancın içine, cinsel tercih ayrımı koyan bir yapı varsa, soykırım devam ediyordur. Kısacası, atalarının kemiğini birbirine atıp şakalaşan bir toplum görürseniz, bilin ki soykırımın kaymaklısı gerçekleşmiştir… Türkiye halkları, Kızılbaşlara duyduğu öfke ve karalamalar nedeniyle bir soykırım gerçekleştirmiştir. Gücünü ise iki yerden almıştır, İslamiyet ve ırkçılık…. Devlet de bunları organize edip, silahlandırıp bu katliamı yasallaştırmıştır. Yüzleşilmeden bu yara sürekli kabuk bağlayacaktır ama bu halkın aydınları bu kabuğu parçalayarak kanatacaktır…
Bu ülkede, toplu olarak bir soykırım yapılmıştır ve tez elden bu soykırım ile yüzleşilmesi gerekmektedir, yoksa kanama devam eder…. Yunanistanlı 200 subayın, “biz Türklerle savaşmayız, bunlar bizim kardeşimiz!” cesaretini gösteremeyen, tüm halklar devlet ile ortaklık yaparak bu katliama eşlik etmiştir, suçludur….
04/05/2021