Muğla’da Pınar Gültekin’in katledilmesi ile ilgili yargılamada Muğla 3. Ağır Ceza Mahkemesi, Cemal Metin Avcı’nın; ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılmasına karar vermişti. Ancak mahkeme; cezada haksız tahrik indirimi uygulanmasına karar vermiş ve Avcı, 23 yıl hapis cezasına çarptırılmıştı. Karara yönelik tepkilerin ardından Avcı’nın avukatı Ali Abdullah Erinan yazılı bir açıklama yaptı.
Erinan’ın açıklaması şöyle:
“Yargı süreci boyunca ve karardan sonra bu zamana kadar açıklama yapmamamızın nedeni devam eden yargı sürecine halel gelmemesi içindir. Ancak görüyoruz ki tarafımızca açıklama yapılmadıkça yalan yanlış haberler ve yönlendirme ile farklı algılar yaratılmaktadır. Bu nedenle işbu açıklamayı yapma zarureti hasıl olmuştur.
Pınar Gültekin dosyası, Özgecan Aslan dosyası ile kıyas edilmemelidir. Yaşanan her olayı ayrı ayrı değerlendirmek zorundayız. Elbette ki biz eylemin neticesini tasvip etmiyoruz. Ancak şu algının değiştirilmesi gerektiği kanaatindeyiz; ölümün dili, dini ve ırkı olmaz. Ölümün kadını ve erkeği de olmaz. Ölüm tüm kimliklerden aridir. Bu nedenle kadın veya erkek şeklinde nitelendirmemeliyiz. Bu konuda yargının üzerinde ne kamu ne de basın yönünden bir etki olmaması gerekir ki adalet doğru tecelli edebilsin. Halkımızın doğru bilgilendirilmesi, olayı doğru şekilde bilinmesinde fayda görmekteyiz.
“YALAN YANLIŞ BİLGİLER SERVİS EDİLİYOR”
Basında ve sosyal medyada olaylar çarptırılmış olup yalan yanlış bilgilerin servis edilmesi sonucu ne yazık ki halkımız tarafından linç kampanyası başlatılmıştır. Olayın esasını bilmeden sadece kulaktan dolma yanlış bilgilerle, yorum ve yanlı açıklamalar ile toplum önünde açıklama yapılmamalıdır. Zira bu yanlış bilgiler halkımızda bilgi kirliliğine ve dosyada ismi geçen kişiler üzerinde baskılara neden olmaktadır.
Vekili olduğumuz dosya ile ilgili basına doğru bilgiler vermek isteriz. Öncelikle Pınar Gültekin hayatta iken yanarak ölmemiştir. Bu husus 30.10.2020 tarihli İstanbul Adli Tıp Kurumu 1. Adli Tıp İhtisas Kurulu raporu ile sabittir. Yine 17.06.2022 tarihli Adnan Menderes Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Bilirkişi Kurulu Raporuna göre maktul Pınar Gültekin’in hayatta iken yangına maruz kalmadığı ilmen tespit edilmiştir. Tüm bunlara ve dosyada bulunan başkaca delillere dayanılarak mahkemece, Pınar Gültekin’in yakılarak öldürülmediğine, olayda canavarca hisle ve eziyet çektirerek ölüm olayının gerçekleşmediğine kanaat getirilmiştir. Ancak yanlış yönlendirme ile bu husus basın önünde maktulün kesin bir şekilde yanarak öldürüldüğü şeklinde yalan bilgi ile servis edilmiştir.
“MAKTUL, CEMAL METİN AVCI’NIN PEŞİNİ BIRAKMAMIŞ, MADDİ VE MANEVİ TEHDİT ETMİŞ”
Müvekkil Cemal Metin Avcı’nın maktulün peşini bırakmadığı iddiası da gerçeği yansıtmamaktadır. Tam aksine maktul, Cemal Metin Avcı’nın peşini bırakmamış kendisini maddi ve manevi olarak şantaj ve tehditle sürekli sömürmüştür. Maktulün kardeşi S.G.’in kolluk huzurunda vermiş olduğu beyanında maktul Pınar Gültekin’in Cemal Metin Avcı’yı tehdit ettiğini açıkça beyan etmiştir. Hatta tehdit ve şantajla müvekkilden alınan paralar maktul tarafından maktulün kendi aile bireylerine dahi gönderilmiştir. Bu husus dosyaya giren maktulün hesap hareketleri ile mahkemece de tespit edilmiştir. Yine maktulün ev arkadaşı olan C.T. beyanında; müvekkilim Cemal Metin Avcı’nın maktul Pınar Gültekin tarafından sürekli olarak tehdit ve şantaja maruz bırakıldığı ve haksız paralar aldığı mahkeme kayıtlarına şerh edilmiştir.
