Ömrünü Kürt mücadelesine ve barışa adayan Aysel Doğan’ı 69 yaşında yitirdik. Memleketi Dersim’de toprağa verilecek olan Doğan arkasında büyük bir mücadele ve direniş geleneği bıraktı. O bu dünyayı değiştirmek istiyordu. İnançlıydı, iddialıydı ve yürüdüğü yolu o yüzden hiç bırakmadı.
Yaşadığı her anı haksızlığa, zorbalığa, kötülüğe, adaletsizliğe karşı isyanla geçiren ve Dersim’de Aysel Hoca olarak bilinen Kürt kadın devrimci, direnişçi, sosyalist ve ekolojist Aysel Doğan 11 Mayıs’ta Almanya’ın Essen kentindeki evinde yaşamını yitirdi. Cezaevinde yakalandığı rahim kanserine karşı uzun yıllar mücadele veren Doğan, hastalığı nedeniyle Almanya’da tedavi görüyordu.
Faşizme boyun eğmeyen kadın
1953 yılında Dersim’de dünyaya gözlerini açan Aysel Doğan, gençlik yıllarından itibaren Kürt Özgürlük Hareketi’ne gönül verdi. Kürt kimliğinin tanıması ve özgürlüğü için kitle örgütlerinde faaliyet gösterdi. Ankara Gazi Üniversitesi Beden Eğitimi Öğretmenliği bölünümün tamamlayan Doğan, lise öğretmenliği yaptı. 1980 Askeri Darbesi ve sonrasında defalarca gözaltına alındı. İşkenceden geçti. Yıllarca mahkeme yüzü görmeden sorgusuz-sualsiz tutuklu kaldı. O ağır koşullarda faşizme boyun eğmedi. Muhalif kimliğini, zulüme boyun eğmeyen yapısını hep korudu. Çıktığında yine aynı dirençle, isyanla çalışmalarını sürdürdü.
Milletvekilliği engellendi
Kürdistan’da savaşın yoğunlaştığı 20 Ekim 1991 genel seçimlerinde, Dersim’den bağımsız milletvekili adayı oldu. Milletvekili seçilmesine rağmen mazbatası verilmedi ve aldığı oylar yok sayıldı. Doğan’ın Parlamentoya gitmesi engellendi.
JİTEM’in hedefi oldu
Dersim’de yürütmüş olduğu faaliyetler nedeniyle JİTEM’in hedefi olan Aysel Doğan, ölüm tehditleri aldı. Bu nedenle yurt dışına çıktı. Almanya’da yaşadığı süreçte Kürt halkının özgürlük mücadelesine bu kez farklı bir mecrada devam etti. Siyasal çalışmalar içerisinde yer aldı.
Cansız’la çocukluk arkadaşıydı
O Sakine Cansız’ın çocukluk arkadaşıydı. En son Avrupa’da görüşmüşlerdi ve Dersim dağlarında tekrar görüşmek üzere vedalaşmışlardı. Sakine Cansız’ı şehadeti sonrası, “Hep koşan ve yerinde durmayan bir çocuk” diye anlatan Doğan, can yoldaşını şöyle anlatmıştı: “Biz ip atlardık o bir şeyler arardı. Hiçbir zaman oyunu bozan değildi, renk katandı. Sanki oyunda bir eksiklik vardı, Sakine arkadaş katılınca bu tamamlanıyordu. Bazen bu bir neşe oluyordu, bazen bu bir zorunluluk oluyordu. Bazen bizim yanlış oynadığımızı Sakine arkadaş yapıyormuş gibi bir katılımı vardı. Gelip de oyunu yarıda bırakmazdı.
Çocuklardaki o paylaşım aşkını ve çocuklukta arkadaşlarla oynama payımı halen özlüyorum. Bir yandan da huzur buluyorum. Onu halen yaşıyorum kendimde taşıyorum. O artık Dersim’in bir kızı bir kadını değildi. Kürdistan’ın, halkının bir kızı, çocuğu oldu ve sonra da kahramanı…”
Kendini de sorgulardı
Kendisi de çocuk ruhlu olan Doğan, yerinde duramayan hep bir şeylerle meşgul olan bir devrimciydi. Meraklıydı, soran, soruşturan ve araştıran bir yapısı vardır. Kişiliği gereği eleştiren, eksiklikler, yetersizlikler karşısında tavır sahibi olandı.
Faşizme, adaletsizliğe karşı mücadelesinde ne kadar sertse o kadar kendinine de yönelirdi. Sakine Cansız’ın şehadeti sonrası yaptığı bir konuşmada, “Düşünüyordum da galiba doğruyu yakalamışım ama doğruyu yapamamışım” diyerek özeleştirisini vermişti. Mütevaziydi, çocukla çocuk, gençle gençti. Onun için herkesin düşüncesi önemliydi ve değerliydi. Aysel Doğan’ın en büyük kusuru muhtemelen duygusallığıydı. Pek çok şeyin önünü alabilirdi, mücadele edebilirdi ama o duygusallığının önünü alamazdı. Belki de bu onun çocuk ruhlu yanının bir getirisiydi. Aynı zamanda Aysel Doğan’ı Aysel Doğan yapan yanıydı. Ruhu, düşüncesi, bedeniyle bir olup, bentleri aşardı. Kim, ne durabilirdi onun akan enerjisi karşısında… 69 yaşında tüm hastalıklarına rağmen dimdik ayakta durdu.
O barış elçisiydi
1999 yılına gelindiğinde Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın çağrısıyla Avrupa’dan gidecek barış heyeti içerisinde yer aldı. Türkiye’ye gitmeden önce bilmeden Sakine Cansız ile son görüşmesini yaptı. Doğan o konuşmasını söyle anlatır: “Ben tamamlamak için gidiyorum heval Sakine, sana gel diyemem, kıyamam sana. Sen hakkını verdin. Eğer çıkarsam ve hala mücadele devam ederse, Önderliğim zindanda ise dağda buluşalım mı?”
Türkiye’ye barışın elçisi olarak giden Doğan ve arkadaşları tutuklandı. Doğan, birlikte geldiği diğer barış elçisi kadın arkadaşları Aygül Bidav ve Dilek Kurt ile birlikte Kocaeli Gebze Kapalı Cezaevi’ne konuldu. 10 yıl ceza aldı. Gebze’nin ardından sırasıyla Muş, Malatya, Elbistan gibi cezaevlerinde kalan Doğan, 2009 yılında tahliye oldu.
İnandığı yolda yürüdü
Bir ara Avrupa’da 3. Barış Grubu’nun oluşumu için çalışma yürüten Doğan sürecin kesintiye uğramasıyla memleketi Dersim’e döndü. Burada Dersim Alevilik İnanç ve Kültür Akademisi Derneği’nin kurudu ve başkanlığını yaptı. O Dersim için çok şey yapmak istiyordu. Kurduğu dernek ile de bunu gerçekleştirmeyi amaçladı. Derneğin temel faaliyetileri içerisinde; çatışmalarda yakılan ormanları söndürme grupları organize etmek, bölgede yaşayan ve türleri tehdit altındaki ender hayvanların avlanmasına karşı farkındalık yaratmak, ekosistemi tehdit eden baraj projelerine karşı sosyal kampanyalar düzenlemek, bireysel anlaşmazlıklarda arabuluculuk yardımı, kadın hakları ve kültürel yabancılaşma üzerine seminerler düzenlemek, yöresel öneme sahip tarihi ve kutsal günlerde törenler düzenlemek, kolektif kütüphane oluşturmak, harap edilen kutsal ziyaret alanlarını düzenleyip koruma altına almak gibi birçok çalışmalar vardı. Bu çalışmalar sadece derneğin bir faaliyet alanı değildi, aynı zamanda Doğan’ın da temel amacıydı. Bu dünyayı değiştirmek istiyordu. Değişeceğine de inanıyordu, inançlıydı, iddialıydı ve yürüdüğü yolu o yüzden hiç bırakmadı.