“SÖZ KONUSU EYLEM VUKU BULMUŞTUR”
Cemal Metin Avcı, sürekli olarak maktul tarafından tehdide ve şantaja maruz kalmış ve son güne kadar maddi – manevi olarak ciddi bir şekilde sömürülmüştür. Artık sömürülecek ve maktulün menfaat temin edeceği bir şey kalmayınca müvekkilin bilinci kapatılmak suretiyle vücut bütünlüğüne, bedenine halel getirilerek (müvekkilin mahkeme huzurundaki beyanından da anlaşılacağı üzere) ne acıdır ki vekil eden iğfale maruz bırakılmıştır. Buna ilişkin fotoğraflar maktul tarafından sürekli olarak Cemal Metin Avcı’ya karşı tehdit ve şantaj unsuru olarak kullanılmıştır. Maktul elinde olan bu kayıtlar ile daha büyük menfaatler elde etmek için bazı kişilerden akıl almaya çalışmıştır. Henüz maktul kayıp iken bir işletmeci ile kolluk görevlisi arasında 20.07.2020 tarihinde geçen konuşmada “elinde Muğla’daki bir işletmeciye ait görüntülerin var olduğunu, bu görüntüleri yayınlarsam biter bu, para istesem demişti” şeklinde yazışmalar olduğu sabittir. Mahkeme dosyasında mübrez bulunan banka hesap hareketleri ile işbu görüntülere ilişkin yazışmalar, Maktulün kardeşi ve ev arkadaşının beyanları bir arada değerlendirdiğinde maktul, Cemal Metin Avcı’yı tuzağa çekerek kendisinden tehdit ve şantaj ile haksız olarak menfaat elde ettiği açıktır. Bu baskılar altında Cemal Metin Avcı, maktulün istediği paraları her defasında vermek zorunda kalmıştır. Bitmez tükenmez istekler karşısında maddi ve manevi olarak zora düşen Cemal Metin Avcı son olarak maktul ile konuşup elinde bulunan görüntüleri almak istemiş ancak maktulün devam eden haksız tahrikleri karşısında bir anda söz konusu eylem vuku bulmuştur.
“MÜVEKKİL İTTİRAF ETMESEYDİ BUNCA ZAMAN KAYIP BİR İNSANDAN BAHSEDİLECEKTİ”
Ortada cinayete ilişkin herhangi bir bulgu yokken müvekkil her şeyi itiraf ederek ve yer göstererek olayın açığa çıkmasını sağlamıştır. Eğer müvekkil itiraf etmeseydi bunca zaman sadece kayıp bir insandan bahsedilecekti ve bu şekilde de kalacaktı. Olayı itiraf eden yer gösteren vicdani sorumluluk hisseden bir kişinin canavarca hisle, eziyet çektirerek ve tasarlayarak bir insanı öldürmesi de mümkün değildir. Nitekim dosyada bulunan raporlar ve deliller doğrultusunda da canavarca his ve eziyet çektirmek suretiyle suçun işlenmediğine kanaat getirilmiştir. Müvekkil geçmişinde herhangi bir suça karışmamıştır. Suç işlemeyi kendisine alışkanlık haline getirmiş bir kişi olmadığı gibi suça yatkınlığı da yoktur. Kendisi ve aile yapısı itibari ile de yaşadıkları yerde örnek gösterilen kişidir.
“CUMHURBAŞKANI VE BAKANIMIZIN DOSYAYA MÜDAHALE ETMESİ ADİL YARGIYI ETKİLEMEDİR”
Toplumun şunu bilmesini istiyoruz; kameralar önünde oluşturulmaya çalışılan algı ile duruşmalar esnasında ortaya çıkan gerçekler aynı değildir. Ayrıca Sayın Cumhurbaşkanımız ve Bakanımıza dosyaya müdahale etmesi hususunda çağrıda bulunmak bağımsız ve adil yargıyı etkileme, tahakküm altına alma ve sabote etme girişimidir. Türk mahkemeleri ve yargı mensupları, tüm otoritelerden bağımsız olduğunu bir kez daha hatırlatmak isteriz. Bu konuda tüm kamuoyunu tarafsız bir şekilde olayın esasını öğrenmeye ve devam eden yargı sürecini sabır ve sükunetle beklemeye davet ediyoruz”