18 yıl ceza aldı
2007 genel seçimlerinden sonra KCK adı altında AKP hükümetinin cemaat ortaklığı ile başlattığı soykırım saldırılarında 2011 sonbaharında gözaltına alındı ve kurucusu olduğu dernek kapatıldı. 28 Eylül 2011 yılında çıkarıldığı mahkemede 18 yıl ceza aldı.
Cezaevinde kansere yakalandı
Tutuklu olduğu 2015 yılında kanser hastalığı nedeniyle tedavi gördüğü hastanede İmralı Heyeti üyeleri tarafından ziyaret edilen Doğan, sağlık sorunlarında dair, “Ben dirençliyim, sosyalist ve ekolojistim. Her şeye karşı mücadele edilir ama doğaya karşı konulmaz. Ben de doğanın bir parçası olarak ona karşı koyamam. Eğer bu koşullarda öleceksem, Diyarbakır Cezaevi’nde ölmek istiyorum” dedi. “Bu kadar durumu ağır yoldaşım varken, hasta olduğum, sizleri kendimle uğraştırdığım için özür dilerim” diyen Doğan, 7 Mayıs 2015 tarihinde Yargıtay kararıyla serbest bırakıldı.
Ağır hasta olmasına rağmen mücadelen geri durmayan Doğan 2019 yılında Avrupa’ya çıktı. Almanya’da tedavi gören barışın elçisi Aysel Doğan, 11 Mayıs’ta yaşama gözlerini yumdu.
Halkına 40 yıl hizmet etti
Faşizme, adaletsizliğe, haksızlığa karşı mücadele eden, muhalif devrimci kimliğiyle hep bir duruş sahip olan, kim olursa olsun, ne olursa olsun kabul etmediği hiçbir şeyi onaylamayan, diretildiğinde buna isyan eden Doğan, 40 yıldan fazla Kürdistan Özgürlük Hareketi’ne, devrimci demokratik mücadeleye hizmet etti. Doğan, bir o kadar ömrü olsa yine hizmet etmeye hazırdı. Başı dik, boyun eğmeyen bir direngenlikle mücadele eden Doğan, bu dünyanın değişmesi gerektiğinde inanıyordu, bunun yol çıktı ve bu uğurda hayata veda etti.
Bugün Dersim’e uğurlanıyor
Aysel Doğan yarın (13/05/2022) Kürdistanlıların, dostlarının ve yol arkadaşlarının katılımıyla yapılacak bir törenle memleketi Dersim’e uğurlanacak. Bergisch Gladbach’ta saat 12:00’de yapılacak bir törene çok sayıda kişinin katılması bekleniyor.
Tören, Saal 2000 Schloddericher Weg 48 Bergisch Gladbach adresinde gerçekleştirilecek.
Gözü Önderliğin fotosundaydı
Şehit düşen Barış Grubu üyelerinden Aysel Doğan’ın yeğeni Pınar Mansuroğlu, “Aysel teyzem, Saraların, Mazlumların, Hayrilerin, Kemallerin, Ferhatların, Viyanların, Atakan Mahirlerin yoldaşıdır” dedi.
Teyzesinin Kürt halkının özgürlüğü için her zaman ve her yerde mücadelenin en önünde yer aldığını söyleyen Mansuroğlu, yakalandığı hastalığa karşı da amansız bir mücadele verdiğini belirtti: “Teyzem ‘Ben ayakta öleceğim, bunun sözünü verdim’ diyen bir insandı. Hastalığına rağmen son gücüyle, bilinci açık olarak ayakta kaldı, mücadele etti. Hep onurlu bir yaşamdan yana koydu tavrını. Gözü son anına kadar Önderliğinin fotoğrafındaydı. Bu da ona olan bağlılığının bir ifadesidir.”
Dersim’in kızına borcumuz
“Teyzemin gözü, kulağı, ruhu, inancı, yüreği ülkedeydi, Şengal’deydi Êzîdî halkındaydı” diyen Mansuroğlu şöyle devam etti: “Önderliğin bir sözünü bize sürekli tekrar etti, ‘Dersim’e sahip çıkmak, Kürdistan’a sahip çıkmaktır’ dedi. Halkımıza, Dersim’e karşı özellikle Dersim Aleviliğine karşı yürütülen özel politikalara hep dikkat çekti ve hatırlattı: Unutmayın, unutmayın, unutmayın.”
Aysel Doğan’ın Dersim’de son yolculuğuna uğurlanacağını belirten Mansuroğlu, “O’nu Dersim’in, Munzur’un bağrına gönderiyoruz. Dersim’in kızına, Dersim’in Aysel Doğanı’na sahip çıkılması her devrimcinin, her yurtseverin, Dersimliyim diyen herkesin görevi, boynunun borcudur” diye seslendi.
TJK-E: İzinden yürüyeceğiz
Avrupa Kürt Kadın Hareketi (TJK-E),“Duruşundan, doğrularından taviz vermeyen, Dersim’in kutsallarının izinden yürümesini bilen bu yiğit kadını, öncü kadın devrimci Aysel Doğan’ı saygıyla, sevgiyle minnetle anıyor; ailesinin, Kürt halkının, Dersim halkının, kadınların başı sağ olsun diyoruz” dedi. TJK-E tarafından yapılan açıklamada, “O nasıl Saralar için, sonsuzluğa uğurlanan tüm yoldaşları için iki kat daha fazla çalışmayı, pratikleşmeyi kendine hayat felsefesi yapmışsa, biz Kürt kadınları da onun izinden yürüyeceğiz. Tarih bilincimizi diri tutacak, dik duracak, bizi kendimizden uzaklaştıran bu sisteme hep öfke duyacak, hep kavgalı olacak, özgürlüğe, özgürlük mücadelesine aşkla bağlı kalacağız. Onun yerine de çalışacağız, onun yerine de yapacağız. Ona layık olmaya çalışacağız” mesajı verildi.
Son sözleri
Açıklamada Aysel Doğan’ın “Hepinizin ateş olması lazım, hepinizin aşık-sevdalı olması lazım. Ne gerillayı ne halkı ne de Kürdistan’ı bırakamayız. Herkes elinden geleni yapmalı. Benim yerime de yapın. Eğer kabul ederseniz, ‘şu söz de Aysel arkadaşın yerine olsun, bu adım da Aysel arkadaşın yerine olsun’ deyin” sözleri de hatırlatılarak, “Bu sözler Aysel yoldaşımızın bizlere son sözleri. Onun gibi bir kadın devrimciyi, bir öncüyü sonsuzluğa uğurlamanın yüreğimizde yarattığı acıyı ifade etmemiz imkânsız” denildi.
FEDA: En onurluca koşanlardandı
Demokratik Alevi Federasyonu (FEDA): Aysel Doğan, Raya (Rêya) Heqî itiqatının kendi kökleri üzerinde yaşam bulması, bu köklerin kadim mekanı Dersim Rıza şehrinin özerk toplumsallığında hayat bulan Ana Kadının nadide taliplerinden biriydi… Hakikat yolunda kadim Dersim’de yaşanmış tüm acıların, trajedilerin, yaşanan sosyal ve kültürel travmaların sesi ve çığlığıydı. Aysel, özgürlük ve hakikat davamızın kutsal yolculuğunu en onurluca koşanlardandı. Bedenen aramızdan ayrılmış olsa da, Hardê Dewriş’in gül yüzlü jiyar û diyarlarında anılarını yaşatmaya devam edeceğiz. Gül yüzlü, asi Dersim kızını unutmayacağız.
YJAD: Sözümüz olsun
Demokratik Alevi Kadınlar Birliği (YJAD): Kürdistan mücadelesinde, kadın mücadelesinde, Kızılbaşlık mücadelesinde ve Dersimli olma mücadelesinde gerçek değerler yarattı ve unutulmaz anlar bıraktı, dokunduğu dokunamadığı tüm arkadaşlarına ve yoldaşlarına. Kadın olmanın da, Kürt olmanın da, Kızılbaş olmanın da kıymetlisi olarak tarih sayfasında yerini alırken, biz ardılları, onu mücadelede umut ettiklerini yaşatma sözünü veriyoruz. Söz olsun ki Aysel heval, unutulmayan ve unutulmazlardandın ve öylede olmaya devam edeceksin.
Dersim hakikatiyle yüzleşmeli
Kürt Özgürlük Hareketi’nin 40 yılı aşkın siyasi mücadelesinde HEP’ten HDP’ye kadar açılıp, kapatılan 8 siyasi partinin mücadele süreçlerini PolitikART’a değerlendiren Kürt siyasetçi Aysel Doğan, sorulan bir soru üzerine Dersim’in Kürt Özgürlük Mücadelesi içindeki rolü, önemini anlatır. Doğan şöyle der:
“Dersim hala isyanı çözmedi. Aslında isyanın yarattığı mağduriyete sığınarak kaldı ve kendi gücünü açığa çıkaramadı. Hala mazlum ve masum olmanın lüksünü yaşamak istiyor. Oysa neden yaşadım sorusunu kendine sorsa, bir daha yaşamamak için ne yapmalıyım sorusunu sorsa ve kendisiyle yüzleşse bir daha yaşamak zorunda kalmayacak. Böylece kendini kendi gücüyle savunmanın bilincine erişecek. Bunun inançla da bağlantısı var. Zalim geldi bizi öldürdü, bize acır mısınız? Oysa ki marifet önce vicdana değil, özgüvene çağrı yapmaktır.
Özgünlüğü güce dönüştürmek gerekir
Özgürlük haraketi de Dersim’e böyle yaklaştı. Dersim en masum, dokunulmaz yanımız. Evet öyledir ama siz dokunulmaza dokunmadığınızda, başkaları dokunur ve kendisi olmaktan çıkarır. Hakikatiyle yüzleştirmek gerekiyordu ancak öyle yapmadık. Her kelimede `Dersim Alevidir` demektense, Dersim’i artık Kürdistan’ın diğer parçalarıyla eşitlememiz gerekiyor. Alevilik azınlık bir kimliktir ancak bu kırılganlaştırmaz. Bu özgünlüğünü güce dönüştürmek gerekir. Kendisiyle yüzleşmesini ve hakikatiyle yürümesini öğretmek gerekiyor.
Dersim’in özgünlüğü güce dönüşmeli. Dersim Kürt’tür ve hiçbir zaman kendisini Kürdistan dışında görmedi. Oysa bugün Kürdistan’dan koparılmaya çalışılıyor.
Dersim önce Kürdistanlılaşmalı
Dersim’de Türkiye Solu’nun bölmüşlüğü ise uçuk bir durum. Castrocu, Leninci, Maocu Kürtler var. Bu çok parçalayan bir durum. Dersim Kürtlüğü ile kalmak yerine Türkiye devrimci hareketi kendi kimliğini tanımadan enternasyonalizmi dayattı. Bu, kimliği inkara götürür. Oysa Dersim’in hakikati önce Kürdistanlığı ile tanışmalı. Siyaset buradan başlamalı, ondan sonra zaten kendiliğinden enternasyonelleşir.
Dersim’i kahraman kadınlar yarattı
Şunu da belirtmek zorundayım. Dersim kahraman kadınlarıyla da tanındı. Aslında Dersim mi kahraman kadınları yarattı, yoksa kahraman kadınlar mı Dersim’i yarattı? İsyandan bugüne kahraman kadınlar vardı. Bunları çok yaşatmadık, anlatmadık.
Dersim’de Sakinesiz, Beritansız, Azimesiz, Çiçeksiz, Zilansız ne siyaset ne de kahramanlık konuşulabilir. Ne özgürlük ne hak hukuk adalet ne de demokrasi konuşulabilir. Dersim kadınının bu kahramanları yaşamsallaştırma gibi tarihsel bir sorumluluğu var. O kadınları yaşatmalı ve yaşamsal kılmalıyız. Yoksa Dersim’e layık olamayız.
özgür politika